Ailece başbaşa kaldığımızda ya da arkadaş ortamlarında bazen sohbet eder, bazen şarkılar mırıldanırız. Sohbetlerin, tecrübelerin tadına doyum ol

Ailece başbaşa kaldığımızda ya da arkadaş ortamlarında bazen sohbet eder, bazen şarkılar mırıldanırız. Sohbetlerin, tecrübelerin tadına doyum olmaz. Tabii şarkılarında… Şarkılarımızın hepsi birbirinden değerli… Sadece söyleyip geçmek haksızlık olur. İçeriği çok kıymetli… Şarkılarımızda ne tecrübeler ne yaşanmışlıklar var.
Misalen “Nasıl Geçti Habersiz, O Güzelim Yıllarım” şarkısı baştan sona felsefe kokar. Her bir cümlesi ayrı zengindir… 
“Nasıl geçti habersiz” der ve anın ne kadar çabuk geçtiğini her defasında bize hatırlatır. İhtiyacımız da vardır hani… Geçmiş “an” geçmişte kalmıştır. Var değildir artık. Yoktur… O güzelim yıllar, anlar geçmiştir…
Ve burada habersiz geçtiği itiraf edilir. Ve yetinmez “o anlar yaşanırken bizler neredeydik?” diye sorar… Anımız geçti işte, artık yok. Anımızı yaşayamadık ve öylece ihtiyarladık... Ah ah keşke yaşayabilseydik, yaşlanabilseydik, yeşillenseydik, ıslansaydık, tazelenseydik, nemlenseydik, verimlenseydik, varolsaydık… 
Hayatımızı başkasının hayatına eklemeseydik, başkası için, başkası adına yaşamasaydık. Anımızı başkasının yaşamasına izin vermeseydik… 
Evet bunları yaptık… Ve hepsini “geleceğimizi” garanti altına almak için yaptık. Yani “geçmiş” gibi şu anda olmayan birşey için “gelecek” için yaptık. Tek var olan şu anı atladık. Şu anı “elimizde olmayan” için harcadık. İşte bu sebeple hiç olamadık… Var olan anları yaşayamadık. Aslında varda olmadık.
Yazıyı okurken “Sadece ben değil herkes aynı durumda” diyenler var gibi… 
Ama cevabı “hayır” herkes aynı durumda değil, varolabilenler var... Etrafımızdalar… Çok yakından tanıdıklarımız da var. Onlar gerçekten varolabildiler. Var olan anı yaşadılar. Kendi geleceklerinin peşine düşmediler. Gelecek için biriktirmediler. 
Hep var olan o anı yaşadılar, hep vardılar ve en güzeli de işte bu; Hep varolacaklar… 
Fuzuli gibi, Aşık Veysel gibi, Fatih Sultan Mehmet gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, Che Guevara gibi, Gandhi gibi, Mandela gibi hiç yok olmayacaklar…
Bu kişiler anın kazasının olmadığını çözdüler… “An” varsın geçsin sonra kaza ederim demediler… Yaşamı ertelemediler… 
Yaşamazsan, yaşlanmazsan, ıslanmazsan kuruyan topraklar gibi renksiz, toza dönersin… Uçuşursun oradan oraya, nem ararsın, yeşerebileceğin bir vücud… Bulursun belki ama o da başkasının vücududur…
Ömer Hayyam ne de güzel anlatıyor An’ı yaşayanları; “Ne Bilginler geldi, neler buldular. Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar. Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip, uykuya daldılar.” 
Gerçekten de öyle! Hayat bir masal… Hepimizin hikayesi var ama aşağı yukarı benzer yaşamlarımız var… Açıkcası hep aynı masalın da bir cazibesi yok… 
Bizler masalımızı yazamayınca başlıyor birileri bizim adımıza kara mizah yazmaya… Başlıyoruz başkalarının senaryolarını yaşamaya...
Baksanıza daha ilk günden yeni yıl sevincimiz, iyi niyet temennilerimiz kursağımızda kaldı… Motorlu taşıtlara, telefon vergilerine, trafik cezalarına, ehliyete, harçlara, suya, köprüye tekrar zam geldi. Oysa ki daha yeni birçok zammı ağırlamıştık… 
15 Temmuz Şehitler köprüsü 2015 yılında 3,40 TL’den bugün 8,75 TL’ye çıktı. İki katında fazla arttı… 
Asgari ücret tartışmaları da tam gaz gündem de… 2002 yılındaki 184 TL’lik asgari ücret ile 2018 yılında yapılacak zamlı 1.603 TL’lik asgari ücret kıyaslanmakta... Sonuç… Alım gücü bu 9 kat artışa rağmen düşmüş. 
2002 yılında Cumhuriyet altını 86 TL ile 2,1 adet alınabiliyorken. Bugün cumhuriyet altını 1.068 TL ve 1,5 adet alınabiliyor. 
2002’den bugüne açıklanan enflasyonların toplamı %150 seviyesinde ama asgari ücret %870 artmış… Alım gücü artmamış. Demek ki ülkemizde reel enflasyon farklı...
Simit bir vesile ile bu hesaplamaların klasiklerinden oldu... 2002’de 100 gram simit 20 kuruş idi ve asgari ücret ile 920 adet simit alınabiliyordu. Bugün simit 1,5 TL ama 60 ila 80 gram arasında değişiyor ve ayrıca esnafta zam istiyor. Gelebilecek zammı şimdilik görmezsek, demek ki 100 gram simit ortalama 2,15 TL bu da 2018 yılı asgari ücret ile 745 adet simit demek...
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Vergi de, harçlar da, enerji de zam oranları yüksek. Ve düzenli olarak, hızla artıyor. Özel sektör personeline maaş zammı %4 ila %10 arasında yapabildi. Yani genel maaşlarda ciddi erime söz konusu… Satınaldığımız ürünler ise 2’ye 3’e katladı. Ama enflasyon düşük çıkıyor!..
Sadece zam meselesi de değil, kara mizahımız çok… Mesela konu ile alakalı bir bakanlığımız yaptığı açıklama ile “9 yaşında kız çocuğunun buluğ olduğunu ve evlenebileceğini” açıkladı. Aynı bakanlığımızı yönetenler bundan 10 sene ve daha öncesinde, çocuk evliliklerine savaş açmıştı…
Adımıza masal yazamadık ama toplumca adımıza yazılan trajikomik hikayelerimiz çok var… Torunlarımız bizleri “Güler misin? Ağlar mısın?” tadında mutlaka ama mutlaka anacak...