Bir 14 Şubat’ta daha, çoğu adem için bir bakıma kutlu mu kutlu bir günde ama günle öyle pek de alakası olmayan bir yazı neşretmek ziyadesiyle hisle

Bir 14 Şubat’ta daha, çoğu adem için bir bakıma kutlu mu kutlu bir günde ama günle öyle pek de alakası olmayan bir yazı neşretmek ziyadesiyle hislendirdi beni kıymetli okurum. Bıkmadan usanmadan söylerim, çoğu insanın bir figüran dahi olamadığı şu hayatta başrol bekleyenler, eski Türk filmlerinde artist olma hayalleriyle memleketini -bozkırı- terkleyip taşı toprağı bir zamanlar altın ama bugün beton olan İstanbul’da feleğin cehenneminden geçe geçe bir malikanede hizmetçi, sonra aniden bir pavyonda şarkıcı -ne hikmetse hepsinin de sesi güzel olurdu- en sonra da tüm ezilmişliğinin hayfını alırcasına sosyetede baş tacı olup muradına ererdi ama aklı başında her âdem evladı bilir ki hayat bir film değildir maalesef.
Değindik madem, şu 14 Şubat’ın aslı astarı nedir, diye merak edenlerin meraklarını giderelim: Efendim, bugünün cemaziyelevveli şu minvaldedir:
İmparator II. Claudius, Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine de Claudius’un hükümdarlığı zamanında Roma’da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius’un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu öğrendi. Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve maalesef öldürüldü.
Günümüzde Sevgililer Günü
14 Şubat, 1800 yıllarda Amerikalı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem haline gelmiştir. (Kaynak: Ansiklopedi.)
Bu ulvi günün hikayesi böyleymiş. Yahu tam da şimdi takıldı kafama, biz nezih insanlar şu durmaksızın dönenen dünya üzerinde kaç gün kutluyoruz acep? Bence de bir hayli vardır lakin kafi değildir. Peki, neden kutlama gereği duyuyoruz dersiniz? Herhalde kıymetimizi biraz daha artırmak için olsa gerek. Ama 365 gün 6 saati bir güne sığdırmak ne denli doğru ya da tüm senenin anlamını bir güne eklemek? Bu özel günlere elbette karşı değilim, hem niye olayım ki, ne de olsa özgür bir ülkede yaşıyoruz; sadece bu hususi günlerin çoğunun içi boşaltılıyor, sahici manasından uzaklaştırılıyor o kadar.
Ayrıca bu günlere başka günler de eklemenin zamanı gelmedi mi? Mesela:
1. Dünya Hayalperestler Günü (kesin kutlardım.) 2. Dünya Dünyayla Alakasını Kesmişler Günü. 3. Dünya Kaynanalar Günü 4. Dünya Hayattan Bezmişler Günü. 5. Dünya Sevelim Sevilelim Bu Dünya Kimseye Kalmaz Diyenler Günü. 6. Dünya Umudunu Yitirmeyenler Günü vs. Tabii, sizler de yeni günler ekleyebilirsiniz.
Neyse, bugünün başka bir önemi daha var ki, edebiyatseverleri ilgilendiriyor: 14 Şubat Dünya Öykü Günü. Hangisini kutlayacağınız size kalmış.
Haftanın kitabı: Latife Tekin’den ‘’Sevgili Arsız Ölüm.’’ Her gününüzün özel olması dileklerimle…