Batı emperyalizminin dayanak noktalarından biri olan kuvvetli oluş keyfiyeti; onları tecavüze, taarruza ve tasalluta yöneltmiştir. Kuvveti haksızlık yo

Batı emperyalizminin dayanak noktalarından biri olan kuvvetli oluş keyfiyeti; onları tecavüze, taarruza ve tasalluta yöneltmiştir. Kuvveti haksızlık yolunda kullanmış, kullanmaktadırlar.
Menfî / olumsuz ve benimsenmeyen Avrupa'nın kastettiği / yöneldiği hedef; halkları, milletleri zora sokarak, güç durumda bırakarak; kendi menfaat ve yararı uğrunda herşeyi meşru ve normal görmekten çekinmediği; kendi menfaat ve yararını; Avrupa'nın herşeyin üstünde tutmasıdır.
AB, ABD, Rusya ve özellikle İsrail'in hayatta düstur ve prensipleri; bilhassa Orta Doğu'da zayıflatmak, bölmek ve yıkmak istediği ülke insanları arasında; ırkî / ırksal, dinî / dinsel, mezhebî / mezhepsel vasıf ve nitelikleri nazara vererek; onları uyandırıp, birbirleriyle uğraştırıp boğuşturarak sürtüştürüp; birbirleriyle cidal ve savaşı körüklemek suretiyle; onları birbirleriyle savaşan ülkeler hâline getirmektir. Dolayısıyla onlar birbirleriyle didişirken, ülkelerindeki yer üstü ve yer altı kaynaklarını sömürmektir. Zira bir çocuk; kavga eden iki yiğidi rahatlıkla dövebilir.
Emperyalist ülkeler; Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinin yer altı - yer üstü kaynaklarını rahatça sömürmenin yolunu; o kitle, toplum ve milletlerin arasına sun'î / yapay rabıta ve bağlar koymakta buluyorlar; başkasını yutmakla beslenen unsuriyet / ırkçılık ve menfî milliyet tohumlarını aralarına ekmekte görüyorlar. Ki bu menfî faaliyetleri; toplumlar içinde ve milletler arasında korkunç sürtüşme, çekişme, çatışma ve çarpışmalara sebebiyet veriyor. Onların bu meşguliyetleri ise, Batılı emperyalistlerin o memleketleri istedikleri gibi sömürmelerini sağlıyor.
Bütün bunları yaptıkları yetmiyormuş gibi, Menfî Batı; heva ve hevesi cesaretlendirmiş, gayri meşru arzu ve isteklerin tatminini temin etmenin yollarını kolaylaştırmış; böylece insaniyeti meleklik derecesinden köpeklik seviyesine indirmiş; insanın manevî meshine, insanın insanlığının silinmesine sebep olmuştur.
İşte “Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse; kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir.” (Sünuhat'tan)
İşte bunların mensup olduğu “Şu (menfî) medeniyet-i habîse (şu menfî habîs medeniyet) ki; biz ondan yalnız zarar gördük ve nazar-ı Şeriatta (Şeriat gözünde) merdud (reddedilmiş) ve seyyiatı (kötülükleri) hasenatına (iyiliklerine) galebe ettiğinden, maslahat-ı beşer fetvasıyla (insanın faydasını gözetmek için) mensuh (neshedilmiş) ve intibah-ı beşerle (beşerin uyanmasıyla) mahkûm-u inkıraz (inkıraza mahkûm), sefih, mütemerrid (inatçı), gaddar, manen vahşî bir medeniyet...” tir. (Sünuhat'tan)
Fakat “Musibet şerr-i mahz (sırf şerr) olmadığı için, bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar.” (Sünuhat'tan)
Bu menhus / uğursuz Emperyalist Devletler'in; Türk Devleti, Türk vatanı ve Türk Milleti ile uğraşmaları çok eskilere dayanır. Cepheden bu milletin sırtını yere getiremiyeceklerini çok iyi anlayan ve bilen Menfî Avrupa; içeriden yıkacak plânları devreye sokmuş, içimizdeki gafil ve hainler eliyle bu devleti yıkmayı, hiç olmazsa parçalara ayırmayı kafasına koymuş ve bunu bütün imkânlarıyla gerçekleştirmeye çalışmış ve çalışmaktadırlar.
Fakat istenmeyen resmî - sivil müşterek hatalarımız yüzünden; kadere fetva verdirdik ve duçar olduğumuz musibetlerle halk ve devlet olarak karşılaşmak zorunda kaldık!
Lâkin vatan uğrunda şehitlik şerbetini içen kahraman askerlerimiz, polislerimiz ve yiğit korucularımız; dökülen kanlarıyla mübarek vatan için yeni bedeller ödüyorlar. Gazilerimiz de aynı yolda şehitlerimizle yarışıyorlar. Vatana; başkalarının ödemesi imkânsız yeni fiatlar biçiyorlar. Vatanın yabancılar tarafından satın alınmasını, yani zaptını ve fethini zorlaştırdıkça zorlaştırıyorlar. Yani olanaksız kılıyorlar.
Evet “Müşterek hatadan neş'et eden (doğan) müşterek musibet, mazi günahını sildi.”ği (Sünuhat'tan) gibi, kahraman askerlerimiz, polislerimiz ve yiğit korucularımızın; vatanı cansiperane müdafaa edip savunmaları; âdeta millet ve devlet için kefaretü'z-zünûb (günahlarına kefaret) mahiyetindedir.
Demek ki bu devlet, bu millet; uzun müddet ber-devam. İla yevmi'l-kıyam.