Merhum tarihçi Yılmaz Öztuna’nın tespitlerine göre son altı asırda dünyanın en güçlü devletleri ve en güçlü oldukları zaman dilimleri şöyled

Merhum tarihçi Yılmaz Öztuna’nın tespitlerine göre son altı asırda dünyanın en güçlü devletleri ve en güçlü oldukları zaman dilimleri şöyledir:
Osmanlı İmparatorluğu: 1447-1770 (323 yıl)
İngiltere: 1770-1799 ve 1812-1940 (157 yıl)
Fransa: 1799-1812 (13 yıl)
Almanya 19.8.1940-24.12.1942 (2,5 yıl)
Amerika Birleşik Devletleri (ABD): 24.12.1942’den beri
Bunlardan hangisinin bir cihan devletine yakışır şekilde hüküm sürdüğü sorusunun cevabını size bırakıyorum.
Zamanımızın cihan devleti ABD, Amerika kıtasının ilk devleti olarak 1776’da kuruldu. 1890’larda resmen büyük devlet statüsüne girdi. 1914-18 Birinci Dünya Savaşı’na 1917’de katıldı. Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının yenilgisini hızlandırdı. 1943’te İngiltere ve Almanya’yı geçerek dünyanın en kudretli büyük devleti, yani gerçek cihan devleti hâline geldi. 1990’da ise Sovyetler Birliği’ni aciz bırakıp savaşsız dağıtarak rakipsiz cihan devleti durumuna yükseldi. Ne İngiltere ne de Osmanlı cihan devletleri, böylesine rakipsiz kalamamışlardır.

RAKİPSİZLİK YARAMADI
ABD’nin bu rakipsiz üstünlüğünün, dünya barışını tarihinde hiç olmadığı kadar tehdit ettiği günleri yaşamaktayız. ABD, barış, özgürlük ve demokrasi getireceği iddiasıyla girdiği her yeri ne yazık ki kan gölüne çevirdi. Çünkü asıl amacı, öne çıkardıkları değil ülkeleri doğrudan veya dolaylı olarak sömürmekti. Bu süfli emelleri uğruna özellikle Asya ve Orta Doğu’daki Müslüman coğrafyasında, milyonlarca insanın ölmesine, milyonlarcasının yaralanmasına yol açtı. “Kitle imha silahları var.” diyerek işgal ettiği Irak’ta, sözünü ettiği silahlardan bir tane bile çıkmayınca “Yanılmışız. Kitle imha silahları yokmuş.” deme yüzsüzlüğünü gösterdi. Fitneyi ülkemize de sıçratarak Orta Doğu’daki emellerine sekte vuran Türkiye’yi saf dışı bırakmak için askerî darbe düzenledi. Bunun en büyük delili, aleyhinde sandıklar dolusu belge gönderilmesine rağmen hain darbe girişiminin elebaşını, aradan geçen 1,5 sene zarfında iade etmeyip hâlâ kendi topraklarında muhafaza etmesidir.
1952’den beri NATO bünyesinde müttefikimiz olan ve stratejik ortak olarak kabul ettiğimiz ABD, uzunca bir süredir sadece bizim değil Müslüman coğrafyasındaki pek çok devletin altını oyma girişimlerine devam ediyor. 327 milyon nüfusa sahip bu ülkede, alelade halkın dışında değişik güç odaklarının bulunduğunu artık herkes kabul ediyor. Trump, seçim kampanyası sırasındaki bir konuşmasında terör örgütü DAEŞ’in Obama tarafından kurulduğunu söyleyerek "Evet, kurucu odur. Obama DAEŞ’i kurdu. Ve hilekâr Hillary Clinton da örgütün yardımcı kurucusudur." ifadelerini kullanmıştı. Zaman içinde bu DAEŞ, ABD ve diğer Batılı devletler nezdinde ortak düşman kabul edildi. Ama Trump yönetimindeki aynı ABD, Suriye’deki DAEŞ mücadelesinde, 70 yıllık müttefiki Türkiye Devleti ile değil terör örgütü olarak kabul ettiğimiz oluşumlarla iş birliği yapmayı tercih ediyor.

