Hayat gerçekten çok komik, hem de o kadar komik ki, bugün burada size İnsan Hakları Günü ile ilgili bir şeyler yazıyorum. Evet, belki bunu 20 yıl hatta bir 50 yıl önce yazsaydım sözlerim daha farklı olabilirdi, daha sevecen, daha şirin şeylerden bahsediyor olabilirdim. Mesela; sokaklarda bombalar patlamasaydı, yaşamak bu kadar ucuzlaşmasaydı, insan evden çıkarken geriye dönüp bakmak zorunda olmasaydı, çocuğunu okula yollayan ebeveynler her telefon çalışında evhamlanmasaydı, bir anne kundaktaki bebeğini mezara sokmak zorunda kalmasaydı, insanlar bu kadar Vandallaşmasaydı, tacizler, istismarlar, tecavüzler göz ucu kadar yakınlaşmasaydı, huzurla yastığa başımızı koyup huzurla kalkabilseydik; buraya ‘yaşamak çok güzel, iyi ki insan olarak doğmuşum’ diyebilirdim... Ama maalesef diyemiyorum!
Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü, dolu dolu 60 yıldır insanların hür, eşitlik içerisinde, hiçbir ayrım gözetmeksizin yaşaması için bildiri verildiği gün. Hadi bu işin temeline inelim ve önce hangisini kaybettiğimizi bulalım; insan olmak mı yoksa insan olmanın haklarını mı?
İnsan nedir; etten kemikten, onu yöneten duyguları ve her zaman onunla çelişen mantığından meydana gelmemiş midir? Sonuçta bir canlı, çiçek gibi, hayvan gibi, bitki gibi insan da bir canlı ve bizi hayvanlardan, çiçeklerden, bitkilerden ayıran en büyük özelliğimiz aklımız, seçim yapma şansımızdır. Peki, nerede o akıl melaikelerini koruyan, her zaman doğru tarafa yönelen, acıyan, öfkesiyle barışıp sevgisini yücelten o insanlar! Önce hangisini kaybettik? İnsanlığımızı, haklarımızı mı?
Bizim haklarımız; düşüncelerimizi özgürce ifade etmek değil mi? Ne de güzel sokaklarda küfür eder, hakaret eder, bağıra çağıran insanları rahatsız eder olduk. Can ve mal güvenliğini sağlamak değil mi? Asker uğurlarken ya da bir düğünde, kutlamalarda kurşun sıkanlar da bizim insanımız, oğluna ‘erkektir ne yapsa yeridir’ derken ona sonsuz hata yapma hakkı veren ebeveynler de bizim insanımız.
Eğitim hakkı, en doğalından yaşama hakkı; onlarda insan haklarından değil mi? Sonra ne oldu? Okuldan eve dönerken minibüs şoförü tarafından katledildi Özgecan. Kızların giydiği mini etek ile gündeme gelmesi ‘iyi olmuş dayak yemiş, öldürülmüş’ diyen tarafta cabası. Din ve vicdan özgürlüğü vardı değil mi? Bir kediyi duvara vura vura katleden bir insanın vicdanından mı bahsediyoruz? Yoksa din adamı diye belirtilen ‘Fetullah Gülen’in’ yaptıklarından mı? İfade özgürlüğüne değinmiyorum bile, şahsen Türkiye’de kullanılan yanlış ifadelerden ötürü işlenen cinayet dosyası odaları aştı.
Ve işte sorunun cevabı aslında içinde... Bu haklar sınırsız olduğunda ve sanki insanoğluna büyük bir minnetle sunulmuş gibi yapıldığında, aynı parayı çok bulunca kullanamayanlar gibi bu hakkı kendinde yüceleştirenler de insanlığını kaybediyor.
Sözüm meclisten dışarı, insanlığını parlatanlar da var ve bunu bu kadar yanlışa rağmen o kadar doğru biçimde telaffuz ediyorlar ki, sabah gözlerimi açtığımda hepsine şükrediyorum.
Eğer bir cevap arıyorsanız, eğer göğsünüzü kabartarak bu günü kutlamak istiyorsanız, eğer kendinize sorduğunuz sorulara vicdan rahatlığıyla cevap veriyorsanız ve bunu başkasının haklarını ihlal etmeden yapıyorsanız; Çıkın meydanlara, balkonlara: DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!