Marmara Denizi Silivri açıklarında olan 4.6 büyüklüğündeki depremle ilgili Kandilli Rasathanesi'nde açıklama yapıldı. Boğaziçi Üniversitesi(BOUN) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat da depreme ilişkin değerlendirmede bulundu.

Kalafat, “Bildiğiniz gibi Marmara'da büyük deprem beklentimiz var. Bu deprem, bu coğrafyada yaşıyorsak muhakkak deprem bilinci, afet bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmemiz ve depreme dayanıklı binalarda ikamet etmemiz gerektiğini bize bir kere daha hatırlattı" dedi.

BOUN Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nde bulunan “Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi", Türkiye'nin farklı bölgelerine yerleştirdikleri 450 deprem izleme istasyonundan gelen sinyaller ile, 7 gün 24 saat depremleri izliyor ve değerlendiriyor. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Kandilli'de depremlerin anbean nasıl izlendiğini anlatarak, bugün Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki deprem ile ilgili değerlendirmede bulundu.

“MARMARA BÖLGESİ'NDE DEPREM TEHLİKESİ YÜKSEK"

1999 depreminden sonra özellikle Marmara Bölgesindeki deprem izleme istasyonları ile depremleri çok ciddi bir şekilde izlediklerini vurgulayan Kalafat, “Bildiğiniz gibi Marmara bölgesi bizim tehlike açısından vurguladığımız, deprem tehlikesinin yüksek olduğu bir alan. Dolayısıyla çok iyi izliyoruz. 99 depremleri sonrasında burada oldukça yoğun istasyon dağılımımız var. Bütün Marmara bölgesinde. Dolayısıyla bugünkü depremin büyüklüğünü çok hızlı bir şekilde verdik ve yerel büyüklüğü rihter ölçeğine göre 4.7, moment büyüklüğü olarak da 4.5 olarak verdik. Bu bizim orta büyüklükte diye tabir ettiğimiz bir deprem. Aslında bu tür depremler can kaybı ve yaralanmalara, yıkımlara neden olmazlar ama sizlerin de bildiği gibi özellikle Silivri civarında ve İstanbul'un kıyı sahillerinde şiddetlice hissedildi ve vatandaşlarımız panik oldular. Ama şu an için bu depremin verebileceği bir tahribat, bir zarar yok. O konuda zaten valilik ile de işbirliği içerisinde bilgimizi aldık. Olumsuz herhangi bir şey yok. Bu deprem bize şunu söyledi: Bildiğiniz gibi Marmara'da büyük deprem beklentimiz var. Dolayısıyla bu deprem, bu coğrafyada yaşıyorsak muhakkak deprem bilinci, afet bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmemiz ve depreme dayanıklı binalarda ikamet etmemiz gerektiğini bize bir kere daha hatırlattı" ifadelerini kullandı.

“BU DOĞA OLAYINI BİR AFET OLMAKTAN ÇIKARTMALIYIZ"

Depremin bir doğa olayı olduğunu ve alınacak önlemler ile bu doğa olayını bir afet olmaktan çıkartmanın önemli olduğunu vurgulayan Kalafat, “Aslında bizim için önemli olan bu süreci, bir 20 yıl geçti 99 depremleri sonrasında, bir 20 yıl daha geçmesin, bu süreci önümüzdeki yılları çok verimli bir şekilde kullanalım. Nedir? Zemini kötü ve 99 depremlerinde kısmen de olsa hasarlı yapıların muhakkak rehabilite edilmesi ve zemin koşulları bilinerek, depreme dayanıklı olarak inşa edilmesi gerekir. Buralarda gerek vatandaş olarak, gerek yerle bilimler, kamuoyu yöneticileri, kamu birimleri el ele verip bu doğa olayını bir afet olmaktan çıkartmak. Bu hep birlikte çabalarımız ile olabilecek bir şey. Bir anda olabilecek bir şey değil. Bu kadar büyük bir coğrafyada bu kadar nüfus yoğunluğunun ve bina envanterinin çok fazla olduğu bir yerde bunları bir anda yapabilmek zaten fiziksel olarak da mümkün değil ama bilinçli bir toplum olursak ve alacağımız konutlarda veya kiraya çıkacağımız konutlarda muhakkak deprem güvenli binaları tercih etmeliyiz. Bu bize bir uyarıydı aslında. Bu uyarıyı ciddi bir şekilde dikkate almamız gerekir" şeklinde konuştu.

