Sevgili dostlar GKRY ve İsrail arasında önemli ve bölge için dikkate değer bir anlaşma imzalandı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail’den ‘’Demir Kubbe’’ uçaksavar füze savunma sisteminin satın alınmasına yönelik anlaşmayı imzaladı. Yunan Pentapostagma’nın haberinde anlaşmaya gerekçe olarak Türk tehdidi ve Kıbrıs adasındaki Yunan Davası olan Enosis için bir adım atıldığı belirtildi. Türk İnsansız hava araçlarının savaş alanında sahip olduğu özellikler ve giderek artan etkilerinden de bahsedildi. Ayrıca haber de Ankara’nın elinde bulunan Dron Filosu konusunda çekincelerden de kısaca bahsedildi.  

Sevgili dostlar GKRY’nin bu adımı önemli, lakin bu İsrail ile atılan ilk adım değil. Savunma ve askeri hususlarda sürekli Doğu Akdeniz’de İsrail ile birlikte hareket eden GKRY, Temmuz ayının başında da bugüne kadar İsrail ile yapılan en kapsamlı askeri tatbikata imza atmıştı. ‘’Agapinor 22’’ tatbikatı bu minvalde çok önemli bir tatbikattı. İsrail, daha önceleri de Doğu Akdeniz’de Yunanistan, GKRY ve ABD’nin de katıldığı tatbikatlar da yapmıştı. Bu tatbikatlarda da namlular Türkiye’ye karşı çevrilmişti. ‘’Nemesis’’ (Yunan Savaş Tanrıçası), ‘’Noble Dina’’, Türkçe ifadesiyle ‘Asil Dina' anlamına geliyor. Dina kelimesi ise ‘Temize çıkarılan' anlamında kullanılıyor. Meis Adası'nda yapılan tatbikat senaryosuna göre, Kıbrıs Rum Kesimi-İsrail ortak doğalgaz arama platformu, ‘düşman kuvvet' diye nitelenen Türk Hava Kuvvetleri uçaklarının saldırısına uğruyor. Bu saldırıyı defetmek için, Kürecik'teki füze kalkanı devreye sokuluyor. Radar, Türk jetlerini izliyor ve ABD gemisindeki füzeler, Türk uçaklarını vuruyor. Bu tarz tatbikatların da jenerik senaryolarında düşman hedefinde hep Türkiye var. Bu gerçekleri görerek hareket etmeliyiz...

Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizinde oluşturulan cephede İsrail hep yer aldı. Bu manada Türkiye ise kendisine karşı oluşturulan bu cepheyi, güçlü ittifaklar ve bölge ülkelerinin birlikteliği ile tarumar edebilir. Türkiye, Rusya başta olmak üzere; Suriye, Irak, İran, Pakistan ve Türk Cumhuriyetleri ile olan ittifaklık bağını daha da güçlendirmelidir. Türkiye bölge politikalarını Okyanus ötesine göre değil, bölge ülkeleri ile atacağı güçlü ittifaklık zemini çerçevesinde oluşturmalıdır. Bölge politikaları, bölge ülkeleri ile oluşturulduğunda daha verimli ve etkili olur. Bunun örneklerini yakın dönemde gördük...

Türkiye artık bölgesel merkezli dış politikasını daha da güçlendirmelidir. Karşı tarafta Türkiye’ye karşı oluşturulan cepheyi (Yunanistan, ABD, İsrail, GKRY, Fransa-Almanya hattı vs), güçlü ittifaklık zemini ile Avrasya ve Asya yönlü atacağımız somut ve güçlü adımlar ile bertaraf etmek mümkündür. Bu bağlamda Türkiye, artık denge politikası yerine kendi menfaatlerini ön planda tutacak, Asya ve Avrasya’daki tarihi mevzilenmemizi güçlü kılacak adımları geç olmadan atmalıdır. Bu konuda öncü ve deyim yerindeyse Vatan cephesinde olan kişilerin de ön saflarda yer alması önem arz etmektedir. Tarih, Türk Devletine yeniden bir misyon yüklemektedir. Bölgesinde artık söz dinleyen değil, söz söyleyen bir Türkiye’nin doğuşu hepimiz için önemlidir. Atlantik kafasına göre değil, bağımsız Devletçi düsturla hareket eden Türkiye’ye bu bölgede çok ihtiyaç var…

Ve son söz: ‘’ Türkiye 2200 yıllık Kadim Devlet geleneği ve tecrübesi ile Avrasya’nın Parlayan Yıldızı olabilir’’