Yaratılışımız da var olan beş duyu organımız yanın da beynimiz, akıl var ki, her durum da dimağ süzgecinden geçirmek,emin olmak gerek. Bazılarım

Yaratılışımız da var olan beş duyu organımız yanın da beynimiz, akıl var ki, her durum da dimağ süzgecinden geçirmek,emin olmak gerek.
Bazılarımızın duyu organların da küçük eksik ve hatalar olabileceği gibi, görme, duyma, koklama, tat alma, hissetme reflekslerimiz de sınırlı frekanslar da işlemektedir. Sınırlı halinin yanın da diğer etkileşim ve süreç farklı algılarımıza sebep olur. İnsan ki; diğer tüm yaratılanlardan farklı olarak akıla sahiptir. Deneyim ve bilgi birikimleri ile harman etmesi halinde, duyu organlarından gelen bildirimleri beyin süzgeci kullanılarak en doğru sonuca varılır. Soyut olarak anlatımıma, teorik tarifime en uygun destek “MEVLA-NA”nın mesnevisinden bir hikaye de mevcut.
< < USTA İLE ÇIRAK.. Mesneviden Hikayeler Bir zamanlar bir yerde iyi bir usta vardı, Yanında bir de çırak, gözleri biraz şaşı. Şaşılık bir özürdür, ne bir suç, ne de bir kusur, Noksanını bilmemek, işte kabahat budur. … Usta bir gün çırağa, dedi “içeriye gir” Orada bir şişe vardı, al onu bana getir” Çırak içeri gitti ve sesi geldi derin, “Bur da iki şişe var, hangisini istersin? “Usta dedi, “İyi bak, şişe çift değil, bir tek, Yanlış görmeyi bırak, gözünden perdeyi çek” “Beni aşağılama”diye seslendi çırak, Bur da iki şişe var, inanmazsan gel de bak “Öyleyse dedi usta kır şişenin birini, Sonra getir bakalım buraya diğerini” Bir şişe kırılınca ikinci de kayboldu, Çırak bu işe şaştı, anlamadı ne oldu. Bazı yanlış duygular insanı şaşı eder, Sonu gelmez arzular, kızgınlık ve öfkeler. Bir tek olan şişeyi çırak görmüştü iki, Birinciyi kırınca ikinci uçup gitti. Şaşı eder insanı aşırılık ve öfke, Ruhu dönemez olur, gerçeğe doğru yöne. Garaz öne çıkınca altlarda kalır hüner, Perdeler yer değişir, gönülden göze iner. Vicdanını karartıp rüşvet alırsa hakim, Fark edemez kim mazlum, göremez kimdir zalim. Kırmak istemiyorsan içerdeki şişeyi, İyi anlamalısın çok önemli bir şeyi: İki tane gözün var, biri semaya bakar, İkincinin bakışı hep yere doğru akar. Kapat iştah ve istek, eleştiri gözünü, İbret ve şükürle bak, iyi tanı özünü. Nasihate kulak ver, iyi görürüm sanma, Hep gönül gözüyle bak, toprak gözüne kanma . Madde gözü tembeldir, hep kolayını arar, Yanlış yola götürür, insanı kolay yollar. Üşenme kaynağı bul, zor gelse de nefsine, Doğru yollarda ara, yokuş ve dik gelse de. Bırak zannı şüpheyi, hedefin olsun gerçek, Varınca göreceksin, her zahmete değecek. Asıl şaşılık budur, budur gözdeki mercek, Zannetmekle bilmenin farkını görememek. Bulanıktan uzak dur, her işin olsun berrak, Anca temiz bir kalptir yüzü ak çıkaracak . Hele de vesveseye aman sakın kapılma, Güvenilmez bilgiyi kendine rehber kılma. Vehimden de uzak dur, doğru bilgi zannetme, Hele de evhamları ona buna iletme . Doğru olsun her işin, doğrudan uzaklaşma, Doğru bil, doğru düşün, doğrudan asla şaşma...>>

İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, mevsim, ışık hali, rüzgar, nem, ışık, basınç vb tüm etkenlerin yanın da kendi yeterliliğimiz ve ruh halimiz.
Doğru işlevler de bulunmak ve doğru kararlar alma sürekliliğimizi sağlamak için, farkında olmak ilk temel şarttır. Farkında olmaya kendimizle başlamak, hafıza yetimizi bilmemiz gerek. Duyularımızın çalışma aralığı ve karar doğruluğu yüzdesi, en iyi yine kişinin kendisi tarafından bilinir. İddia, inat halleri her zaman felakete sürüklemese dahi, sürekli sil baştan uygulamalarla zaman kaybımızın temel sebebidir.