İnsan olmanın ve insan kalmanın gerekleri vardır. “İnsanoğlu çiğ süt içmiştir.” sözünün gerçekliğini kanıtlar gibi davransa da insanlar; bir gün gelecek herkes doğru yolu bulacak, diye teselli etmekte buluyoruz çareyi.

Mayamız insan olunca ne kadar güvenmek gerekir veya ne kadar hoş görmek gerekir bilinmez ama bu kadar kötülük dünyaya ve de insanlığa zarar.

İnsanlar diyoruz da dertlerini bilmiyoruz sanki. Neden mesela birbirine zarar verirler, bilmiyoruz.

Daha ne kadar hurafelerle yaşayacak, zulümleri nereye kadar sürecek ve diğer canlılara ne zaman saygı duyarak canlıların yaşama haklarına ya da normal yaşam koşullarında yaşamalarına izin verecekler bilemiyoruz.

Yaşamda var olma savaşıysa bu; bunun diğerlerine bağlı olmaması gerektiğini biliyoruz. Bizim hayatımızın tasarrufu başkalarının elinde olmamalı.

Buna da ‘İnsanca yaşamak’ diyoruz. Sadece insanlar için geçerli değil elbette. Yaşayan her canlıya saygı duymak ve yaşam haklarını almamak gerekli.

İnsanlarda önce bilinç oluşturmak; gerekli ve iyi bir eğitim lazım. Belki nefsimizi terbiye edebiliriz o zaman.

Toplumun gerekleri bir arada yaşanabilmesi değil mi zaten? Hatta beraber barış içinde yaşayabilmek ayrı bir sanattır.

Kimseye veya herhangi bir canlıya zarar vermeden yanlarından usulca geçebilmek de bir meziyet.

Hatta kötülükte bulunmamak da bir iyilik olabilir yerine göre. İnsanoğlunun dayanamaması gerek nerede bir mazlum görse elini uzatması gerek.

Kendi yaşam hakkıyla birlikte herkesin ve her şeyinkini de korumalı insanlar.

Kötülükler havsalamızın almayacağı kadar acı. İnsanlık nerde kaybedildiyse acilen bulunmalı; en azından insanoğlu diye başladığımız cümleleri iyi bitirmek için.