Farkında değilsiniz maalesef… Ayırdın da olsanız yapmazsınız çünkü. Ama merhametinizi kaybediyorsunuz. Vicdanın, insafın, adaletli olmanın esame

Farkında değilsiniz maalesef… Ayırdın da olsanız yapmazsınız çünkü. Ama merhametinizi kaybediyorsunuz. Vicdanın, insafın, adaletli olmanın esamesi bile okunmayacak çok yakında.

Hiç tanımadığı insanların acılarına üzülebilen, olaylara ‘siyasî’ değil de ‘insanî’ bakan ve herhangi bir olayda ucu kendisine dokunmadan tepki verebilen insanlar çok az kaldı.

Hiç fark edilmeden yitip giden şeyler gibi, gün geçtikçe de irtifa kaybediyorlar.

İyi ve güzel insanlar, güzel atlara binip gideli çok oldu.

İyi ve güzel insanları görmüş, onlardan ders almışların da nesilleri tükendiğinde ne olacak hiç bilmiyorum. Aslında bilmek de istemiyorum. Sadece insanın içinde bir yerler sızlıyor. Meydan katı yüreklilere kalacak… İstedikleri gibi at oynatabilirler artık.

Peki, onlar kim?

İçinin sesini uzun zamandır kulağını kapatmışlar… Hassasiyetten uzak olanlar… Gemisini bir şekilde yüzdürenler… Başını kurtaran aslancılar… Her olaya siyasî, bencilce ve fanatikçe bakanlar… İnce ve kalp taşıyan insanlarla dalga geçebilecek kadar da budala ve aşırı ileri zekâlı olanlar…

Kendini düşünerek, yalnızca kendini düşünerek yaşayanlar... İnsanların türlü çeşit acıları, yardıma muhtaç hayvanlar, hatta doğa ve bitkiler, ne oluyor umurlarında bile olmayanlar…

Öyle veya böyle kazanıyorlar, hep kazanacaklar... Gerdan kıracaklar gönüllerince... Dünya onların istediği gibi bir yer olacak…

“Bana bir zararı olmadı.” sözü en egoist, dahası rezilce sözlerden birisidir. Bir başkasına kötülük yapıyorsa, hakkını müdafaa edemeyenlerin ekmeğini elinden alıyorsa ama size dokunmamışsa, bu bir gün size ilişmeyeceği anlamına gelmez de ondan.

Sen sadece kendini avutuyorsundur. Başkalarının canı yanarken sana bulaşılmadığı için aşağılık, geçici güven duygusunu ve sevincini yaşıyorsundur.

Amma ve lakin… Sana dokunmayan bir yılan bin yıl yaşasın dersen, o yılan gelir bir yıl sonra seni sokar, ısırır, ısıracaktır.

Örneğin, kendi çocuğunuzu göklere çıkarıyorken, kendi evladınızı dünya tatlısı buluyorken ve o hayatta her şeyin en güzelini hak ediyorken, başkalarının çocuklarını sevmiyorsanız, horluyorsanız, itip kakıyorsanız veya onlara burun kıvırıyorsanız, sizin kendi çocuğunuza olan sevginiz de şaibelidir, gerçek değildir.

Yani pis bir bencillik taşıyordur içinde.

Bir örnek daha… Herhangi bir imtihanı kaybedenler, kazananlardan çoksa, üstelik yarış da adaletli bir şekilde yapılmamışsa, hiç olmazsa sevinci abartmazsın, boynu büküklerin önünde, arkana teneke kutular bağlayıp gezmesin.

İnsan olan insanın cibilliyetinin gereği budur. Tasavvufun temelinde de bu vardır, dinlerin öğretilerinde de… Sevincini, kaybetmişlerin huzurunda yaşamazsın, biraz ötelerde tamtamlar çalarsın da biz de senin insan ve hassasiyet sahibi olduğunu biliriz.

Ya da… Normalde, kayırmayla, kollanmayla bir yerlere gelmişsin, sanki ileri derecede zekiymişsin ve atomu parçalamışsın da, o yüzden küçük dağları yaratmayı geç, büyük dağlardan bile hak iddia ediyor gibisin.

Geldiğin yer ile anlam kazandığını düşünüyorsan, bundan sonraki hayatında yaşarken kimseye (komşunun külüne bile) ihtiyacının olmadığını kendine inandırmışsan, korkarım bu senin için çok yanıltıcı olacak ve şiddetli hayal kırıklığı sonucunu doğuracaktır.

Bunun örnekleri çoktur. Biraz etrafına bakarsan görürsün.

Maalesef farkında değilsiniz. Ayırdın da olsanız yapmazsınız. Ama merhametinizi kaybediyorsunuz. Vicdanın, insafın, adalet duygusunun adı bile duyulmayacak çok yakın zamanda.

Hakkını savunamayan insanlara ve dilleri ağızları söylemez hayvanlara yapılan saldırılardan bunu görüyoruz.

Ve siz de, kendinizden başkasını zerre kadar düşünmüyorsunuz.

“Ben yaptım oldu, sırtımı birilerine dayadım, oh güvendeyim, başımı kurtardım aslanım, nasıl olsa at binenin kılıç kuşananın.” diyorsunuz.

Hiç tanımadığı insanların acılarına gerçekten üzülebilen, olaylara ‘siyasi’ değil de ‘insani’ bakan, her konuda kendini ön plana çıkarmadan adalet duygusuyla hareket eden, hayvanların, doğanın üzerine titreyen ve herhangi bir olayda ucu kendisine dokunmadan tepki verebilen insanlar çok az kaldı.

Hiç fark edilmeden kaybolup giden şeyler gibi, gittikçe de yok oluyorlar.