Bugün kalbimizde ölümsüzleşen Edip Cansever’i anıyoruz


Ve mutluluk bir kibrit çöpü


Artık ne kadar yanarsa


                            E. Cansever.


Edebiyatımızın ‘Anlaşmazlık şiiri’ olarak nitelediği, soyut, kapalı, imgeci söyleyiş yönüyle divan şiiriyle benzerlik gösteren, anlam kapalılığıyla sembollere dayanan anlatımı savunan, şairane anlatımı, söz sanatlarını en iyi biçimde kullanan İKİNCİ YENİ topluluğunun üstatlarından Edip Cansever’i kaybedeli 32 yıl oldu. Kaleminin ölümsüzlüyle, şiirlerine bizi aşık eden, dizeler ağzımızdan döküldüğünde aşka aşık olmayı öğreten kıymetli şairlerimizden Edip Cansever ölümsüzleşeli 32 yıl oldu. Sanatçı olmanın en güzel yönüdür, asla ölmeyecek olmaları, 1000 yıl da geçse anlatımları, şiirleri hep dilimizde, kalbimizde yaşıyor olmaları, hatıralarda yaşayacak kadar kıymetli, hatırlanması uzun sürmeyecek kadar hep içimizde olmaları… Edip Cansever’de bu topluluğun önde gelen kurucularından biri olmuş.  8 Ağustos 1928 yılında İstanbul’da gözlerini açan Edip Cansever hayatına şiir girmeden önce Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticaretiyle uğraşıyormuş. 1950’li yıllarda İkinci Yeni şiirinin en önemli şairlerinden biri olarak karşımıza çıktı. Şiirlerinde öncelikle Garip akımının etkileri görülse de zamanla İkinci Yeni içinde özgün bir şekilde yerini buldu.


   Edip Cansever şiirlerinde kullandığı imgeler sayesinde birçok isimle anılmıştır. Otel metaforunu çok iyi kullandığı için edebiyatımızda ‘Oteller Şairi’ olarak anılır. Şiir dilindeki titizliğinden dolayı İkinci Yeni’nin ‘Kuyumcu Şairi’ olarak anılır.  Edip Cansever şiiri bir uğraş olarak görmekten çok bir yaşam biçimi, hayatın ta kendisi olarak görmüştür. İkinci Yeni topluluğunun arasında uzun süre şiirle uğraşan ve en fazla şiir yazan şairdir. Folklordan yaralanarak, mizahi nükteli bir dille toplumsal aksaklıkları eleştirmiştir. Son yıllarda eline kalemi alırken ucu çabuk kırılan yazarlardan çok, Edip Cansever kalemi hiç tükenmeyenlerdenmiş. Az bulunan, bir nefes kadar kısa sürede zamanın aktığı değerli şairlerdendir.


  Şiirlerinde çağına yabancılaşan bireyin sıkıntılarını, arayışlarını, bunalımını, gelecekten duyduğu endişeyi anlatırdı. Anlamca kapalı ve imgeye dayalı, bolca söz sanatlarını kullanan bir şairdi kendisi. Şiirde kullandığı aykırı dil ve şiir üzerine yazdığı yazılar uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Çevresindeki insanların yaşayışlarını değiştirecek, bakış açılarını farklılaştıracak şiir türlerini seçmiştir. Edip Cansever bir kişi seçerek onun üzerinde soyutu ve somutu anlatmış, şiirdeki birçok kalıbı yıkmıştır. İkinci Yeni, uzun uzun anlatmaya karşı bir topluluktur fakat Edip Cansever kendini farklılaştırmıştır. Öyküye, tasvire ve diyalog tarzı ifadelere sıkça yer vermiştir. Bu sebeple de metin hacmi oldukça fazladır.


Cansever’in bıraktığı eserler söylemekle, anlatmakla bitmez. Onu okusanız bile içinde kaybolacağınız bir betimleme, imgeleme tarzı vardır. Bir yolculuğun içinde, elinizde Edip Cansever’in şiirleri, sanki kendi kendinizi okuyormuşçasına bulursunuz. 1957 yılında yayımlanan en meşhur, en sevilen eseri ‘Yerçekimli Karanfil’ ile kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Aşkın yedi rengini birden içine alıp, nasıl tek bir renk olduğunu anlatan şair, okurken düşündüren ve kelimelerin içine çeken bir anlatım tarzına sahiptir.


Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle 


Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil 


Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk 


Birleşiyoruz sessizce. 


Şiirde ‘Dize işlevini yitirdi’ gerekçesiyle şiirin içinde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. Nerde Antigone, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup bu dönemin eserleridir. ‘Masada Masaymış Ha!’ şiiriyle birçok fikri bir nesne üzerinden kapalı bir dille ele alması, şiirdeki inceliğinin en büyük örneklerinden biridir. Söz konusu şiirde bir masa ve bu masaya konulan nesneler üzerinden birçok dünya görüşünü, yaşayış biçimlerini ustalıkla kaleme almıştır. Şiirlerinde nesneleri dekor oluşturarak hareket etmeyi amaçlamış ve bunu başarıyla elde etmiştir. Çünkü şaire göre nesneler ve insanlar arasında kopmayan bir bağ vardır.


Masa da masaymış ha 


Bana mısın demedi bu kadar yüke 


Bir iki sallandı durdu 


Adam ha babam koyuyordu.


Şiirleri hafızamızdan dilimize akıp giden, her okunduğunda aynı hazzı veren Edip Cansever Bodrum’da beyin kanaması geçirmiştir. Tedavi için getirildiği İstanbul’da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. Hayatını şiire adamış, en büyük aşkı kalemine duymuş bir şair olan Edip Cansever’i ölümünden sonra en güzel Cemal Süreya anlatmıştır.


Yeşil ipek gömleğinin yakası büyük zamana düşer


Her şeyin fazlası zararlıdır ya, fazla şiirden öldü Edip Cansever.