Bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı armasında, 8 uzun, 8 de kısa ışının çıktığı stilize edilmiş bir güneş ile bunun çevresinde 16 yıldız bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı resmî İnternet sitesindeki bilgilere göre 16 yıldız, tarihteki 16 büyük Türk imparatorluğunu, ortadaki güneş ise son Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmektedir. Bu 16 bağımsız Türk devletinden ilki Milat’tan önce 220 yılında Kara Han (Teoman) tarafından kurulan Büyük Hun İmparatorluğu’dur. Osmanlıların da atası olan Kara Han oğlu Oğuz Han (Mete) Milat’tan önce 209 yılında tahta geçince ilk düzenli kara ordusunu kurmuştur. Nitekim bu tarih Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.



Armadaki son yıldızın temsil ettiği devlet, 622 yıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’dur. Diğer 14 devlet, Batı Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu, Ak Hun İmparatorluğu, Göktürk İmparatorluğu, Avar İmparatorluğu, Hazar İmparatorluğu, Uygur Devleti, Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Harzemşahlar, Altınordu Devleti, Büyük Timur İmparatorluğu ve Babür İmparatorluğu’dur.



YILDIZLAR OSMANLI HATIRASI



Armadaki yıldızların tarihteki Türk devletlerini temsil ettiği kabulü öteden beri tartışılagelmiştir. Nitekim 10. cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer zamanındaki listede, bazı devletler gruplar hâlinde verilerek 23 devlet sayılıyordu. Armadaki yıldızların temsil ettiği devletler için belli kriterler belirlense bile mevcut 16 devletli listeye itirazlar hâlen sürmektedir. Aslında devlet sayısında anlaşılamamış olunması bizim için bir övünç sebebidir. Çünkü bazı tarihçilere göre tarihte imparatorluk, devlet, beylik, atabeylik ve hanlık olarak kurulan Türk topluluklarının sayısı 120’ye yakındır.



Aslında Cumhurbaşkanlığı armasındaki 16 yıldız yeni bir husus değildir. Osmanlılardan gelmektedir. 19. yüzyılda kabul edilen ve özellikle resmî binaların girişinde yaygın şekilde kullanılan Osmanlı Devleti armasının tam ortasında stilize edilmiş bir güneş ile çevresinde 16 yıldız bulunmaktadır. Bunlardan birini Kapalı Çarşı’nın Nuruosmaniye Kapısı’nın üzerinde görebilirsiniz.



Bu Türk devletlerinden Büyük Hun ve Göktürk İmparatorlukları 18 milyon kilometrekare, Büyük Selçuklu İmparatorluğu 10 milyon kilometrekare, Osmanlı İmparatorluğu ise 20 milyon kilometrekare yüzölçümüne ulaşmıştır. Dolayısıyla iki bin seneyi aşan Türk tarihi, müddet, yüzölçümü, süreklilik, istikrar, askerî ve mali güç bakımından benzersiz seviyelere ulaşan devletleriyle tam anlamıyla bir başarı hikâyesidir.



LİSTEDEKİ 11. TÜRK DEVLETİ



Bu yazımda 24 Kasım 1072 tarihinin, büyük Türk hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan’ın vefat yıldönümü olmasını vesile ederek 1040-1157 tarihleri arasında 117 yıl hüküm süren Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na bir göz atalım istedim.



Selçuklular İslam tarihinde, Emevîler ve Abbasîlerden sonra gelen en büyük imparatorluk hanedanıdır. Osmanlılar Oğuzların Kayı boyundan olduğu gibi Selçuklular da Oğuzların Kınık boyundandır. İlk Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tuğrul Bey sonuncusu Ahmed Sencer’dir. Aradaki diğer 6 sultan, Muhammed Alparslan, Celaleddin Melikşah, Mahmud, Rükneddin Berkyaruk, II. Melikşah ve Muhammed Tapar’dır.



