Oyunculuk kariyerin boyunca ilgi odağı çok yüksek olan bir dizinin içindesin. Ramo hikayen nasıl başladı?

2019 Haziran, Temmuz aylarıydı sanırım. Moda Sahnesinde oynadığım “Ağaçların Kokusu” oyunuyla sezona yeni ara vermiştik. Yeni sezon için görüştüğüm işler vardı. Dizinin proje hazırlık sürecinde yapım tarafından bir audition’a çağrılmıştım. Şehir dışında çekileceğini de duymuştum ve bu beni heyecanlandırdı. Sonrasında süreç olumlu gelişti ve projeye dâhil oldum.

Dizinin ilk sezonu Adana’da çekildi. Şehir dışı bir projenin içinde olmanın iyi-kötü yanları neler?

İstanbul dışında çekilen bir projenin içinde yer almak, zaman bakımından avantaj sağlıyor. İşler daha butik ve hızlı ilerliyor. Ayrıca doğada olmayı, gezmeyi, yeni insanlar tanımayı seviyorum. Şehir dışı bir projede yeni yerler, yeni insanlar, yeni hikayeler keşfetmenin öncelikle bana, sonra yaptığım mesleğe katkı sağladığını düşünüyorum. Benim için en büyük artısı bu olsa gerek. 

Bu hikayeden sonra kariyerin nasıl şekil bulacaktır?

Herkesin hayatında kırılma noktaları vardır. Bu projenin kariyerimde önemli bir kırılma noktası olacağını düşünüyorum. Şanslıyım, çünkü çok değerli isimlerle çalışıyorum ve her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Önceki işlerimde de yaptığım işin üzerine bir şeyler katarak ilerledim, bu hikâyenin de kariyerimin bir sonraki adımına etkisi olacağını inanıyorum.

Ramo’nun bu kadar sevilmesi, karakterlerle özdeşleştirilmesini neye bağlıyorsun?

Yaptığım işe bireysel olarak bakmıyorum. Yönetmenlerimizden teknik ekibe, kamera arkasındaki bütün arkadaşlarımıza kadar herkes canla başla çalışıyor. Güçlü bir oyuncu kadromuz var. Ramo’ nun hak ve adalet arayışı, aile birlikteliği, bunun yanı sıra aksiyon sahneleri olması seyirciyi yakalayan unsurlar.

Köklü bir spor geçmişin var. Oyunculuk yaparken işine yarıyor mu?

Bu zamana kadar birçok farklı spor branşıyla ilgilendim. Aktif olarak 2007, 2008 yılından beri profesyonel olarak kickboks, binicilik ve atletizm hayatımda yer alıyor. Daha önceki işlerimde profesyonel at bindiğim için role seçilmeme büyük etkisi oldu. Ramo’ da ise aksiyon sahnelerimiz fazla olduğu için koreografi çalışırken dövüş sporlarıyla ilgili olmam işimi kolaylaştırıyor. Spor geçmişim ile oyunculuğumun birbirini beslediğini görüyorum. 

Ankara’da doğmuş, orada büyümüş, hayatının, kariyerini en temel adımlarını orada atmışsın. Ankara’dan İstanbul’a uzanan bu yolculuğun hikayesi nasıl başladı?

2015 yılında, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarından mezun olduktan hemen sonra İstanbul’ a yerleşme kararı aldım. Geldikten birkaç ay sonra bir iş için audition verdim ve şanslıyım ki proje olumlu sonuçlandı. Böylece İstanbul maceram başlamış oldu.

Oyuncu olmak istediğine ne zaman karar verdin?

Oyuncu olma fikri lise yıllarımda aklımı çeldi. Fırsat buldukça tiyatro oyunlarına gitmeye çalışıyordum. Babam üniversite yıllarında amatör olarak bir süre tiyatroyla ilgilenmiş. Bende oyun izleyip paylaştıkça, üzerine konuşmaya başladık. Bundan keyif aldım ve daha çok oyun izlemeye başladım. Bu nedenle oyuncu olmamda babamın da etkisi olduğunu söyleyebilirim. Liseden sonra konservatuar sınavlarına hazırlandım ve Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Oyunculuk bölümünü girdim. Ailemin desteğini de hep hissettim.

Tiyatro kökenli olmanın bugün sana kazandırdığı değerler ne oldu?

Usta çırak ilişkisinin kıymetini bilmek, disiplinli olmak, mesleğime karşı saygımı hiçbir zaman yitirmemek…

Hayatı nasıl yaşarsın? Akışına mı bırakırsın yoksa aşırı planlı mı yaşarsın?

Set saatleri dışında kalan zamanım oldukça planlı geçiyor, çünkü zaman benim için çok değerli. Hayatta bir şeyleri hep zamandan kazanarak yaptım, bu yüzden kıymetini iyi biliyorum. Elimden geldiğince planlı olmaya çalışıyorum. 

Oyuncu olmasaydım diye başlayan bir cümlenin devamını nasıl getirirsin?

Oyuncu olmasaydım, sporcu olurdum. 

Covid-19 nedeniyle hayat kısmen durmuş, sosyalleşme neredeyse bitmiş durumda... Bu virüs senin hayatını nasıl etkiledi?

Pandemi sürecinde kısıtlamalarla birlikte hayatımız kısır bir döngüye girmeye başladı. Bu dönemi, kitap okuyarak, film izleyerek, spor yaparak, bağlama çalarak kendi keyif aldığım şeylerin üzerine giderek geçirmeye çalıştım, çalışmaya devam ediyorum. Haftada altı gün antrenman yapıyorum. Bütün antrenmanlarımı bu süreçte mecburen kapalı alanda evimde yapıyorum. Bu durum biraz sıkıcı olsa da mental bir gelişim sağladığını düşünerek olumlu tarafından bakıyorum.

Setlerden gelen virüs haberleri her geçen gün çoğalıyor. Sizin set nasıl durumda?

Her geçen gün sayılar giderek artıyor maalesef. Maske, hijyen ve mesafe kurallarına mümkün olduğunca dikkat etmeye çalışıyoruz. Haftada rutin iki kere yapım şirketimiz tarafından bütün ekibimize test yaptırılıyor. Bu zamana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık, umarım bundan sonra da sağlıklı bir şekilde böyle devam ederiz. 

Dünyaca çok zor geçirdiğimiz bir 2020 yılı geçti. Yeni yıldan beklentilerin, hayallerin nedir?

2020 yılı tüm dünya adına zorlu bir sene oldu. Bende kendi adıma yaşadığımız bu şartlarda, bu süreci verimli geçirmeye çalıştım.  Gelecek yıl adına, bu süreçlerden ders çıkararak, farkındalıkların, duyarlılıkların, insani değerlerin, yaşadığımız çevrenin daha değerinin bilineceği bir yıl diliyorum. 

Son olarak bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. 5 yıl sonrası için kendine bir not bıraksan o zaman ki Gurur’a ne söylemek istersin?

Hayallerinden asla vazgeçme.