İstanbul’un Fethi’nin 566. Yıldönümündeyiz. Beş yüz yıldır anlaşılamayan bir mesele var ki; o da Çandarlı Halil Paşa’nın neden idam edildi

İstanbul’un Fethi’nin 566. Yıldönümündeyiz. Beş yüz yıldır anlaşılamayan bir mesele var ki; o da Çandarlı Halil Paşa’nın neden idam edildiğidir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemi Baş vezirlerinden Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa'nın torunu ve Çandarlı İbrahim Paşa'nın oğlu olan Çandarlı Halil Paşa, Osmanlı Devleti'nin idam edilen ilk sadrazamıdır.

II Murat’ın birinci defa saltanattan çekilip tekrar tahta geçmesi, Osmanlı kaynaklarında iki türlü açıklanır. Bir söylentiye göre II. Murat Varna Savaşı'nda padişah olarak değil, Edirne'de saltanat sürmekte olan II. Mehmet namına başkomutan olarak bulunmuştur. Savaşı kazanıp Edirne'ye döndüğünde saltanata meyli olduğu görülerek, Çandarlı Halil Paşa'nın telkini ve belki de baskısıyla II. Mehmet, tahtını babasına teklif etmiştir. Devlet büyüklerinin de bu fikre katılmasıyla II. Mehmet tekrar Manisa’ya dönmüştür. II. Mehmet 'in bu dönüşten pek de memnun olmadığı konusunda tarihler fikir birliği içindedir.

II. Mehmet'in ikinci tahta geçmesinden sonra da Baş vezirlik hizmetinde devam etti. Fakat II. Mehmet'in lalası olan Zağanos Mehmet Paşa ile arasında bir politik tartışma başladı. Bazı kaynaklara göre Çandarlı, II. Mehmet'i sabırsız ve deneyimsiz buluyordu.

Devlet idaresinde Türk kökenli devlet adamlarıyla devşirme bürokratlar arasında yaşanan bu gerilim daha sonraki yıllarda saray teşkilat yapısında da çok etkili olmuştu. Padişahlar uzun süre yanlarında kuruluş yıllarında olduğu gibi nüfuzlu bir ailenin bulunmasını istememiş, otoritelerinin sarsılmasına müsaade etmemişlerdi. Osmanlı iç politikasında yaşanan çekişme, devletin zor zamanlarında dahi devam etmiş, siyasetin acımasız yüzü her devirde kendini göstermişti.

İstanbul kuşatmasının henüz erken olduğu fikrini savunan ve II. Mehmet 'in kuşatma isteğine katılan vezir Zağanos Mehmet Paşa ile Şehabettin Paşa karşısında yalnız kalan Çandarlı Halil Paşa ile II. Mehmet arasındaki efsaneleşmiş fıkralar, tarihlerimizde yer almaktadır. Örnek olarak:

II. Mehmet 'in Edirne’deki sarayının karşısında bir medrese vardı. Gece yarısı şehirdeki bütün ışıklar söndüğü hâlde, orada devamlı olarak bir ışık yanardı. Bu ışığın altında, çalışkan bir medrese öğrencisi derslerine çalışırdı. Bir gün II. Mehmet, vezir Çandarlı Halil Paşa’ya:

“Şu medresede geceleri uyumayan bir adanı var. O kimdir? Niye uyumuyor?” Diye sorar. Halil Paşa:

“Orada bir molla vardır. Geceleri ders çalışır, Sultanım,” cevabını verir. II. Mehmet hayretler içinde kalır ve şöyle der:

“Allah Allah... Bu molla benim gibi her an İstanbul’un fethini mi düşünüyor? Ya niye uyumuyor? Gündüz çalışsın, geceleri de uyusun...”

