Karanlık geceye değil yüreğime çökmüş sanki… Buzdan bir hasretle sarıyorum üşüyen yanlarımı. Ve hatırlama çabasında bulunuyorum hiç aklımda

Karanlık geceye değil yüreğime çökmüş sanki… Buzdan bir hasretle sarıyorum üşüyen yanlarımı. Ve hatırlama çabasında bulunuyorum hiç aklımdan çıkmayan yarım kalarak yıllanmış sevdamı. Ah bir bilseniz nasılda acı kıvranıyor bedenimde deli divane olmuş beynimde. Zamanlardan zamansız sancıların kokunu ruhuma kadar getirdiği, huzursuzluğun soyut giysilere büründüğü, yağmurun özü olan toprağa küstüğü, iklimsizlerin hasret şarkıları söylediği, özlemin yüreğimde sıkıştığı vakitlerdeyim…
Sorarım sana, kaç vakte gelirsin gözlerinin rengini sevda ülkemin başkenti yaptığım sevgili!
Ben derim ki en kısa zamanı da aşta gel, hissediyorum ölüm başucumda son nöbetlerinde. Artık bekleme derim aşktan bitap düşmüş bedenim Azrail karşısında nefes nefese… Sabrımın beklemekten nasır tuttuğu bu günlerde kat ve kat sevgiler biriktiyorum olurda gelirsin umuduyla penceremin yokluğunu yüzüme vuran yanında karamsar bir umutla seni bekliyorum.
Gel artık cam kenarındaki çiçekler can kenarım gibi diken rengi buram buram yalnızlıklar kokmaya başladı ve geçmek bilmeyen gelmediğin her gün canımın yalnızlık dikenleri yüreğimi kanatmakta. Bekletme acı kırmızısı yağmurlar akıtan bu pervane yüreğimi zaten son demlerinde ömrün…
Hadi artık, ansızın çık karşıma o eski günlerdeki gibi serseri sarı saçlarınla, yosundan rengini çalmış huzur tüten gözlerinden gemiler yapıyım gönlümün kıyısına.
Şunu mühürle kalbinin kulaklarına; beklemekte bir yere kadar anlamlıdır. Ve sen bana acıyı tutkun kılan sevgilim, gelmeni bu kadar çok istiyorum çünkü ben ölümün ayak seslerini duyuyorum…Demem şu ki bir gün bu deli leylan olmayabilir, gel daha fazla bekletme ben ömrün edebiyete göç ettiren ölüm mevsimindeyim geç olmadan gel de seni son kez kokundan öpüp gözlerin de çocukça düğümlenip delice sevdikten sonra ilk ölümüm olan aşk içinde birde bedenen tekrar öleyim…
Hadi bekletme gel kuş yüreklim,gönlüm arkada kalmasın isterim…