Ekonomi, artan terör olayları, patlayan bombalar, Rusya ile çıkarılan yersiz kriz nedeniyle, zaten olumsuz duruma girmişti. İhracat düşüyor, Turizm

Ekonomi, artan terör olayları, patlayan bombalar, Rusya ile çıkarılan yersiz kriz nedeniyle, zaten olumsuz duruma girmişti. İhracat düşüyor, Turizm sektörü, ciddi olarak etkileniyor, işsizlik ve istihdam, alarm veriyordu. Tüm bunlara, Türkiye’yi büyük bir felaketin eşiğinden döndüren, Darbe Teşebbüsü eklendi.
Bütün bu olayların, Türkiye ekonomisini, ciddi biçimde etkilediği yatsınamaz. Her şeyden önce, ekonomik gelişmenin ana faktörleri, İSTİKRAR VE GÜVENDİR. Ne yazık ki Türkiye’de, bu iki hayatı hususta, sorunlar mevcuttur. Hükümetin acilen yapması gereken, en kısa sürede normalleşmeyi sağlamasıdır. Dış rating kuruluşlarının, Türkiye’nin kredibilite notunu düşürmesini beğenmiyebilir, onları azarlayabilirsiniz. Biz, zaten, bu kuruluşlarla, alakamızı kestik diyebilirsiniz. Ancak, hadise böyle değildir. Yabancı sermaye, yabancı yatırımcı, karar vermede, bu kuruluşların, değerlendirmelerine, öncelik verirler. Türkiye’de yatırımlar, durma noktasına gelmiştir. Büyüme, 2023 hedeflerine ulaşılabilecek oranda değildir. Hükümet, 3 köprü, 3 havaalanı, duble yollar, vb. gibi mega projelerle, ekonomiyi ayakta tutmaya çalışmaktadır. Bu mega projeler doğrudur, yapılmalıdır.
Destekliyorum… Ekonomiyi, kentsel dönüşüm, yani inşaat sektörü ile bir noktaya kadar taşıyabilirsiniz. Kaldı ki, kentsel dönüşüm de, ne yazık ki, rantsal dönüşüm olmuştur. Bu, yeterli değildir. Mega Projeler, Yap-İşlet-Devret-Modeli ile yapılıyor, diyorsunuz. Ancak, bu işleri alanlar, daha başlangıçta, finansman sorunuyla karşılaşıyorlar. Hükümetten yardim istiyorlar. Yani siz, hem işi verip, hem de, finansmanını, temin etmek mecburiyetiyle karşılaşıyorsunuz. Bu bir açmazdır. Finansman için ya hazine garantisi veriyorsunuz, ya da kamu ağırlıklı bankalardan, halkın paralarıyla bu projeleri finanse ediyorsunuz.
Türkiye’nin asıl sorunu, yatırım ortamının canlanmasını, büyüme ve istihdamın yaratılmasına dönük, özel sektör ağırlıklı projelerin devreye girmesidir. Özel sektör, yatırım yapmalıdır. Bu şekilde, katmadeğer, istihdam, ihracat artacaktır.
Hükümet yatırımların canlandırılmasını teminen, ‘Varlık Fonu’ adı altında, bir enstrümanı devreye sokmaktadır. Kamu, Özel sektör tasarruflarını, özelleştirme, işsizlik vs. fonlarını kaynak olarak kullanmak istemektedir. Ancak, olanakları, yani, pastayı büyütmeden, mevcut kaynaklar ile fon yaratmak, ne kadar gerçekçidir? Türkiye’nin, en büyük sorunu, tasarrufların yetersizliğidir. OECD Ülkelerinde, % 20’lerin üzerinde olan tasarruf oranı, bizde, % 11 gibi, çok yetersiz düzeydedir. Hükümet bu konuda, birşeyler yapmaya çalışıyor, Batı ülkelerinde, Sosyal Güvenlik fonları, önemlidir. Bireysel Emeklilik, zorunlu koşulları, bireysel sigortanın genelleştirilmesi bir örnektir. Yatırımların finansmanında, bizim gibi ülkeler için en uygun imkan, doğrudan yabancı sermayeyi getirebilmektir. Dünyada, 1 trilyon doların üzerinde yabancı sermaye vardır. Bu miktardan Türkiyenin aldığı pay, fevkalade düşüktür.
Ancak, Türkiye’nin, şu anda yaşadığı ortamda, Yabancı Sermayenin gelmesini düşünmek, iyimserliktir. Bazı yetkililer de, ısrarla, yatırım için faizlerin, düşürülmesi gerektiğini söylüyor ve TC. Merkez Bankası’nın, yeni Başkanını, baskı altına almaya çalışıyor. Bakın, ekoniminin kendi kuralları vardır. Arzulara göre oynanamaz. Yatırımların canlanmasını istiyorsanız, genel faiz indirimi yerine, gerçek, etkili, uygulanabilir, Teşvik Tedbirlerini uygulamaya sokmanız gerekir. Mevcut teşvikler, yetersiz olup, yatırım doğurmuyor. Genel faiz indirimi yerine, yatırım yapan müteşebbise ve kuruma, düşük faizli, uzun vadeli finansman temin etmelisiniz.
Bizim ANAP İktidarımız, zamanında, uyguladığımız geniş yeğenişli, etkin Teşvik Sistemi sayesinde, yatırımlar coşmuş, ekonomi canlanmış, Türkiye, IMF’de örnek ülke olarak gösterilmiş, Başbakan, Turgut Özal’la, Washington’a giderek, IMF ve Dünya Bankası yetkililerine ders vermiştik.
Evet, Türkiye, büyük bir felaketin, yok olmanın eşiğinden kıl payı kurtuldu. Fevkalade zor günler geçiriyoruz. Zaman, birlik ve beraberlik içinde, bu güçlükleri aşma dönemidir.
TBMM, GÖREVİNİN BAŞINDADIR. Yolumuz, büyük önder ATATÜRK’ÜN yoludur. Basiretli, bilinçli, cesur ekonomi ve finansman tedbirleriyle normalleşme, canlanma mümkündür. Unutmadan, önemli bir hususu daha işaret edeceğim. Gerek, Özal, gerek Demirel, hatta Ecevit dönemlerinde, ekonominin, finansmanın, Teşvik Tedbirlerinin, kilit ve anasiklet merkezi, benim de görev yaptığım, Devlet Planlama Teşkilatı idi. Bu nedenle, Kalkınma Bakanlığı, derhal kaldırılmalı, Başbakan’a doğrudan bağlı, Devlet Planlama Teşkilatı hayata geçirilmeli, Ekonomi ve Finansmanın görüşüleceği, Yüksek Planlama Kurulu çalıştırılmalıdır. Bir de, Ekonomi Bakanlığı yerine sadece Dış Ticaret ve özellikle, ihracatla meşgul olacak, DIŞ TİCARET BAKANLIĞI kurulmalı, başına gerçekten ekonomiden anlayan bir bakan getirilmelidir.