Merhaba Gözde, şu aralar hayat nasıl gidiyor?

Güzel… Sürekli çekimler var. Evim Bursa’da olduğu için İstanbul Bursa arası mekik dokuyorum. 

İstanbul’da evin var mı?

İstanbul’da da evim var ama süreç içerisinde Bursa’daki düzenimi İstanbul’a taşıyacağım. 

Çok sevilen bir dizinin içindesin. Gaye karakteri sana nasıl geldi?

Önce menajerime teklif gitmişti. Yönetmenimiz Murat Öztürk ile daha önce çalışma fırsatım olmuştu. Onun yönettiğini ve No Dokuz Yapımla çalışacağımı öğrendiğimde hemen kabul ettim.

Hem aşk hem mantık aynı cümlenin içerisinde geçiyor. Sence bu zıt ikilem mi seyircileri cezp etti?

Bence bizim işimizin dinamiği seyircinin hoşuna gitti. Hem senaryonun, hem ekibin, hem oyuncuların kendi içinde harmanlanması bir bütünü oluşturdu. Çekerken eğleniyoruz. Oyuncular birbirini çok sevdi. Farklı bir sinerji oluştu aramızda, bunun da ekrana yansıdığını düşünüyorum. İşin devamlılığının, beğenilmesinin bu hissiyatın seyirciye geçmesi olarak yorumluyorum.   

Sence aşkın mantıkla bir ilgisi var mı?

Yer yer evet, yer yer hayır… Nereden baktığınızla alakalıdır. Aşık olunca insanın gözüne bir perde indiğini düşünüyorum. Hepimizin zaman zaman yaşadığı, deneyimlemediğimiz veya deneyimlediğimizi düşündüğümüz bir hissiyat olabilir.  Her ne kadar perde inse de ben genelde mantığımla hareket eden bir insanım. Geleceği düşünerek adımlarımı atmaya çalışırım; çünkü emek söz konusu… Geçmişte yaşadığım deneyimleri düşünürsek bu emekten ötürü daha sağlam adımlar atıyorum. 

Sen aşık olduğunda nasıl biri olursun? Aşk seni dönüştürür mü?

Ben çok verici oluyorum. Birlikte olduğum kişiyi hayatımın merkezine koyuyorum ve onu mutlu etmek için de yapabileceklerim doğrultusunda elimden geleni yapıyorum. Karşı tarafın mutluluğundan besleniyorum. 

Aşk mantık İntikam hem eğlenceli hem de dramatik bir hikayeye sahip. Yeni sezon dizileri de yavaş yavaş girmeye başladı. Dizi yara alacak mıdır?

Ben yara alacağımızı düşünmüyorum. İzleyiciler dizimizin heyecanını, komedisini, aşkını sevdiği için bizi bırakacaklarını düşünmüyorum. Yaz sezonunda yakaladığımız izlenme devam edecektir. Aynı zamanda bizim karşımızdaki projelerin türleri bizimkinden çok daha farklı: bizim işimizin esprili tarafı da var dramı da var. Birçok denklem birleşiyor. 

Nasıl bir set ortamınız var? 

Biz dizideki şirket ekibini canlandırdığımız için hep bir aradayız. Bu sebeple dışarıda da sık görüşen bir ekip olduk. Bu çok büyük bir şans… Her projede bu kadar şanslı olamayabilirsiniz.

Sette seni en çok eğlendiren kişi kimdir?

Çağan ve Ayşe ( Simin ve Eren karakterleri)

Pandemi de tekrar set hayatına dönmek seni nasıl etkiledi? 

Ben de büyük bir endişe hali olmadı. Genelde kendimi korudum. Çok fazla insanla görüşmedim. Film çekerken sürekli testler yaptırdığımız için kendimi güvende hissettim. Zaten bu hastalıktan korkarak başınızdan savamazsınız. 

Biraz filmlerden bahseder misin?

Dalgalar ve İzler, Daha İyi Bir Yarın, Korku ve festival filmi çektik. Henüz hiçbirini görmedik. Korku filmi sinema için yaptık ve ilk başrolüm. Pandemiden dolayı henüz vizyona girmedi. Ne zaman gireceği henüz netleşmedi. Onun ardından Bir Umut isimli festival filmi çektik. O şu an Carnovali film festival yarışmasında yarışıyor. Ocak’ta Emre Kavuk’un yönettiği Dalgalar ve İzler sinema filmini çektik. Kadın hikayesi anlatıyoruz. Sığınma evindeki kadınların hikayesi. Başrol oyuncumuz Pelin Karahan. Sığınma evinde yaşananları anlatacak ben de o sığınma evinde yaşayan kadınlardan birini canlandırdım. Önce festivallere gidecek ardından vizyona girmesi planlanıyor. Ağustos ayında Daha İyi Bir Yarın isimli festival filmini çektik. Yine Emre Kavuk yönetiyor. Ütopik bir konuyu anlatıyoruz. 1960 yılının görsellerini izleyeceğiz ama film 2060’larda geçiyor. Daha önce bu tarz bir ütopik proje çekilmedi. 

Nasıl bir çocuktun? Çok hayal kurar mıydın?

Hem çok konuşan hem çok hayal kuran hem de çok hareketli bir çocukmuşum. O zamanlardan beri hep bu mesleği yapacağımı biliyordum. Başka bir hayalim hiç olmadı.