DANDANAKAN MEYDAN MUHAREBESİ



23 Mayıs 1040 tarihinde vuku bulan Dandanakan Meydan Muharebesi’nde Selçuklular Gazneliler karşısında büyük bir zafer kazandılar. Dandanakan denilen mevki, tarihî İpek Yolu güzergâhında ve bugün İran’ın Türkmenistan sınırındaki Serahs şehri ile Türkmenistan’ın Merv şehirleri arasındaki 200 kilometrelik yolun ortalarında bulunan ve yöre halkınca “Taşribat” yani “Taşkale” denilen yerdedir. Türk-İslam tarihinde Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethi’yle birlikte en önemli üç olaydan biri olan bu zaferin mimarları, iki kardeş Selçuklu kumandanı Davud Çağrı ve Muhammed Tuğrul Beyler, makam ve mevki hırsına kapılmadan, tarih boyunca çok nadir görülen mükemmel bir iş birliği ve uyum göstermişlerdi. Hatta askerî dehası öne çıkan 50 yaşındaki Çağrı Bey, 5 yaş küçük kardeşi Tuğrul Bey’in siyasî dehasını kabul etmiş, devletin idaresini ona bırakmıştı.



 

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ KURULUYOR



Selçuklular, Karahanlılar ve Gazneliler ile yaptıkları uzun mücadelelerin son noktasını teşkil eden Dandanakan Zaferi’nden sonra Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular. Savaşın son günü Selçuklu beylerinin iştirakiyle kurulan büyük divanda Tuğrul Bey yeni devletin ilk sultanı ilân edildi ve civar devletlerin hükümdarlarına fetihnameler gönderilerek tebliğ edildi. Dandanakan Zaferi ile Türkler kapalı kıtadan çıkıp açık denizlere ulaştı. Böylece gelecek bin yıl için Türklüğün kaderi çizilmiş oldu.



Sultan Tuğrul’un başardığı en önemli işlerden biri de Bağdat’taki Abbasî halifesini ,110 yıldan beri ellerinde bulunduğu Şii Büveyhilerden kurtarmasıdır. 1055 yılı sonlarında Bağdat’ta hutbe, Halife’nin ismi ile birlikte Tuğrul Bey adına okunmaya başlanmıştır.



ALPARSLAN TAHTA GEÇİYOR



Horasan valiliği görevini yürüten Çağrı Bey 1060 yılında vefat edince yerine oğlu Alparslan geçti. Malazgirt Zaferi’ni kazanmak suretiyle, yaşamakta olduğumuz mukaddes vatanımızın kapılarını Türk milletine ardına kadar açan bu kahraman, amcası Tuğrul Bey’in 23 yıl süren bir saltanattan sonra 1063’te vefat etmesi üzerine devletin ikinci sultanı olarak tahta geçti. Bu sırada 35 yaşını sürüyordu.



Nizamülmülk gibi tedbirli ve bilgili bir vezir sayesinde devlet işleri mükemmel şekilde görülmüş, Hükümdar fetihlerle meşgul olmuştur. Nizamülmülk aynı zamanda fıkıh ve hadis âlimi idi. Alparslan’ın vefatından sonra yerine geçen oğlu Melikşah’ın 20 yıllık saltanatı sırasında da vezirliğe devam etmiştir. Başta Bağdat’ta olmak üzere Isfahan, Basra, Nişapur, Herat, Merv, Belh, Amul ve Musul şehirlerinde Nizamiye Medreseleri denilen üniversiteleri kurdu. 1091’de büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali hazretlerini Bağdat’taki üniversiteye baş müderris yani rektör tayin etmiştir.



MALAZGİRT ZAFERİ



Alparslan’ın 9 yıl süren hükümdarlığı sırasında başardığı en büyük iş, hiç şüphesiz Türk ve İslam tarihinin akışını değiştiren Malazgirt Zaferi’dir. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda vuku bulan bu muharebe, Büyük Selçuklu Devleti ile Bizans orduları arasında cereyan etmiş, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan, ordusu sayıca çok üstün olmasına rağmen Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i büyük bir hezimete uğratmıştı. 31 sene önce kazanılan Dandanakan Muharebesi’nin vuku bulduğu yer ile Malazgirt arasındaki mesafe 2200 kilometreden fazladır.



Müslüman veya Hristiyan bütün eski tarihçilerin ittifakla naklettiklerine göre Sultan Alparslan, mağlup Bizans imparatoruna şeref misafiri muamelesi yapmış, muharebe meydanında ele geçirilen tahtını kendi tahtının yanına kurdurarak tacını başına bizzat giydirmiştir. Böylece iki hükümdar arasında bir dostluk bağı kurulmuş ve metni bugün elimizde mevcut olmayan bir barış antlaşması imzalanmıştır. Ancak Romen Diyojen bir sene kadar sonra tahttan indirilmiş ve hileyle ele geçirilerek gözleri oyulup ölümüne sebebiyet verilmiştir.



