Otuz küsür yaşımdayım. Doğduğum, yetiştiğim süreç içinde dini hiç bu kadar sorgulayan insan, topluluğuna rastlamadım son yıllara kadar. Kafa

Otuz küsür yaşımdayım. Doğduğum, yetiştiğim süreç içinde dini hiç bu kadar sorgulayan insan, topluluğuna rastlamadım son yıllara kadar.
Kafama takılan konunun ne olduğunu biraz dan açıklayacağım. Ancak, öncesinde bir soru sormak istiyorum.
Tek bir vakit Ezan ın okunma süresi ne kadardır? Bir saat, kırk beş dakika, yarım saat hangisi? Hiç biri, tek vakit ezanın toplam okunma süresi sadece beş dakikadır. Peki bu beş dakikacık zaman diliminde bir insan ne kadar rahatsız olabilir? Veya sorumu şöyle mi sormalıydım, ne tür bir yaratık beş dakikalık sese bile tahammül edemez.
Hemen bu sorumuda ben cevaplayayım. Sırtını Cehenneme dönerek ateşi büyük bir zevkle izleyen mahluklar rahatsız olur. Oysa ki sırtlarını değilde, yüzlerini dönmüş olsalardı cehenem ateşin de zevk u, sefayı değil Allah ın onlar için hazırladığı gazabı görebileceklerdi.
Neyse konumuza dönelim. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde, KKTC”de bir işgüzarin girişimi ve mahkemenin kararı ile üç mahallede ezan okunması yasaklanmıştı. Böyle bir karara gerekçe olarak da rahatsızlıkları bildirilmişti.
Cümleleri evirip çevirmeyi, efendime söyleyeyim hangi mantık ve duygu hali ile söylendiğini falan düşünmeyi çoktan bırakmıştım da, bir beyanat bu kadar mı nefret kokar arkadaş. İnanın aklım almıyor.
Özellikle son günlerde, aynı zihniyeti savunanların sayısında artış olduğunu gördükçe hıçkıra hıçkıra ağlayasım geliyor.
Nedir bu? Bizim milletimizin düştüğü durum demekten kendimi alamıyorum.
Meğer ne kadar ötekileştirilmişiz ve ne kadar nefret eder olmuşuz inançlarımızdan ve ne kadar uzaklaşmışız ki değerlerimizden yazık demekten başka çare gelmiyor elimden.
Yazık hem de çok yazık!
Ne olduysa son yıllarda oldu!
İnsanlar farklı farklı sebeplerden dinden soğumaya başladı.
Siyasetin dinle anılması, Cihat adı altında terör estirme, İslamiyeti insanlara zorla dayatma vb şeyler, insanları dinden soğutan başlıca nedenlerdir.
Öncelikle şunu kabul edelim. İnançlar insanın özündedir. İstediğin kadar dayat, yada dayatma kendi haline bırak. Kişi içinden geldiği gibi kendi tercihini kullanmaya devam edecektir.
Bazı insanlar vardır yaşamını dini vecibelerini yerıne getirerek tamamlamak ister. Ve tüm yaşamları boyunca inandıkları dine uygun yaşar.
Kimileri inançlıdır lakin dünyevi işler ile inandıkları dinin vecibelerini yerine getirme hususunda orta bir yol bulmuşlardır.
Ve bazı insanlar vardır ki dini inançları yoktur ancak kişisel inançları, doğruları vardır.
Demem o ki, herkesin tercihi kendisine kime ne?
Peki halkın inancı, inanç bütünlüğü nasıl korunacak?
İşte asıl mesele bu!
Bir çoğumuz dindar insanlarız. Allah ımızı Peygamberimizi biliyor, seviyoruz. Onların yasakladığı hiç bir şeyi yapmıyoruz. Mesela Hırsızlık, ahlaksızlık vicdansızlık, yalan kitabımızda yok.
Ama Ülkede kin, nefret, öfke fırtınası var.
İnsanlar, etnik köken, din araştırmasına yönelmiş durumda. Güvensizlik ayrışma hızla artıyor. Kitap tek. Aynı kitaptan söz edip farklı tavırlar sergilemek, farklı frekanslarda olmak gibi bir durum hakim ülkede.
İnsanlar, özellikle yeni yetişmekte olan genç kesim şaşkınlık içinde. Ne inançlılar ne inançsız. İki arada bir deredeler.
Senin partinin dini, benim partimin dini. Senin baş örtülü bacın. benim örtüsüz bacım diye, dini ve insanları sınıflara ayıranların artık bu gidişata dur demesi gerek.
Siyoniz”in ve masonluğun hizmetinde çalışanların zehirlemek istedikleri gençlerimize daha sıkı sarılın. Gerçek dinimizin güzelliklerini anlatın. Sevgiden, kardeşlikten bahsedin. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.
Zira ülkemde gök kubbelerde yükselen Ezan sesleri kısılacak olursa, tek sorumlusu sizler olacaksınız.
İşte o zaman sizlere hakkımı helal etmeyeceğim!