Oyunculuk, senin çocukluğundan beri hayalini kurduğun bir meslek miydi?

6-7 yaşlarından beri oyuncu olmak istiyordum. sahne hayatıma baleyle başladım. Ortaokul yıllarında baleden vazgeçtim. Tiyatro yapmaya başlamıştım. Hayat beni böyle şekillendirdi.

Birçok dizinin içerisinde seni izledik. Kısa film, uzun metraj… Bu kadar projeden, deneyimden sonra şuan durduğun yeri nasıl değerlendirirsin?

Mutlak mutluluk diye bir şey yoktur. Anlık mutlulukların kölesiyiz, ama şuan çok mutluyum. Severek geldiğim bir set ortamında çalışıyorum. Yine şükrediyorum, meslek hayatımda hiç sevmediğim bir set ortamında çalışmadım. Şuan keyfim yerinde. 

İzmir, İstanbul, Bursa… Bir yere demir atmayı galiba sevmiyorsun?

Ben aslen İzmir’liyim, ama Ankara’da doğup büyüdüm. Mezun olduktan sonra hem İstanbul’da hem de Ankara’da işlerim devam etti. Ardından bir evlilik geçirdim. Eşim Bursalıydı, düzeni Bursa’da olduğu için Bursa’ya taşındım. Boşandıktan sonra Bursa’daki düzenimi kapatıp İstanbul’a yerleşeceğim. Hayat bundan sonra nereye sürükler, bilmiyorum. 

Bu şehirlerarasında en çok hangisi her gittiğinde tekrardan oraya dönme hissi uyandırdı?

Olduğum yerde mutluyum. Gittiğim bütün şehirlerde beni bağlayan insanlar var. Benim için şehirlerin hiçbir önemi yok. Şehirlerin isimlerini değiştirip, içindeki insanları aynı bırakırsanız orada da yaşarım. Yaşamayı insanlarla sağladığımız için bence şehirlerin o kadar da önemi yok. 

Bir yanıyla çok prensipli bir iş kadını ama bir yanıyla da sırtına çantasını alıp özgür kız olmak için hiçbir korkusu olmayan bir kız tarafın var gibi. Hangisi daha çok sen?

Sırtıma çantamı alacak kadar cesaretli değilim, ama kendi iç dünyamda çok özgür bir hayata sahibimdir. Asla baskıya gelemem, kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeyi başarmış bir kadınım. Belli gustolarım var ve onların kaymasını sevmem. 

Bu gustoların neler?

Ben konforuna düşkün biriyim. Yediğim yemek, gittiğim restoran, içtiğim kahve, giydiğim kıyafet benim için önemlidir. Çantanı sırtına alıp gitmek hayatının bir kısmını bırakıp, başka bir maceraya atılmak demektir. Bu kadar deli bir ruha sahip değilim.

Hem pandemi hem de kısa bir süre önce boşanmışsın. Pandemiyle birlikte boşanma sürecinin başlaması hayatında hangi dengeleri değiştirdi?

Hayata bakış açım, rotam tamamen değişti. Daha bireysel olma tarafına geçtim. Boşanmak, biz olma kavramından, tekrar ben olma kavramına geçmek demek. Başlı başına boşanmak –özellikle bir kadın için- çok zor bir şey. Bizim coğrafyamızda kadın olmak, bir kadının boşanmış olması, bu toplum normlarında mücadeleyi ekstra zorlaştırıyor. Ben de tüm bu zorlukları yaşadım. Toplumsal tarafı geçtikten sonra bireysel olarak da çok zorlanıyorsunuz. Boşanmak birini kaybetmekle eş değer bir yas durumudur. Böyle bir kayıp verdikten sonra hayata tutunmak ve bu kayıpla birlikte tekrar yaşamayı öğreniyorsunuz. Belli ezberlerimiz var; biriyle bir hayat kuruyoruz, bir emek veriyoruz, bundan sonra aynı yolda yürüyeceğiz diyorsunuz ve bir anda sizin planladıklarınız tam tersi bir hal alıyor. Hayat size bundan sonrasında plan yapmamayı ve öncelik olarak kendi isteklerinizi gerçekleştirmeyi öğretiyor. 

Hayatta başına gelenleri kadere mi bağlarsın yoksa hayatla savaşır mısın?

Ben kaderci bir insanım. Bizim için biçilen bir hayat var. Bu hayat da bir noktadan öbür noktaya giderek serüvenimizi tamamlayacağız. Bu süreçte başımıza iyi-kötü birçok şey gelecek. Kendi hayatımdan örnek verirsem; evlenmem gerekiyordu, evlendim. Şimdi hayat bana boşanmam gerektiğini söyledi ve ben de boşandım. Tüm bunlar bu hayat yolculuğunda yeni yeni şeyler öğretiyor. Başımıza gelen her şey bizim için yaşanması gereken şeylerdir. 

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Bugüne kadar hayatın sana öğrettiği, seni dönüştürdüğü, şimdi bu noktada olmanı sağlayan en büyük ders neydi?

Hayatta bir tane ders yok, doğduğumuzdan andan başlayan ve hala süregelen öğretiler var. Hayatımın birçok döneminde değişimler yaşadım. Bu değişimler de derslerin başka bir öğretisi diyebilirim.