Bugün görüştüğüm bir veli çocuğundan oldukça dertli. Onun çocuğunu çok iyi tanıyorum. Babasının üzüleceği ne varsa hepsini yapmış. Baba orta halli bir esnaf. Şekeri yükselmiş, tansiyon yukarıda ve sıkıntısı artmış. Biraz da "sinire karmış" 
Çocuğuyla mutlaka görüşmemi istiyor. Lise de okuyan delikanlı aslında oldukça iyi bir insan ama son dönemde babasını üzecek vukuatları olmuş. Ama ben o delikanlının sonunda istendik yapıya yani babayı rahatlatacak duruma geleceğine çok inanıyorum. 
Babaya bir soru sordum; "Sizin o yaşlarda neler yapmış olabileceğinizi bilmiyorum ama muhtemelen hepimizin olabileceği gibi belki sizin de geçmişte asla onay vermeyeceğiniz davranışlarınız olmuştur.  

O gün sergilediğiniz ama bugün şiddetle mahkûm ettiğiniz davranışlarınızla, oğlunuzun bugün sizi rahatsız eden davranışlarını mukayese etmiş olsaydık yaklaşık ne söyleyebilirdiniz?" Sorumu önemsedi.  

Bir müddet düşündü. Aklına ne geldiyse gözlerini kaçırdı ve "anladım hocam boş verin şimdi, size bir güzel çay doldurayım da içelim beraber" derken sanki biraz daha rahatlamış gibiydi.  

"Hocam siz demek istiyorsunuz ki ‘herkes atasına çeker’ ben neysem o da öyle olacak! Onu mu demek istediniz" derken aslında öyle demek istemediysem de o lafı hoşuma gitti ve ben ona yönelik olarak “Çocuklarımızın nasıl olacağı şartlara bağlıdır, sizden etkilensede, onun çağının gerçekleri sizden farklıdır o kısmen sizden etkilenmiş, kısmen çevreden ve şahsına özgü bir yapısı olacaktır” vb konuşmalarım oldu.    

Veli, “Ama siz yine de onunla bi konuşsanız" derken gözleri daha da aydınlıktı ve ümitlenmişti.  

Ben,  “tamamdır delikanlı ile ve   sonrasında sizin de olacağınız sohbetlerimiz olabilir” dedim. 

Ancak bilinmeliydi ki insanlar yetiştikleri ortamın ürünüydüler. 

Ana karnında başlayan öykümüz bizim kaderimizi şekillendirirken yaşamımızın her safhasına damgasını vurmaktaydı.  

Elimizde olmayan nedenlerden dolayı oluşan yönlerimiz, bizim kader motifimizde olsa değişmez değildir.   

Geçmişimizi anlamamız, geçmişimizle yüzleşmemiz ve değişim yönünde göstereceğimiz çaba sayesinde, kaderimizi yeniden şekillendirmemiz mümkündür. 

  Prof  Dr Hasan Yılmaz Hocamızın son ders konuşmasından: 

(…Bir insan bizi, bizim izin verdiğimizden daha fazla üzemez incitemez istismar edemez 

 Kirpilerin ısınmak için birbirlerine sokulduğunda birbirini yaralayıp kanattıkları gibi insan da kırmızı çizgileri olmadığı zaman ya incitir ya da incinir. Kurban rolü oynamayı bırakın.  

İnsan insanın hem yurdu hem de kurdudur.  

"You are whom you are with". (yanında durduğun kişisin).  

Sepetinizdeki çürük elmalardan kurtulun, sizi de çürütürler. Unutmayın, az sayıda ama kaliteli dostluklar her zaman daha sağlıklıdır.  

“Herkes benim farkıma varsın, beğensin ve sevsin” çabası ise en azından kendimize haksızlık ve güvensizliktir.  

Dün ve yarın arasında sıkışıp kalma. Dün döndü, yaşandı ve bitti; alınacak dersi al ve ait olduğu mezara göm. Yarın ise henüz gelmedi. Elbette planını yap, tedbiri al ama kafanı yarın kaygısıyla doldurma.  

Olası ama belki de hiç gerçekleşmeyecek kaygılar ile bu gününü mahvetme. Eli öpülecek biri varsa şimdi, ilk fırsatta öp; boynuna sarılacağın biri varsa şimdi sarıl ve "seni seviyorum" diyeceğin biri varsa hemen söyle. Bazı şeylerin yarını olmayabilir, unutma.  

Otomobili ile giderken ağaca çarptığı zaman ağacı suçlayanlardan olma.  

Unutma mazeret ve bahanelere sığınmak güçsüz insanların işidir ve seni hiçbir yere götürmez.  

Başına gelenlerden ve bugün bulunduğun yerden sen sorumlusun. Ve hayatının sorumluluğunu üstlenmediğin sürece gelişemeyecek, yerinde saymaya devam edeceksin.  

Başına gelen kötü şeylerle ilgili, "neden ben" takıntısından kurtul. Unutma dünyaya gelirken hiçbirimiz yaşayacaklarımızla ilgili Allah ile sözleşme yapmadık.  

Üstelik iyi şeyler olduğunda "neden ben" sorusu aklımıza gelmiyor. Ayrıca içinde bulunduğun sıkıntı ve olumsuzlukları yaşayan sadece sen değilsin, etrafına dikkatlice bak göreceksin.  

"Negatif Seçici" olma, hayatında yolunda giden ve sahip olduğun pek çok güzellik de var.  

Ve son söz: kendisine ve yaptığı işe saygısı olmayan asla mutlu olamaz. Bir işin iyisi kötüsü yoktur; bir işi iyi ya da kötü yapan insan vardır. Ve işimiz para kazanmaktan çok daha önemlidir.  

Bizi hayata bağlayan en önemli bağ ve kendimizi ifade edebileceğimiz en keyifli uğraştır. "Sevdiğim işi yapıyorum, üstelik para kazanıyorum" diyebilmek çok güzel.  

Hayatın sana verilmiş bir hediye olduğunun bilinciyle, o eşsiz hediyenin kıymetini bilerek yaşa….)