Alparslan 1072 Eylül’ü sonunda Türkistan Seferi’ne çıkmak üzere iken İmparator’un akıbetini öğrenince barış antlaşmasının artık geçersiz olduğunu ilan ederek Artuk Bey kumandasındaki kuvvetleri Bizans üzerine göndermiştir. Artuk Bey Anadolu’ya girmeye hazırlanırken kendisi de 200.000 kişilik ordusuyla Mâverâünnehir’e hareket ederek Karahanlılar üzerine yürümüştür.



SULTAN ALPARSLAN’IN ŞEHADETİ



Alparslan önemli bir direnişle karşılaşmadan Karahanlı topraklarında ilerlerken ordusuyla Ceyhun Nehri üzerine köprü kurup Barzam denilen bir kalenin önüne geldi. Barzam Kalesi kumandanı Yusuf Hârizmî bir süre muhasaraya direndikten sonra teslim olarak menfur emelini gerçekleştirmek niyetiyle huzura kabulünü diledi.



Yusuf Hârizmî iki kölenin refakatinde Sultan’ın yanına götürüldü. Sultan dört kazık çakılarak kumandanın el ve ayaklarının bağlanmasını emretti. Kumandan, “Ey muhannes (korkak)! Benim gibi bir adam böyle mi öldürülür?” dedi. Sultan bu söze çok sinirlendi. Ok ve yayını alıp iki köleye “Serbest bırakın şunu!” dedikten sonra Yusuf’a bir ok attı, fakat isabet ettiremedi. Hâlbuki o güne kadar attığı hiçbir ok hedefinden şaşmamıştı. Bu durumu fırsat bilen Yusuf hemen Alparslan üzerine saldırdı. Sultan Yusuf’un üzerine doğru geldiğini görünce ayağa kalkıp tahtından inmek istedi. Bu sırada ayağı takıldı ve yüzükoyun yere düştü. Bunun üzerine Yusuf çizmesine sakladığı küçük bir hançerle Sultan’ı ağır şekilde yaraladı. Yusuf, Sultan’ın hizmetkârları tarafından başına topuz vurularak öldürüldü.



Sultan derhâl otağına götürülerek tedavi edilmeye çalışıldı. Ancak yaralandıktan 4 gün sonra 10 Rebiyülevvel 465 (24 Kasım 1072) günü şehit oldu. Ölümünden önce çevresindekilerden oğlu Melikşah’a biat etmeleri hususunda tekrar söz aldığı, devletin geleceğiyle ilgili çeşitli tavsiyelerde bulunmuştur. Naaşı Merv’e götürülerek babası Çağrı Bey’in Cuma Camii’ndeki türbesine defnedildi. Aradan geçen uzun zaman içinde kaybolan türbenin bulunması çalışmaları hâlen devam etmektedir.



SULTAN ALPARSLAN’IN ŞAHSİYETİ



Arap ve Bizans tarihçilerinin ittifakla belirttikleri üzere Alparslan cerbezeli ve çok cesur, kudret ve azamet sahibi bir kişiliğe sahipti. Heybetinin yanında adaleti ile de şöhret bulmuş, Romen Diyojen’e yaptığı muamelelerden de anlaşıldığı gibi affedici ve müsamaha sahibi olduğunu ispatlamıştı. Çok dindardı ve dinî hükümleri hiç aksatmadan ve tam bir sadakatle uygulamakla tanınıyordu. Sarayında günde elli koyun kesilen bir imaret bulunduğu ve ayrıca isimleri listeler halinde tanzim edilen fakirlere harçlık dağıtıldığı tarihlerde kayıtlıdır. İslamiyet’in henüz ulaşmadığı ülkelerde fethettiği her şehre hemen bir cami yaptırırdı. İmar işlerini, ilim, fikir ve sanat adamlarını toplayıp himaye etmek gibi sosyal faaliyetleri veziri Nizamülmülk eliyle yürütmüştür.