Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi vasi olmanın önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Vesayet altında olan kurumda kalan kişinin hangi hallerde bulunması vasinin şahsına itiraz edilebilir konusunu karşımıza çıkarmaktadır. Bu itirazın nereye yapılacağı konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

Türk Medeni Kanun’unda vasinin görevinin süre sonunda ne şekilde sona erdiği detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;

Türk Medeni Kanunu madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.

Türk Medeni Kanun’unun ilgili maddesinde vesayet makamı tarafından kısıtlıya vasi atanması halinde, vasilik görevi uzatılmadığında sürenin dolması ile görev kendiliğinden sona ermektedir. Yargıtay, yetkili mahkeme tarafından vasinin görevinin sona erdiğine ilişkin karar alınmaması halinde, süre sonunda vasinin ve Sulh Hukuk Mahkemesi Hâkiminin zımni kabulüyle vasinin görevinin devam edeceği görüşündedir. Bu bakış açısı, vesayet altındaki kişinin temsilcisiz kalmaması için getirilen diğer hükümler ve kanun koyucunun iradesiyle de uyumlu olduğundan genel kural olarak kabul edilmektedir.

Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından gerekli görülmesi ile vesayet altına alınan kısıtlının ölümü halinde mirasın nasıl paylaştırılacağı merak konusu olmaktadır. Vesayet altına alınan kişinin mirası Medeni Kanun’unun 3. Kitabında yer alan miras hükümleri uyarınca kanuni mirasçıları tarafından paylaştırılmaktadır. Kısıtlı olarak vefat eden kişinin mirasının paylaşımı konusunda farklı bir uygulama bulunmamaktadır. Ölümün gerçekleşmesi ile kısıtlılık hususu da son bulmakta olup mirasçılık belgesinde belirtilen yasal mirasçıları tarafından kısıtlıya ait mal varlığının intikal işlemleri yapılmaktadır. Yasal mirasçılarının, kısıtlının hayatta olduğu sağlıklı olduğu dönemde bakımı konusunda destek olmamış ve ilgi göstermemiş olmaları mirasçı olma sıfatını etkilememektedir. 

Türk Medeni Kanunu madde 422 uyarınca;

IV. Kaçınma ve itiraz 

1. Usul 

Türk Medeni Kanunu madde 422- Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir. İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.

şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu ilgili maddeleri uyarınca; vasi olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden itibaren on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilme hakkına sahiptir. Vasi atama kararı en çok kendisine vasi tayin edilen kişiyi ilgilendirdiğinden, öncelikle kısıtlının kendisi vasiye itiraz edebilir. Vasi tayini kararına uzaktan veya yakından, az veya çok ilgili olan, menfaati olan herkes itiraz edebilir. Vesayet kamu düzenini ilgilendiren bir husus olduğundan öğretide ve uygulamada “ilgili” kavramı en geniş şekilde yorumlanmaktadır. Kısıtlının arkadaşı, öğretmeni, avukatı, diğer vasi adayı, vesayet altına alınan kişiyle bir şekilde birlikte yaşayan veya ilişki içerisinde olan kişiler “ilgili” kişiler arasında yer alabilir. Vesayet altına alınan ile vasinin menfaat çatışmasının bulunması, vasinin haysiyetsiz yaşam sürmesi, vasi atamasında Türk Medeni kanununa aykırılık bulunması, vasiliğe engel bir halin varlığı gibi durumlar ileri sürülerek ilgililer tarafından karara itiraz edilebilir. Türk Medeni Kanun’un 422. Maddesinde itiraz sebeplerini “kanuna aykırılık” ile sınırlandırmıştır. İtiraz, gerekçeleri açıklanmak suretiyle vasi tayinini yapan vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliğine yapılması gerekmektedir.