Haberlerde görüp işittiğimiz gibi, hiç bu kadar, insanın insana yaptıklarında ileri gittiklerine şahit  olmamıştık.

     İnsanlar barut fıçısına dönmüş. En ufak lâfzî / sözel dokunuşlar, onların bam teline basmışçasına öfkelenmelerine, gazaba gelmelerine sebep oluyor.

     İnsanlar bir söz, bir fevrî hareket karşısında, hemen arslanlar gibi kükrüyorlar!

     En ufak söz ve hareket karşısında; varsa silâhına sarılıyor veya bıçağına el atıyor; yoksa bunlar, yumruklarını sıkıp, hamle üstüne hamle yapmaya kalkıyor!

     Vuruyor vuruluyor, döğüyor döğülüyor, açmaya ağzını bir kez, kapatana aşk olsun.

     Sonuç ya hastane, ya hapisane, ya da kara toprağa düşmek oluyor.

     Eğer bu kaostan sağ çıkarsa; bin pişman oluyor ama, son pişmanlık fayda vermiyor.

     Mevlânâ’nın dediği gibi:

     “İnsan, pişman olduğuna da pişman olacak.” 

     Ne çare ki ister istemez mezara konacak.

     Bu durumlara düşen insanımızın hepsi müslüman;

     Müslüman olup olmadıklarını bir bir sorsan.

     Hemen herkes: “Elhamdülillah müslümanız müslüman.”

     Yemin billah ederek diyecekler: “El aman el aman.”

     İnsan bulamaz kendine, kendi gibi bir düşman!

     Eden de bulan da, bu duruma düşen de insan!

     Her şeye rağmen ibret oluyor elimizde kalan.

     Bunları yapan da, bunlara uğrayan da müslüman!

     Elbette biliyor ve inanıyoruz ki bu insanlar;

     İslâm olduklarını kesin şekilde inananlar.

     İnsanımız müslüman, yok bunda şüphe.

     Pişman olup ettikleri de halis tövbe.

     Demek ki onlar kendilerini bilseler de böyle;

     Yüce İslâm Dîni, bildikleri gibi değil öyle.

     Evet adımız İslâm, lâfımız İslâm sözümüz İslâm;

     İslâmı bilmiş bilmemiş, anlamış anlamamışız ne gam!

     Özden uzak, lâfta İslâmız demekle en büyük zararımız;

     Kendimizden ziyade Yüce İslâm Dînini üzmüş olacağız!

     Gelelim sadede:

     Bu acı tablonun sebep ve izalesini; sunacağımız âyette açıkça bulacak. Acı acı düşünecek. Âyetin geçmişe, hâle ve geleceğe nasıl ayna olduğunu hayretle görecek. İbretle izler. Şuurla akleder. Tefekkürle idrâk eder. Okudukça âyeti, karşısında saygıyla eğilir olacak. Velhasıl, Kur’an’da kendimizi görüp, bulup ve anlar. Geleceğe, emniyet ve güven içinde kanat açabileceğimizi sevinçle kutlar. Zamanda çıkacağımız yolculuğa, ebed istasyonunda inmek üzere başlamış olacağız.