Geçen yıl işgalden kurtarılan Ağdam'da gördüklerimiz, derin sevinçle göz yaşartıcı hüzünün muhteşem bileşkesi olarak hafızalarda kaldı. Azerbaycan'ın Bursası diyebileceğimiz her köşesi Türk-İslam tarihi kokan, yemyeşil, verimli topraklardaki programımızın konusu 15 Eylül 1918'de, Nuri İleri Paşa komutasındaki Türk ordusunun Bakü'yü kurtarmasının sene-i devriyesiydi. Bakü'deki Şehitler Meydanında annemin amcalarının izini aradım. Üç kardeş seferberlik ilanıyla cepheye gönderilen dedem yaralı olarak evine dönebildiği halde iki kardeşinin nerede şehit olduğu bilinmiyor. Mermerler üzerindeki isimler arasında Harputluları ararken Samsun, Nevşehir, Kütahya dahil bütün vilayetlerden hatta Kudüs'ten, Saraybosna'dan isimlerle karşılaştık. Çanakkale şehtiliklerinde de Balkanlar, Orta Doğu dahil Bakü'den, Derbent'ten de bir sürü şehit isimleri yok mu? Bu durum, geçmişte kanları karışmış şehitler neslinin, gelecekte ortak ülkü etrafında toplanacaklarını tarihe tescil etmektedir. Bu gerçek, Hıristiyan dünyasına yaslanan Ermenistan'ın çeyrek asır sonra terkettiği toprakları niçin yakıp yıktığının da cevabıdır.

Ağdam Valiliğinin ev sahipliğinde Azerbaycan Milli İlimler Akademisi ile ATAM'ın düzenlediği programda 1918'den 2020 Karabağ Savaşına, zafer sonrası sorunlara ve çözümlerine dair tebliğler sunuldu. Azerbaycan ve Türkiye'den akademisyenler ve yöneticilerin katılımıyla zaferin büyüklüğünü yerinde görmek çok daha anlamlı hale geldi.

Bakü civarı petrol arazileri olup tarıma pek uygun değildir. Karabağ'a doğru yaklaşık yüz elli kilometreden sonra bir başka dünya ile karşılaşıyorsunuz. Akarsular, kanallar, tarlalar, pamuk deryaları, sığır, koyun sürüleri, diğer meyve-sebzeler yanında yeşiller arasında parlayan narlar... Yaklaşık 200 kilometre boyunca Ağdam ve çevresindeki ekilmeyen her köşeden fışkıran nar ağaçları bölgenin simgesi durumundadır. İşgalden kurtarılmış yollar, araziler, harabeler arasından fışkıran bu nimetler en azından bu yıl için ağaçlarda kalacaktır. Çünkü ağaçlardaki narlar kadar yerlere dinamitler döşenmiş.

Karabağ Hanlığının kurucusu Penah Ali Han, ilk dergahın Ağdam'da inşa etmiş. Mütevazi sarayı çevresinde hizmet binaları yanında birçok türbeler bulunmaktadır. Hepsi yıkılmış, harabeye çevrilmiş, biri hariç. Onu niye yıkmamışlar diye müzakeresini yaptık: Ellerindeki patlayıcı bitmiş! Yaklaşık iki metre çapındaki ağacı dahi kesmişler. Bir daha filizlenmesin diye de asit dökmüşler. Nitekim üzerinden bir kış ve bahar geçtiği halde muhtemelen çınar olan bu kökte bir filizlenme yok. Mihmandarımız bu şekilde birçok tarihi çınarların kesilerek asitlendiğini söyledi.

Başta Ağdam camii olmak üzere bir kısmını ziyaret edebildiğimiz mabetler domuz ahırı yapılmış. Giderken çoğu yıkılmış, patlatılmış. Kenardan köşeden mimari tarzını anlamaya çalışırken mihmandar sık sık ikaz ediyor: Dikkat edelim, çatlak kubbeler çökebilir. Heyetteki tarihçilere sordum: Müslümanlar da birçok Hıristiyan beldesini fethetti, kiliselerin bir kısmını camiye çevirdi, çoğunda ise Hıristiyan ahaliyi mabetlerinde serbest bıraktı. Hiç Müslümanların ahıra çevirdiği kilise var mı? Bir hocamız, köyündeki metruk bir kilisenin koyunlara evsahipliği yaptığını söyledi. Bununla beraber tarihi, mimari, merkezi özelliği olan bir kilisenin devlet politikası olarak ahıra çevrildiğini kimse bilmiyor. Eğer işgalci Ermenilerin ahıra ihtiyaçları olsaydı Ağdam ve çervesinde hiçbir zaman dolduramadıkları, giderken harabeye çevirdikleri nice binalar, ahırlar vardı. 

