Roman ve oyun yazarı... Realizmin ve klasik roman tekniğinin kurucusu olarak kabul edilir. Gelmiş geçmiş en büyük yazarlardandır. Memur bir ailenin çoc

Roman ve oyun yazarı... Realizmin ve klasik roman tekniğinin kurucusu olarak kabul edilir. Gelmiş geçmiş en büyük yazarlardandır. Memur bir ailenin çocuğu olarak 20 Mayıs 1799’da Tours’da doğdu. Aile köy kökenli...

Balzac aslan burcudur, asıl ismi Honore Balssa’dır. Adını değiştirerek soylulara özenmiştir ve kendine bir asilzade havası vermiştir.

Dört yaşına kadar Saint Cry diye bir köydeki yetimhanede büyüdü, burada çeşitli acılar çekti. Çektiği kesif buhranlardan, Vadideki Zambak’ta kısmen bahsetti. Sonra ailesinin yanına verildi. Babası onun eğitimiyle çok ilgiliydi. Bu yüzden Balzac hukuk okudu.

Honore de Balzac kilolu bir adamdı. Belki de yazarlar arasında en şişmanlarından birisiydi. Boyu da küçüktü. Bacakları bedenine göre zayıftı.

Üstad, hem yemeği çok seven, hem de yemek yazıları yazan Refik Halit Karay gibi, boğazına fazladan düşkündü. Hatta obur bile denilebilirdi kendisine… Üstelik yemek yerken çeşitli sesler çıkardığı, ağzından artıklar saçtığı, sofra adabına pek dikkat etmediği söylenirdi.

İş, bir oturuşta bir kuzuyu yiyebildiğine, Paris’te bir restoranda büyük bir kuzu pirzolayı, bir şalgamlı ördeği, bir dil balığını, iki kekliği ve yüzden fazla istiridyeyi mideye indirdiğine kadar götürülebilirdi. Bunları da geçtik, yemek bittikten sonra birde meyve faslı başlamıştı.

Günde 50 fincan kahve içtiği söylenen Balzac, kendisi kahve yapacak birisi olmadığında kahve çekirdeklerini çiğnerdi. Yaşamı boyunca 50 bin fincan kahve içtiği tahmin ediliyormuş. İlginç…

Okul yıllarında Öğretmenleri Balzac’a ‘tahta kafa’ adını takmışlardı, belki de çok geç ve zor öğrendiği için böyle diyorlardı ona. Ailesi onu edebiyattan uzak tutmaya çalışıyordu ve evlatlarının doğru dürüst bir iş (!) yapmasını istiyordu.

Balzac ısrarla yazmak, edebiyatla hemhal olmak istiyordu. İlk eserlerini etrafına gösterdikten sonra, eleştirmen bir arkadaşı ona, yazardan başka her şey olabileceğini söylemişti.

Oliver Cromwell’in hayatını anlatan bir tregedya yazdığında - ki esas Balzac tragedya yazarı olmak istiyordu - bir üniversite hocası annesini çağırmıştı, oğlunun edebiyat dışından bir uğraş edinmesi gerektiğini salık vermişti anneye.

Ama Üstat yılmadı. Takma isimle 1822’ye gelindiğinde 5 roman birden bitirmişti, kimse ne olduğunu anlamamıştı. Para kazanmak için pornografi başta olmak üzere, tutmayan, bilimkurgu sayılabilecek farklı yazılar/romanlar yazdığı da olmuştu.
***
Balzac 8 yılda 31 ciltlik kurmaca yazdı, Vadideki Zambak, Goriot Baba gibi büyük (dahası tabi ki İnsanlık Komedyası) ve ölümsüz eserler verdi.

Balzac‘ın bir başka alışkanlığı ise, her gün mutlaka belirli miktarda yazı yazmasıydı… Örneğin, her gün için belli sayfa yazmaya karar veriyormuş ve o sayıda yazmadan kalkmıyormuş masadan…

Hatta amaçladığı sayfa sayısına ulaşamadığında, o sayıya ulaşabilmek için, kalan sayfaları önceki yazdıklarından, başka romanlarından kopya ederek dolduruyormuş.

Balzac, günde aşağı yukarı on sekiz saat çalışıyormuş. Geceleri uykusunu ardı ardına kahve içerek dağıttıktan sonra masasının başına oturuyormuş. Üretken, hırslı, kendini tamamen yazıya adamış, harikulade bir yazar… Doksan yedi eser vermiş, tamamı el yazısıyla on bin sayfa yazmış.

Eserlerinde Fransız burjuvazisini hicveder, aslında öyle veya böyle içlerinde olmak istediği sınıfı alaya alır. Napolyon sonrası Fransız toplumunu inceler, analiz eder, eleştirir. Bazı karakterlerini çok sever. Henry de Massay ile Eugene Rastignac 25 ayrı romanında görünür.

Honero De Balzac, Sabahattin Ali’nin geçinemediği için kamyonculuk yaptığı gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın parasızlıktan dolayı milletvekili olmak için Falih Rıfkı Atay’a, Cumhuriyet Halk Partisine adeta yalvardığı, ‘siz beni yolun başına getirin ben oradan nasıl yürünmesini bilirim’ dediği gibi geçinememiş, para kazanmak için bilmediği birçok işe kalkışmış, yayınevi kurmuş, iş alamadığından ağır bir borcun altına girmiştir.

Hatta ananas yetiştirmeye bile çalışmıştır. Ama bu işin altından da kalkamamış, borçlanıp hizmetlisi tarafından korunmaya alınmıştır. Bir zaman hizmetlisinin adı altında yaşamıştır.

Hâsılı tüm ömrümü borç içinde geçirmiştir, öldükten sonra hak ettiği üne kavuşmuş, değeri görmüştür. (Tüm bunlar, gazeteden gelen para, Türkiye’nin en zengin yayınevinden alınan ücret ve kitap satışları yetmeyip kredi kartı reklâmında oynayan yazarlara duyurulur.)
***
Yazar yaşadığı şehri çok sever, Orhan Pamuk için İstanbul neyse Balzac için de Paris odur, bütün eserlerini Paris’te yazmış ve şehrine aidiyet duygusuyla bağlanmıştır.

Honero De Balzac, tüm yazarlar gibi, anlaşılmaz ve özgün bir adamdır. Uykusuz kalıp o kadar kahve türetirken sağlığa zararlı diye hiç tütün kullanmamıştır. Fakat 18 Ağustos 1850’de, 51 yaşında bronşit ve kalp yetmezliğinden öldü.

Bence 51 yaş bir insan ve bir yazar için çok erken… Esas büyük eserlerini bu yaştan sonra (Abdülhak Şinasi Hisar ilk kitabını 53 yaşında çıkarmıştı) verecekti ama ömrü vefa etmemiştir. Geriye çok sayıda tamamlanmamış eser bırakmıştır.