Genç Padişah'ın çok heyecanlı günler yaşadığını kaydetmek gerekir. Bir gece, Edirne'de, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'yı saraya çağırtır. Vezirinin imparatorla gizlice haberleştiği, İstanbul’un kuşatılmasını elinden gelebildiği kadar engellemeye çalıştığı söylenir. Kendisine “kâfir ortağı,” “kâfirin dostu” denilir. İmparator’dan hediye olarak gönderilen balıkların içlerine altın doldurulduğu dedikoduları dolaşır.

Halil Paşa, geceleyin gelen bu vakitsiz davetten ürker, Padişah’ın huzuruna, başının vurdurulması korkusuyla titreyerek çıkar ve Sultan Mehmet’e, bir tabak dolusu altın takdim eder. Padişah yatağının üzerinde giyimli olarak oturmaktadır.

“Lâlâ bu altın nedir? Ne yapıyorsun?” Diye sorar. Vezir:

“Vezirler böyle umulmadık saatte çağırılırlar ise efendilerinin huzuruna elleri boş gelmek âdet değildir. Bunlar benim değil efendimizindir; şimdiye kadar bende emanet olarak duruyordu!” Cevabını verir.

Genç hükümdar, vezirin altınlarına alaycı gözlerle bakar ve:

“Bana onların lüzumu yok. Benim senden istediğim, İstanbul'u almak için bütün kuvvetinle bana yardım etmendir. Bu yatağı görüyor musun? Bütün gece bunun içinde çırpındı m, uyuyamadım. Bizanslıların paralarına aldanmamaya dikkat et!”

“Avn-i ilâhî ve imdad-ı peygamberi ile bu beldeyi bu düşmanların elinden alacağız!” Der.

Halil Paşa'nın saraydan ayrılmasından sonra, arkasından Padişah da tebdili kıyafet ederek, sabahlara kadar çalışan top dökümhanelerini teftişe gider. Kendisini tanıyanların gördükleri zaman açığa vurmalarını, işlerini bırakarak hürmet göstermelerini yasaklar ve alkış tutmamalarını emreder.

Çandarlı Halil Paşa’nın Bizans ile bir ilgisi var mıydı?

Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun kurulduğu tarihten itibaren yüzyıllar boyu bu aileye bütün güçleriyle hizmet eden Çandarlılar hakkında, tarihin çok defa gün ışığına çıkmamış sayfaları arasında kesin bir sonuca varılabilmesi mümkün olamıyor.

Aslında devletin geleceğini düşündüğü söylenen Çandarlı; İstanbul kuşatması sırasında Avrupa'da yeni bir haçlı ittifakı ortaya çıkacağından kuşkulandığını ve bu nedenle kuşatmanın zayıflatılmasını ve hatta kaldırılmasını II. Mehmet'e tavsiye etti. Bu tavsiyeleri orduda ve devlet kapılarında Çandarlı Halil Paşa'nın Bizans'tan rüşvet aldığı söylentilerinin dolaşmasına neden oldu. II. Mehmet bu dedikoduları çok ciddiye aldığını açıklayarak Baş vezir Çandarlı Halil'i görevinden azletti. Çandarlı Halil Paşa ve çocukları tutuklandı. Çocukları daha sonra serbest bırakıldı ama Çandarlı Halil Paşa Yedikule’de Altın Kapı’da kırk gün hapis edildi. 10 Temmuz’da gözlerine mil çekildi ve daha sonra 10 Temmuz 1453 tarihinde idam edildi. Boyun eğeceği yerde Sultan’a dik baktığı iddia edilir. Daha sonra oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e götürülüp türbesine gömüldü.

Sonuçta; II. Mehmet bu politikasıyla kendi otoritesini pekiştirmiş ve herkesin kendisine-genç sultana- boyun eğmesini sağlamıştır. Çandarlı Halil paşanın idamı ile Osmanlı hükümranlığında dönme/devşirme kökenlilerin yüzyıllar boyu sürecek olan iktidarı başlamıştır. Türkmen kökenli diğer güçlü aileler hızla yönetim merkezinden uzaklaştırılmış sınır illerine sürgün edilmiş ve cephelerden kullanılmışlardır.