Dünya kültür ve medeniyetinin şu anki halini almasında hiç şüphesiz Sümerlerin gücü inkar edilemez. İnsan doğası gereği birçok şeyin ilkini merak etmiştir. İşte bu duruma cevap olarak medeniyetlerin doğuşunda önemli bir yere sahip olan Sümerler karşımıza çıkıyor.
Sümerler bugünkü medeniyetimize en yakın uygarlıktı. 5000 yıl önce yazıyı bulmuş, ilk kent devletlerini, ilk yasayı, ilk mit ve destan örneklerini, tekerlekli araçları, sayı sistemini, saat kavramını , ilk kez zamanın ölçülmesi gibi birçok icadı günümüze taşımıştır.
 
Onlar ideale yani günümüze uygun ilk medeniyet sistemini kurmuş uygarlıktı. Peki hiçbir ön hazırlık veya örnek alıp takip edecekleri bir sistem olmadan nasıl böylesine yenilikler dolu bir medeniyeti başlatabildiler?
 
Geçen haftaki yazımda artık gündemin konuşmak zorunda kaldığımız kalıbından çıkıp dünyaya farklı bir bakış ile bakmamız gerektiğinden bahsetmiştim. Bu sebeple en başa dönerek yani dünya medeniyetlerinin kurulduğu günden başlayarak günümüze gelen ve bize öğretilmek istenen sistemi anlayarak başlamalıyız.
 
“Tarihi bilmeyen geleceği analiz edemez.”
 
………….


 
Ufak bir girizgahtan sonra bilim insanlarının ve özellikle Atatürk’ün de yoğun ilgisini çeken  Sümerler hakkında konuşmaya başlayalım.
 
M.Ö 4000 yıllarında Mezopotamya sınırları içerisine kurulmuştur.  Sümerler süre gelen bu varlıklarında, 18’i oldukça büyük olmak üzere toplam 35 adet şehir kurmuşlardır. Bu şehirlerden bazıları; Kiş, Nippur, Umma, Zabalam, Eridu, Lagaş, Ur ve Uruk şehirleridir.
 
Yakın tarihimizde hemen hemen her devlette görmeye aşina olduğumuz ‘diktatörlük kavramı’ Sümerler döneminde yoktu. Krallık ve Rahipler tarafından yönetime tabi tutulan halkı manipüle etme, sömürme ve gücü suiistimal etme eylemleri olmamıştır.
Uygarlık ne idi? Yaşadığımız çağ içinde ilk medeniyetlerden daha uygar olmamız ve yönetilmemiz gerekmez miydi? Ne yazık ki günümüz dünyasında  uygarlık şemsiyesi altında olması gerekenden farklı yönetiliyoruz.
 
Sümerlerin dünya için bu kadar önemli icatları yapmasının ve başarılı olmasının sebebi şüphesiz dini inanışları ve Tanrıları ile olan ilişkileriydi. Çünkü onlara her bilgiyi öğreten ve medeniyetin ilk adımlarını attıran Tanrılarının  aralarında yaşadığına inanıyorlardı. Kimdi bu Tanrılar?
 
Aynı zamanda Gılgamış Destanı’nda da geçen Sümer Tanrılarının isimleri;
 
Anu veya An: Gök Tanrısı (Enlil)            ---------------    Enki : Bilgelik Tanrısı
Nimmah: Ulu Hanım (Ana Tanrıça        ---------------    Nanna(Sin): Ay Tanrısı
Utu: Güneş Tanrısı (Nanna’nın Oğlu)   ---------------    İnanna(İştar): Aşk ve Bereket Tanrısı
 
Sümer inanış felsefesi tek tanrılı dinlerin oluşumuna kadar geçen sürede sonrasında gelen uygarlıklar Akad ve Babil tarafından da takip edildi. Fenike –Yunan- Roma bağlantısı ile günümüze kadar ulaştı. Hatta Sümer din felsefesinin İncil, Tevrat ve Kuran’da da bulunduğunu görebiliriz. Örneğin; Adem ile Havva, Habil ile Kabil, Nuh Tufanı ve Eyüp Peygamber… Sizlerden isteğim uygun bir zamanınızda Sümer tabletlerini inceleyerek okumanızdır.
 
Sümerler yeteneklerini geliştirmelerinde tanrılarının etkilerinin olduğunu dile getirmektedirler. Öyle ki tabletlerinde “ Güzel görünen ne varsa tanrıların lütfu ile yaptık” diye yazar.
 
Peki bu mümkündür? Günümüz şartlarına baktığımızda medeniyetlerin gelişmesinde her birimizin başında bize yol gösteren tanrılar mı var? Bunlar aramızda yaşıyor ve bize bilgi mi öğretiyor.? Tabii ki hayır. O zaman bahsedilenler kim?
 
Sümerlerin ilk medeniyeti kurmalarına yardım edilmesi için önceden ayarlanan bir plan olduğu iddia edilir. Bu planı oluşturan ekip Sümerleri yazıdan, anayasaya, politikadan , dine tarımdan yerleşim yerlerine kadar eğitmiş ve düzen kurmalarında yardımcı olmuşlardır. Bazı kaynaklar ilk olarak Platon’nun bahsettiği Atlantis uygarlığından kalan ekibin Sümerlere yardımcı olduklarından söz eder.
 
Bu bahsedilen ekip toplumu belirli bir eğitim seviyesine getirdikten sonra aralarında en zevki ve liderlik vasfı öne çıkanları seçmiş ve sistemi krallıklara devretmiştir. Daha sonrasında Sümerleri takip eden medeniyetler de günümüze kadar gelip bu öğretileri yaşatmaya ve insanlığı daha ileri seviyeye ulaştırmaya çalışmışlardır.
 
Ne kadar ilginç değil mi?
 
O halde bir sonraki yazımın konusu Sümerlere uygarlığı öğrettiği iddia edilen ve şaşırtıcı bir şekilde günümüzde de etkilerinin hala devam ettiği, bir zamanların yıkılan uygarlığı, kayıp şehir, Atlantis olsun.
 
Yazımın başında da belirttiğim gibi medeniyetlerin doğuşu ve Sümerler Atatürk’ün ilgilendiği konulardan birisiydi. Bundandır ki 1933’te Sümer isminin tanınması ve yaşatılması amacıyla Sümer Bank kurulmuştu. Ayrıca Atatürk, Benno Landsberder gibi dünyaca ünlü sümerogları ülkeye davet edip Muazzez İlmiye Çığ, Mebrure Tosun gibi sümerogların yetişmesine katkı sağlamıştır.
 
“Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” M.Kemal Atatürk
 
*Güneş, bilgidir.
 
Son olarak kapanışı  4000 yıllık Sümer atasözü ile yapmak istiyorum.
 
”Madem ki biliyorsun, neden öğretmiyorsun”
 
Mutlu günler dilerim.