Türkiye’de eğitimde halen yüzde 8 olan özel sektör payı, OECD ortalaması olan yüzde 15 seviyelerine doğru gidiyor. Bakanlık tespitlerine göre, 2017-2018 öğretim yılında 1777 özel okul açıldı. Yıllardır bölgemizde eğitimin farklı kademelerinde başarılı yatırımlar yapan bir yatırımcı olarak bu büyümeyi değerlendirebilir misiniz? Eğitime neden bu kadar yatırım yapılıyor?


“İş dünyasında yaptığınız her türlü yatırımın riski vardır. Kâr da zarar da edebilirsiniz ama tek bir yatırım var ki onu yaptığınız zaman asla zarar etmezsiniz. O da eğitime yapılan yatırımdır. O hep kâr yazar.” Bu cümle geçtiğimiz yıllarda Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun bir haberinde okuduğum ve çok etkilendiğim bir cümledir. Eğer yatırımcıysanız her zaman risk vardır ama eğitim yatırımcısı iseniz ve bir öğretmen hassasiyetiyle o yatırımı yapıyorsanız, belki para kaybedebilirsiniz ama yüzlerce mutlu öğrenci ve anne-baba kazanırsınız. En azından ben rekabetin bu kadar yoğun yaşandığı bir sektörde, bölgede yatırım kararı almamın temel motivasyonunu bu şekilde açıklayabilirim.


Sizlerin de bahsettiği gibi sadece geçtiğimiz yıl 100’ün üzerinde yeni okul eğitim sistemine dahil oldu. Hatta bu okulların neredeyse yüzde 35’i İstanbul’da hizmete başladı. Okulların yasal izinlerini alarak hizmet vermeye başlaması maalesef eğitim kalitesinin artması anlamına gelmiyor. Eğitime artık farklı sektörlerden de yatırımcılar giriyor. Bugün yaklaşık yüzde 5 olan özel okullaşma oranının yüzde 10’ların üzerine çıkması bekleniyor. Hatta kimi ekonomi haberlerinde; Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) politikaları doğrultusunda bu oranın 2023 yılı ile birlikte OECD standartlarını yakalayacağı bilgisi yer alıyor. Bu veriler, yatırımcı için pazarın yüzde 100’den daha fazla büyümesi anlamına geliyor. Ancak daha önceden de gördüğümüz gibi eğitim sektörü tecrübesi olmayan kişilerin okul yatırımı yapması sadece özel okulların sayısını artırıyor; hizmet kalitesi aynı oranda maalesef artmıyor. İyi denetim sistemleri kurulamadığında, aylık gelirinin yüzde 30’unu çocuğunun eğitimi için harcayan velinin emeği boşa gidebiliyor. Bu hassasiyetle eğitim kurumu yatırımı yapmak, çok iyi planlama, etkili bir ekip, iyi bir eğitim sistemi ve sektörün dinamiklerini bilen eğitim yöneticileri ile başarıya ulaşabilir.


Özel öğretim alanındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün geleceğine yönelik öngörüleriniz nelerdir?


Türkiye’de eğitim, 25 binden fazla kurum ve kuruluşun yer aldığı, yarım milyona yakın istihdam sağlayan, gelişme ivmesi yüksek, büyük bir ekosisteme hitap eden ve gelecek vaat eden bir sektör. Günlük sohbetlerde bile bir eğitim kurumu yatırımı yapmak isteyen çok fazla kişiyle karşılaşmak mümkün oluyor. Eğitim kurumu yatırımı yapmak demek; eğitim sisteminden insan kaynakları politikasına, yayınlarından dışardan hizmet alınan yemek ve servisine kadar tüm hizmetlerin iyi planlamasını gerektiren, oldukça uzun ve zor bir süreç. Tüm bu süreçleri tamamlayarak iyi hizmet veren eğitim kurumları olduğu gibi maalesef yatırım yaptıktan sonra bu süreçleri yeni fark eden yatırımcılar da var. O yüzden sektörde yaprak dökümleri olacaktır. Sürdürülebilir ve denetlenebilir sistemler kurmayı başaran güçlü kurumlar, sektörü daha ileri taşıyacaklardır.


Sizi yıllardır farklı markalardan franchise hizmeti alan bir yatırımcı olarak tanıyoruz. Yeni bir özel okul markası yatırım kararını almanızı sağlayan unsurlar nelerdir?


20 yılı aşkın bir süredir eğitim sektörünün her kademesinde görev aldım. Ancak öğrencilerime ve özellikle bölgenizde yıllardır hizmet verdiğim velilerinize, kurumsal olarak verdiğimiz her sözü yerine getirmek için ticari zarara uğramayı bile göze aldım. Çünkü benim eğitimcilik anlayışım bunu gerektiriyordu. Evet, yıllardır birçok kurumsal markanın çatısı ve güveni altında hizmetlere aracılık ettik. Ancak yeni okul marka lansmanımızda, velilerimizin karşısına ilk çıktığımda da söylediğim gibi “Artık kabımıza sığmaz olduk”. Tüm eğitim kurumlarımızda verdiğimiz hizmetin kalitesini artırmak için, genel müdürlük yapılanmamız üzerinden yaklaşık 2 yıldır çalışıyoruz. Eğitim, insan kaynakları, kurumsal iletişim ve finansal yapımızı güçlendirdik. Eğitim adına ülkemize ve bu ülkenin güzel insanlarına yaraşır projeler geliştirdik. Ancak bu projeleri başka markalar altında gerçekleştirmemiz mümkün olmadı. O yüzden üzerinde tasarımcıların, mimari danışmanların, alanında uzman eğitimci ve akademisyenlerin 18 aydan uzun süredir çalıştığı bir projeyi, 20 yıllık tecrübe ile harmanlamak istedik. Kendi çocuklarımızı göndereceğimiz bir okul hedefiyle, gücünü fikirden, bilimden, düşünceden, bu ülkenin değerlerinden ve global bir vizyondan alan bir sistem kurduk. Anne baba olarak, veli olarak, öğretmen ve yönetici olarak düşündük. Ekibimizin söyleyeceği çok söz vardı, gerçek olsun istedik.


Sektörde uzun yıllardır hizmet veren eğitim kurumlarının yanı sıra birçok yeni oyuncu da ülkenin geleceğine talip oldu. Yeni yatırımınızı diğer eğitim kurumlarından ayıran nedir?


Her zaman vaat edenler vardır, hep olacaktır. Ancak biz gerçekleştirenlerden olmak için, sahaya çıkmadan tüm hazırlıklarımızı tamamladık. 600 kişinin hizmet verdiği dev bir eğitim ekibi ve her biri alanında çok önemli çalışmalar yapmış vizyoner yöneticilerimiz ile kurduğumuz sistemin pilot uygulamasını en iyi şekilde hayata geçirmek için organize olduk. Çünkü bir eğitim kurumu ile bir bölgede yatırım yapıyorsanız, sadece size gelen öğrenci ve velilerine değil, o bölgenin ve halkının gelişmesi için de projeler üretmelisiniz. O yüzden bu yıl sadece tek okul yatırımı yaparak, tüm süreci doğru kurguladığımızdan emin olmak istedik. Esenler bölgesi benim için her zaman çok özeldir. Ekip arkadaşlarımı, bu bölge halkı için proje geliştirmeleri konusunu gündemlerine almaları için bilgilendirdim.