Gayesini unutan, kendisini unutur… İnsan Kâinat ağacının meyvesi, zîruhların sultanı, yeryüzünün halifesi, Ahsen-i takvîm suretinin nişanesidir

Gayesini unutan, kendisini unutur…
İnsan Kâinat ağacının meyvesi, zîruhların sultanı, yeryüzünün halifesi, Ahsen-i takvîm suretinin nişanesidir…
İnsan dilediği takdirde eşrefi mahlukat, yaratılanların en şereflisi olabildiği gibi, günah ve isyanlarla kendini esfel-i safiline, aşağıların eş aşağısı konumuna da getirebilir.
Materyalistlere göre insan; dünyaya gelir, her canlı gibi yer- içer, nefsi arzularını yerine getirir ve sonra toprağa karışır gider. Yani insan yaşamak  için  yaşar.  Basit  dünyevi  hedeflerin ötesinde bir yaratılış amacı yoktur. O, ot gibi yaşayıp gideceğini, sonra ot gibi kuruyup yok olacağını zanneder. Böylece Ahsen-i takvim üzere yaratılan insan, bu maddeci yaşayışla esfel-i safilin konumuna gelmektedir.
“Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri! oyun olsun diye (gayesiz bir şekilde)
yaratmadık.” (Duhan Suresi,38. ayet)
“Muhakkak ki Biz, yeryüzünde olan şeyleri, onların hangisi daha güzel amel
edecek diye imtihan etmemiz için, ona (arza) ziynet kıldık.“ (Kehf Suresi, 7. ayet)
“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını
denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.”
(Mülk Suresi, 2. ayet)
İslam inancına göre ise insan boş yere yaratılmamış ve başı boş, gayesiz bırakılmamıştır. Rabbimizin ayetlerinde de açıkça gördüğümüz gibi kainatta varolan
her şeyin bir yaratılış gayesi vardır. Hepsi bir amaca ve gayeye hizmet eder. Tüm
varlıkların yaratılış gayesi insana hizmettir. Çevremize baktığımızda bunu
rahatlıkla görebiliriz. Güneşin, gecenin, suyun, toprağın, hayvanların ve bunlar gibi
sayısız örneklerin insana hizmet için var olduğunu anlarız.
Bütün kainatın hizmetine verildiği insanın da mutlaka bir yaratılış gayesi olmalı, peki insanın ne gibi bir görevi vardır? Hangi gaye ile yaratılmıştır?
Rabbimizin bu sorumuza verdiği cevabı gayet açık ve nettir:
“Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.” (Zariyat
Suresi, 56. ayet)
İnsanın var olma sebebi kendisini yaratana, var edene ibadet etmek, kulluğunu
sadece ve sadece ona sergilemektir. Rabbimiz bu konuda da şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet ediniz; belki
böylece korunmuş olursunuz.” (Bakara Suresi, 21. ayet)

İNSAN YARATILIŞ İTİBARI İLE KULLUK İÇİN PROGRAMLANMIŞTIR

İnsan ancak yaratılış gayesine uygun bir hayat sürdüğü takdirdehuzuru ve mutluluğu  elde eder. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Bir balık düşünelim.
Allah (c.c) onun yapısını yaşayacağı ortama göre tasarlamış ve
programlamıştır. Balığın programlanmış hali susuz bir ortamda yaşamaya müsait
değildir. O hayatına ancak suyun içerisinde sağlıklı bir şekilde devam edebilir. İnsanın
ruhi yapısıda böyledir. Yaratılış gayesi olan kulluğun dışına çıktığında türlü sorunlarla, huzursuzluklarla ve mutsuzluklarla karşılaşır. Sudan çıkmış balığa döner. Yaratılış gayesi olan kulluğun dışındaki şeylerde mutluluk aramaya çalışanlar madden yaşıyor gözükse bile manen çöküntüye uğrar, ruhen ölümü tadar. Günümüzün en önemli hastalıklarından olan depresyon ve ruhi bunalımda gördüğümüz gibi.  Rabbimiz de Kur’an’da bu tür insanlardan “ölüler” diye bahseder. Çünkü hiçbir varlık yaratıldığı gayeden uzak kalarak hayatına sağlıklı, huzurlu bir şekilde devam edemez.
Yaratılış gayesinden uzaklaşanlar, insanlıktan uzaklaşır. Yaratılış gayesini unutan kendini unutur. Bundan dolayı yaratılış gayemizi bilmeli, unutmamalı, uzaklaşmamalıyız.
İnsanın mutlu, huzuru içinde yaşamasının ve ebedi hayatı kazanmasının
yolu sadece ve sadece kendini yaratana, var edene ibadet etmektir. Kulluğunu sadece O’na has kılmaktır.
“Şunu iyice biliniz ki, kalpler, Allah’ın zikriyle mutmain olur (rahat ve huzura
kavuşur.)” (Rad Suresi, 28. ayet)
Rabbimiz, yaratılış gayesinden uzak bir hayat yaşayarak ölüp hesap gününde “Ah ne olurdu, keşke toprak olsaydım!” (Nebe 78/40) diyenlerden eyleme.
Rabbimiz, Kulluğumuzun farkına varmayı ve en güzel şekilde yerine getirmeyi nasip et.
Doğrular İslama eksik ve yanlışlar bana aittir.
Vesselam.