Rusya Ukrayna savaşının getirdiği gündem yoğunluğu yavaş yavaş etkisini azaltttı. Her ne kadar bir hafta önce Rusya Dışişleri Bakanı  Lavrov Ukrayna’daki operasyonda yeni safhaya başlıyoruz dese de sürecin uzayacağını ve artık kafalarında karıştığını söyleyebiliriz. 

Dünya pandemi sürecinin vermiş olduğu korku , tedirginlik ve psikolojik yorgunluğunu yeni atlatırken bu savaşla birlikte enerji ve doğalgaz krizleriyle ve eldeki ekonomik kargaşalarla boğuşmaya başladı. Toplumsal konuların önemliliği bireyselliğin gerisinde kaldı ve ülke çıkarı için büyük önem arz eden milli meseleler unutuldu. Hatırlamakta fayda var . 

Doğu Akdeniz Denklemi , Mavi Vatan 

Kamuoyunda yaygın bir şekilde kullanılan “Mavi Vatan” olgusu, deniz yetki alanlarının gücünün anlaşılması için askerlerinin engin tecrübesi sonucu oluşturulmuş ve doktrin haline gelmiş bir terim. Mavi Vatan'ın bu denli yankı uyandırması ve algının bu denli yükselmesin sebebi, bir yandan da Türkiye'nin kamuoyunun nabzını arkasına alarak şekillenen bir dış politikayı elde ettiğinin göstergesi olarak karşımıza çıktı. 

Yunanistan geçmişte yaptığı kışkırtıcı hamlelerini tekrar yapabilme ihtimalini hatırlayarak Doğu Akdeniz politikasının dinamiklerinin iplerini sağlam tutmamız gerekiyor. Hatırlayacağınız üzere ,Türkiye’yi Antalya körfezine hapsederek, jeopolitik haklarından vazgeçmesini arzulayanlar arasından komşu statüsü kimliği ile muhatap  aldığımız Yunanistan, Ege Denizi’ndeki mevcut adalarının oluşturduğu münhasır ekonomik bölge yetkisinin kabul edilmesini istiyor.

Geçen sene bu zamanlar NATO Genel Sekreteri Stolstenberg Türkiye ile NATO arasında Doğu Akdeniz, S-400'ler ve demokratik haklar gibi konularda 'ciddi görüş ayrılıkları' olduğunu söylemişti. Bu kriz sadece Yunanistan ile değil NATO ve Batının da söz hakkına alakasız sahip olduğu bir konu haline gelmişti. Her ne kadar şu an için gözler güncel savaşa çevrilmiş olsa da bu konunun tekrar gün yüzüne çıkacağını bilmeli ve hazırlıklı olmalıyız.

S400 krizi ,Türkiye’nin NATO’daki rolü 

Trump döneminde tohumları atılan Biden döneminde ise doğum sancısının ilişkileri zedelediği S400 konusu ABD -Türkiye ilişkilerinde çözümlenmemiş bir kriz olarak devam ediyor. YPG’ye yapılan silah yardımlarından dolayı Türkiye her defasında rahatsızlığını belli etmesine rağmen Türkiye’ye ‘Sözde Müttefik’  sıfatını layık görenler, Türkiye’nin Natodaki rolü konusunun tartışılmasına sebep oldu.  

Yine hatırlamakta fayda var; bu konu hala netliğe ulaşmadı. Net olan tek şey ; Biden Yönetiminin S400 konusunda Türkiye'nin geri adım atmayacağını geçen yıl içerisinde söylenilen söylem ve tavırlarla görmüş olmasıydı. 

Türkiye’nin yapım ortağı olduğu F-35 projesinden ABD tarafından dışlanması ile savunma konularında Türkiye’nin ABD’ye duyduğu güvensizliği derinleştirdi. Erdoğan’ın S400 savunma sistemlerinin NATO savunmasına entegre edilmesi yönündeki tezini Biden’a ve NATO ya kabul ettiremedi.

Bu konu da önümüzdeki dış politika sisteminde patlak verecek olaylar arasında yer alıyor. 

Özetle dünya odağını bir yere belirlediği zaman toplumsal olarak acı gerçeklerden uzaklaşmak sanırım alışkanlık haline geldi. Belki sistemin bir cilvesi olarak yaşananların değerini kaybettirme ve aşırı odaklanmanın verdiği dikkatsizliğin bu tarz önemli mevzuların hatırlanmamasına yönelik yaşatılan gelişmeler , stratejik olarak kullanılan bir hamle olmasından kaynaklanıyor. Bu yüzden tekrar ediyorum  milli konularımızı çıkarımızı zedeleyen üstü kapatılmış ve unutturulmaya çalışan önceliklerimizi hatırlamakta fayda var.