“BİLİNÇLİ BİR TOPLUM HALİNE GELMELİYİZ"

Deprem anında vatandaşların toplanma alanları ve güvenli bölgelerde bulunmaları konusunda bilinçlenmesi ile ilgili olarak ise Kalafat, “Bunları zannedersem İl AFAD müdürlüğü İstanbul'da Web sayfalarında yayınlamıştırlar. Dolayısıyla konu teknik olarak bizim dışımızda ama şunu söyleyebiliriz, Mesela deniz depremlerinde ağırlıklı olarak olasılığı çok düşük de olsa bu tür depremler değil ama daha büyük depremlerde, mesela 2017'de Gökova'da olan deprem gibi, deprem sonrası oluşabilecek tsunamilerle ilişkili bilinçli bir toplum olmamız lazım. Sahillere doğru değil de daha çok yükseklere ve daha sağlam yerlere doğru intikal etmemiz, tahliye olmamız gerekir. Halbuki yakın tarihimize baktığımızda 2015-2016'lı yıllarda Fethiye açıkların olan bir depremde, deprem aslında Akdeniz'de olmasına rağmen herhangi bir hasar ve can kaybına neden olmamasına rağmen depremden 2 gün sonra ve 2 günü takip eden toplam 5 günlük süre içerisinde bir söylenti üzerine, tsunami olacak söylentisi üzerine binlerce vatandaşımız yükseklere kaçtılar. Halbuki bilinçli bir toplum olsak, tsunami denilen olay muhakkak deniz dibinde olan bir deprem sonrası oluşabilecek ve depremden hemen sonra oluşabilecek bir olay olduğunu bilmemiz lazım. Eğer öyle olsaydı bu yalanlara veya bu söylentilere hiçbir şekilde itibar etmez ve bilinçli bir şekilde konutlarımızda kalırdık" dedi. Beyza Nur GÜLER-Güven USTA/İSTANBUL (DHA)

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme - Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat yaptığı açıklamada, "Bu depremden hemen sonra depremi takip eden süreç içerisinde yaklaşık 3.2 ile 2 büyüklüğünde olan artçı depremler meydana gelmiştir. Özellikle Silivri ve İstanbul, Marmara Denizi'nin kıyısında yerleşim yerlerinde vatandaşlarımız tarafından hissedilmiştir. Ama canlılar ve doğa üzerinde çok büyük bir riski yok. Yani herhangi bir hasar ya da can kaybı beklenmemektedir. Bu depremden alacağımız bilgi ve ders şu olmalıdır, bildiğiniz gibi 1999 depremi ve sonrasında Marmara Denizi'nde özellikle bir büyük deprem bekliyoruz. Bu deprem ne zaman olacağı konusunda herhangi bir şey söylememiz söz konusu olmamakla birlikte, depremin büyüklüğünü hata kavramı içerisinde verebiliriz. Bu coğrafyada yaşayan bütün toplumlar yani yerleşim yerleri depreme hazırlıklı olun, afet bilinci yüksek toplum haline gelin ve afet öncesi ve sonrası neler yapılması gerektiği konusunda bilgi sahibi olun. İkincisi ise bu deprem er ya da geç olacaktır" dedi.

"MARMARA'DAN BEKLEDİĞİMİZ DEPREMLER 6 İLE 7 CİVARINDA DEPREMLERDİR"

Kalafat şöyle devam etti:

"Marmara Denizi'nde iki önemli sistem bir şekilde çarpışıyor. Dolayısıyla hangisinin daha güçlü olacağı konusunda bir sonuç vermemiz gerekirse ağırlıklı olarak Kuzey Anadolu fayının daha tehlikeli olduğu ve daha büyük deprem üreteceğidir. Marmara'dan beklediğimiz depremler 6 ile 7 civarında depremlerdir. Bunlar depremin olacağı segment dediğimiz parçanın özelliğine bağlı olarak değişebilir. İki koldan da deprem olabilir ikisi de önemli derecede tahribata, kısmen de olsa yaralamalara can kaybına neden olabilir."

"UFAK DEPREMLER BİZE FAYIN AKTİF OLDUĞUNU İŞARET EDİYOR"

Kalafat, "Küçük depremler hiçbir zaman büyük depremin enerjisini almazlar. Ben şöyle tasavvur ediyorum, yaklaşık Marmara Denizinin 15-17 km altında bir fil ayaklarını kırmış yatıyor. Siz yalnızca 3'lük depremle filin tüyünü kopartıyorsunuz ama fili ayağa kaldırmak için gerekli olan kuvveti veremezsiniz. Dolayısıyla ufak depremler bize bu coğrafyada hazırlık safhasında olduğunu, fayın aktif olduğunu ve büyük deprem üretme potansiyelinin çok yüksek olduğunu işaret ediyor. Kuzey Anadolu fayı 1999 depremi öncesinde de aynı özellikleri taşıyordu. Dolayısıyla Kuzey Anadolu fayı deprem üretmeden önce 10'lu yıllar içerisinde önemli derecede deprem aktivitesine sahiptir ama bunlar hiçbir zaman büyük depremin enerjisini sıfırlamaz. Yaklaşık ortalama 7 civarında ama hiçbir zaman 17 Ağustos büyüklüğünde olmayacak. Veya Erzincan depremi gibi 7.9, 7.8'ler gibi olmayacak ama yine 7'nin üzerine bir deprem İstanbul ve Marmara bölgesi için yıkıcı ve tahripkar bir deprem olacaktır" diye konuştu. / İSTANBUL (DHA)