Bakma gör, söyleme sev, tartışma anla… Çünkü sen ancak şahitsin bu yolculukta… Ne kadar güzel sahne biriktirirsen onlar sana yeni sayfalar yazdıra

Bakma gör, söyleme sev, tartışma anla… Çünkü sen ancak şahitsin bu yolculukta… Ne kadar güzel sahne biriktirirsen onlar sana yeni sayfalar yazdıracak… Hayat onu yorumlamayı bilenlerindir… Hadi bu söz de benden olsun, dalgasız bir düzlükte okunsun…
Sizce görmek diye tabir ettiğimiz bakmak, oluşlar dünyasını tanımlamaya yeterli mi?
İyi şeyler dediğimiz kavramlar kime göre ve neye göre iyi? Yoksa biz mi yorumluyoruz ve yorumladığımız düşüncelerle mi duygulanıyoruz. Peki duygular yaratmanın neresinde?
Hepsi birbiriyle çok paralel değil mi?
Önce görmek, sonra yorumlamak ve sonra anladığımızı yaratmak… Yaratmak önce duyguyla oluşuyor… Yani duygularımız, bir şeyi yaratırken onu elde etmek için gerekli isteği ve motivasyonu sağlıyor. Duygu ve istekten yoksunsak akıl onu hayata geçirmede yetersiz kalıyor. Bu yüzden hepsi birbirine paralel ilerliyor… Görerek duygulanıyoruz, duygulanarak yaratıyoruz. İşte insanın gerçeği burada başlıyor.
Bu yüzden görmek dediğimiz şey, hikmetle bakana kadar bir yorumlama hali. Bizler kendi gözlüklerimizden var olanı, zannediyoruz çoğu zaman. Üzerimize giyene kadar taa ki. Giyince anlıyoruz, tecrübe oluyor. Giymeden anlıyoruz, hikmet oluyor. Hikmetle bakmayınca tutturuyoruz bir çiçekli yazlık kumaştan kışlık palto yapacağız diye. Neymiş efendim çok beğenmişiz…! Hepimiz hayatımızda en az bir kere, yazlık kumaştan kışlık yapmaya kalkmışızdır ama kalıbını tutturup da üşüyünce anlamışızdır neymiş kalıbına göre değil, kumaşına göreymiş seçimler... Kendine göre bakarsan üşümeyi de göze alırmışsın…
Velhasıl, bunun gibi daha birçok örnek var yaşamlarımızda. Bazen güzel bir olayı çirkin, çirkin bir olayı güzel yorumlamak gibi… İnsan öğrenilmiş duygu ve biriktirdiği anılara göre yorumluyor karşısına çıkanı. Bazen de bilmeden bilinçaltının yönlendirmesiyle. Hemen her canlı çevresinin etkisiyle öğrenilmiş bilgilere göre varlığı konumlandırıyor.
Kendimden yola çıkarak geçtiğimiz haftalarda bir arkadaşımla Beylerbeyi’nde sahile karşı oturuyoruz. Elimizde içeceklerimizle bir yanımız deniz, kendi manzaramıza bakıyoruz. Sohbet ederken önümüzdeki kedinin bir ayağını havaya kaldırmış köpeğim Angel’a bakarken gördük. Hemen vuracak sandım, nedense kediler Angel’ı pataklamayı çok sever, vurmak için patisini kaldırdığını düşündük. Sonra fark ettik ki tek ayağını vuracakmış gibi o şekilde havaya doğru kaldırıyormuş gibi gözükmesinin sebebi sakat olmasıymış. Akşamın dersi oldu bize; dedik ki hiçbir şey göründüğü gibi değil. Göze de inanmayacaksın…