Değerli okurlarım “ Ermenistan ve Yunanistan’ı ne kadar tanıyoruz?” konulu yazımın bu ve bundan sonraki bölümlerinde Ermeni’lerin ve Yunanlıların kim olduğuna ve kimlerce kullanılarak ne yapmaya çalıştıklarına değineceğim. .
Tek kutuplu dünyada Küresel Güç’lerce belirlenen siyasetçilerin kurbanı olmuş ülkeler (!) iyi bilsinler ki, Dünyaya hükmetmeyi kafasına koymuşların izni olmadan kenefe bile gidemezler!.
Bunlar (!), küresel güçlerin çıkarları için kullanılmaya hazır bekletilen insan depolarıdırlar!.
Ben söylemiyorum (!) gerçek tarih kitaplarına böyle kayıt düşülmüş!
Üzülerek de olsa belirtmeliyim ki; vatan için ölümü göze alan bir toplum olmak dışında, sözü edilen ülkeler(!) gibi bizde yıllardır aynı akıbeti yaşıyoruz.
Zira Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu yana okumaktan, düşünmekten ve gerekli önlemleri almaktan mahrum bırakıldık. Kolumuz kanadımız kırıldı, Milliyetçilik, Mehmetçik ve Laiklik gibi manevi değerlerimiz yıkılıp yerle bir edildi.
Gerçeklerin savunulması, Tarihçilere değil de hiç güven duyulmayan politikacılara, satılmış bazı gazetecilere bırakıldığı için her yıl sorunlar çözülmeden temcit pilavı gibi önümüze konuyor! Yalan yanlış yazılan tarihe inanmamız isteniyor!.
***
Haziran 2020 tarihinde “ Baba olmak “ başlıklı bir yazımı sizlerle paylaşmıştım. Bu paylaşımın bir bölümünde Osmanlı İmparatorluğunda yaptıkları görevlerle iftihar vesilesi olmuş atalarımı kısaca tanıtmış ve demiştim ki:
“Osmanlı İmparatorluğunda yedi yıl (7) sadrazamlık yapan Mehmet Kamil Paşa (1832-1913) ile, Adana Valisi Şakir Paşa (1836-1900) Anamın büyük amcasıdır. Hayfa, Akka ve Beyrut mutasarrıfı Sadık Paşa ( 1846-1902) ise annemin dedesi, Bizlerinde Ataları Olurlar.”
Konu Ermeniler olunca soy ağacımızın sapasağlam köklerinden fışkıran bir başka meyvesini ( değerleri) daha sizlere tanıtmam gerekiyor. Yapacağım bilgi paylaşımı umarım fırıldak ülkelerin daha yakından tanınmasına, üzerimizde oynanan oyunların anlaşılmasına ve çözüm yollarının bulunmasına imkan verir. .
Bahse konu olan Ordinaryüs Profesör Doktor Yusuf Hikmet Bayur (1891-1980), Sadrazam Mehmet Kamil Paşanın oğlu Haşmet ve gelini Memduha hanımdan olan torunudur. Babası Haşmet bey erken vefat ettiğinden yetişmesinde dedesi Sadrazam Mehmet Kamil Paşanın payı çok büyüktür. Osmanlı Ve Cumhuriyet Döneminin Seçkin Bir Devlet Adamıdır. Ünlü Bir Tarih Profesörüdür.
Yani “ Türkiye’yi ve dünyayı İlgilendiren Uluslar Arası Sorunların Çözümü İçin Referans Gösterilecek, Sözüne İtibar Edilecek Bir Tarih Profesörüdür” demek istiyorum. .
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk adımlarının atıldığı 1919’dan itibaren öğretmenlik görevine nokta koyarak önce Ankara’ya sonra Manisa’ya gidiyor. Daha sonra da Salihli Cephesi’nde Kuvay-I Milliye’ye katılarak Yunanlılara karşı çarpışıyor.
1925-1928 yıllarında Türk Tarih Kurumu üyesi olarak bilimsel çalışmaları da başlatıyor.
Aynı zamanda Cumhuriyet Dönemi’nin önemli siyasetçilerinden olan Bayur, Bilimsel Dürüstlüğüyle de tanınmaktadır. Kaleme aldığı tarih kitapları, Türk ulusunun ufkunu açacak, sorunlarını çözecek niteliktedir.
Hani Diyoruz Ya Devletler Arası Oluşan Sorunların Çözümünü ‘Tarihçilere Bırakın’ Diye… O Mesele…
Özellikle “Türk İnkılâbı Tarihi” adlı büyük eseriyle gelecek kuşaklara Türk Ulusu’nun nerelerden geçerek yeni Türk Devleti’ni kurduğunu aktarmaktadır.
Bu nedenledir ki; Nutkun Hazırlanmasında Engin Bilgi Birikimi Nedeniyle Atatürk’ün Yanında Olmasını İstediği Seçkin Bir Tarihçi Ve Vatansever Bir Devlet Adamıdır.
Büyük Amcam Olan Yusuf Hikmet BAYUR yayımlanan ‘ Ermeni Meselesi’ adlı kitabın önsözünde bakınız tarihe nasıl not düşüyor.
İşte o önsöz.
“Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili Ermeni sorunu tüm olarak ele alınırsa pek açık olarak şu yönler görülür. Osmanlı Asya’sına sınırdaş olan Rusya ve Akdeniz’deki büyük çıkarları dolayısıyla Anadolu ile ilgilenen İngiltere ve Fransa Ermeni sorununu hiç bir vakit Ermenilerin çıkarları bakımından ele almayıp bunun tam tersine Ermeniler sırtından kendilerine çıkar sağlamak amacıyla ele almış, bu ulusu bir amaç gibi kullanarak onu Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtarak ayaklandırmış ve bu ayaklanmayı bastırma hareketi sırasında güya insaniyet adına kıyametler koparmışlar, ürken Osmanlı Devleti’nden istediklerini alınca da Ermenileri kendi hallerine bırakmışlardır”
***
Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA) gereği Ermenistan’da yaptığımız denetim sonrası verilen brifingde duvara asılı bir harita gözüme çarpmıştı. Bu haritada Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin büyük bir kısmını kendi toprakları olarak gösteriyordu.
Denetim sonrası yaptığımız turistik gezide ise metrolarında bile aynı harita adeta gözlere sokuluyor. O derece kendilerini imkansız hayallere kaptırmışlar! Adeta aldatılmayı yaşam felsefesi yapmışlar(!), doyamıyorlar bir türlü!
O büyük Ermenistan dedikleri yerin aslında AB-D projesi, kurulacak devletin ise büyük Yahudi devleti olacağından bihaberler!
Doyumsuz akbabalar milli hedef ve menfaatlerini sizlerle paylaşırlar mı?! Dördüncü bölümün sonu…..