İNSAFLI AMERİKALILARIN TEPKİSİ
ABD’nin dünyanın başına bela olan bu karanlık tutumunu fark eden tabii ki sadece biz mağdur ülkelerin insanları değiliz. ABD’de yaşayan ve kendi devletlerinin işlediği cinayetlere tepki gösteren çok sayıda insan var. Bunlardan biri de aktivist Jerry Day. Temmuz 2017’de kendi halkına hitaben yaptığı bir konuşmanın videosunu yayınladı. Bu video ülkemizde de ilgi çekerek son günlerde sosyal medyada bolca paylaşıldı ve basında yer aldı. Hiçbir cümlesine itiraz edilemeyecek konuşmanın bazı bölümlerini aktarıyorum:
DÜNYANIN YENİ KÖTÜ ADAMI BİZİZ!
“ABD birbiri ardına, Afganistan, Irak, Yemen, Suriye, Pakistan, Türkiye, Libya ve diğer ülkelere giriyor. Nereyi isterse bombalıyor, kimi isterse öldürüyor. Seçilen bir yeri, yasal temellere dayandırmadan, diğer ülkelerin rızası olmaksızın ve Cenevre Sözleşmesi dâhil uluslararası anlaşmaları açıkça ihlal ederek yerle bir ediyor. Merkez medyamız ise bütün bu olanlar karşısında tuhaf bir şekilde susuyor. Dünyanın yeni kötü adamı biziz! Ve sizin bayrağınız, sizin yüzünüz bu savaşların sembolü haline geliyor.
Almanya’nın 1939’da yaptığını bugün Amerika yapıyor. Ülkemize hiçbir şekilde tehdit teşkil etmeyen pek çok ülkeye, sayısız topluluğa, sebepsizce korku ve ölüm saçıyor. Tüm bunları bizim ordumuz, hükûmetimiz ve merkez medyanın adını bile anamadığı kurumsal derin devlet yapıyor. Sizin adınıza savaş suçu işliyorlar.
Almanların Hitler’i alkışlaması gibi, Amerikalılar da mazereti olmayan bu eylemlerin güvenliklerini sağlayacağını sanıyor. Hâlbuki tam tersinin olması kaçınılmaz! Bu sonu gelmeyen zulmü gerçekleştiren ordumuz, daha fazla teröre davetiye çıkarmakla kalmıyor, tıpkı İkinci Dünya Savaşı sırasında dünyanın Almanya ve Japonya karşısında saf tutması gibi, Rusya, Çin ve bütün müttefiklerinin bizim karşımızda yer almasına neden oluyorlar. Geçmişte yaşanan trajedilere baktığımızda alaşağı edilenin sadece Alman hükûmeti ve liderleri olmadığını görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Alman halkı topyekûn olarak aşağılandı, aç bırakıldı, eziyet gördü ve öldürüldü. Kadın, erkek, çocuk ayrımı yapılmaksızın bütün Alman halkı seçilmiş liderlerinin eylemleri yüzünden suçlandı ve cezalandırıldı.

İNSANLARIN YÜZÜNE BAKAMAYACAĞIZ
ABD’nin bu küresel zulmünün ve suçsuz insanları kendi topraklarında topluca katletmesinin karşısında durmuyorsanız, siz de gelecekte büyük ihtimalle hedef haline geleceksiniz. Diyelim ki ordumuzun bombaladığı ve işgal ettiği Müslüman bir ülkeye gittiniz. Yerle bir olmuş evinin enkazından evlatlarının cansız bedenlerini çıkaran biriyle göz göze geldiniz. Sizce bu insanlar size nasıl davranır?
Savaşın her türlüsü kötüdür ama ABD’nin yürüttüğü savaş kötünün de kötüsü. Tek taraflı zorbalık, nedensiz işgaller, rastgele seçilmiş hedeflere karşı silahlı, siyasi Haçlı savaşları yürütme bahanesiyle başka ülkelerin kaynaklarının sömürülmesi, evlerini, canlarını, sevdiklerini kaybeden ve çoğu da tüm bunların neden yaşandığını bilmeyen masum insanlar… Hiçbir propaganda, diplomasi ya da dış yardım, ordumuzun yaptığı ve yapmakta olduğu şeyi telafi edemez. Gencecik askerlerimizin neden öldüklerini ya da uzuvlarını neden kaybettiklerini açıklayacak hiçbir mantıklı açıklama yoktur.

BAYRAĞIMIZ ZULMÜN SİMGESİ HALİNE GELİYOR
Nazi bayrağı soykırımın simgesi. Peki ülkelerini işgal ettiğimiz, evlerini yıktığımız, dost ve sevdiklerini öldürdüğümüz ülkeler için ABD bayrağı neyi temsil ediyor? Dünya bundan sonra bayrağımıza nasıl bir gözle bakacak? Korkarım ki o çok gurur duyduğunuz bayrağın sizi hedef hâline getireceği günler de gelecek!
Ben tek başıma ordumuzu, kongremizi, başkanımızı ve derin devleti bu ülkeleri işgal etmekten alıkoyamıyorum. Bu mesajı bu yüzden, Amerikalıların uyanması ve kendilerine dünyanın geri kalanının gözüyle bakması için yayınlıyorum. Dünya kapımıza dayanıp ödeşmek istediğinde, adalet aradığında, ben en azından bu mesajımı gösterebileceğim.”