2020 Eylül-Ekim Savaşında işgal altındaki birçok belde kurşun atılmadan alınmış. Hocalı'ya yakın olan Ağdam, Kıyaskent gibi yörelerde ise göğüs göğüse çatışmalar yaşanmış, nice şehitler verilmiş. Ancak mayından temizlenmiş anayollardan giderek uzaktan temaşa edebildiğimiz beldelerde sağlam bina kalmadığını görebildik. Hatta mezarlar açılmış, kemikler saçılmış, mezar taşları imha edilmiş. Mayın tehlikesinden dolayı ziyarete kapalı olan birçok beldedeki tahribatın çok daha yoğun olduğu, sağlam duvarı olan bina kalmadığı bilgisi verildi. Azerbaycan hükümeti, işgalden önce 32.000 olan Ağdam'da yüz bin kişilik muhteşem bir şehir kuruyor, imar planları hazır, şantiyeler adım adım devreye giriyor. En büyük tehlike, mayınlar ise daha uzun süre imarı, üretimi ve hasadı engelleyecek gibi. 

Ziyaretimizden bir süre önce İlham Aliyev'in "Ermenilere fazlaca insancıl davrandık" anlamındaki mesajını duyduk. Azerbaycan'dan bir katılımcı ise dostça yaşamak için maddi ve manevi herşeylerini verdiklerini, buna karşın Ermenilerin ise "ancak toprağınızı ve canınızı verirseniz anlaşabiliriz" dediğini söyledi. Bu saatten sonra, dostluk, iyi komşuluk ve işbirliği gibi söylemlerin sadece tuzak olacağı kabul edildi. Öncelikle Ermeni tarafının yaptığı soykırım, zulüm, işgal ve tahribatın faturasını ödemesi gerektiği dile getirildi.

Azerbaycan yönetimi, çatışmalar-işgal sürecindeki tahribatın tespit için UNESCO'dan uzmanlar istemiştir. Bu gerekli adıma karşın Ermeni lobisinin UNESCO ekibinde Ermenistan adına yalan rapor hazırlayacak hangi uzmanların olması için hangi kumpasları hazırladığını hatırlattım. Bunlar Pakistan'dan, Türkiye'den dahi olup Ermenistan hesabına yazabilir. Uzmanların kimlikleri yanında, faaliyetlerini, raporlarını onlar kadar uzman dostlarımızın denetlemesi, düzeltmesi, itiraz etmesi gerekmektedir. AGİT-Minsk kumpasındaki uyutma-uyuşturma süreci hatasına düşmememiz için kendimizin çalışma, uzmanlaşma, eleman yetiştirme görevimiz bulunmaktadır. Bu bağlamda benim de sorumluluğum vardır. Yüksek Lisans tezi hazırlayan Azerbaycanlı öğrencimin, Karabağ Savaşları ve dinamit konusundaki düzenlemeler, mahkeme kararları, uygulamalar ve literatürde uzmanlaşmasının yolunu açtım. Ezilen, sömürülen halkların, Müslümanların, Türklerin sorunları ve çareler konusunda her arkadaşımızın bu tür görevleri olduğunu hatırlatalım.

Geçen sene bu günlerde, işgal altındaki Azerbaycan topraklarını bir yıl sonra ziyaret edebileceğimizi, domuz ahırı olmaktan kurtarılan Ağdam camiinde şehitlerin ruhuna Yasin-i Şerif okuyup hediye edebileceğimizi, bu toprakların incisi narlardan tadabileceğimizi hayal edemezdim. Yeni programlarımızın ise Şuşa'da, Hankendi'de, Kırım-Bahçesaray'da, Kerkük Türkmeneli'nde, Urumçi'de, Turfan'da, Başbalık'ta düzenlenmesini temenni ettik. Elbette temenni listesi çok daha uzun. Ancak mesela Lefkoşe'deki programa Azerbaycanlı dostlarımızın Bakü'den doğrudan Ercan havaalanına inmeleri, kolayca gerçekleşecek hayallerimizdendir.