Dünya üzerinde yaşayan insan toplumunun yaşam şekli binyıllar boyunca hep güzelleşmiştir. Bu güzelleşme ve gelişme aletlerin mükemmelleşmesi şeklinde olup, insan yaşamını kolaylaştırmıştır. Yani bu gelişme sosyo-psikolojik olarak hep insanın ruhunu rahatlatmak için olmuş ve bunu da başarmıştır. Son yüzyıldaki teknolojik gelişmelerin hızı ile aslında insanın insana mükemmel davranışının zirve de olması gerekirken; görüyoruz eski günleri arar duruma geldik. “İyi insana, iyi dosta” hasret kaldık ve bunu başarmak için, kurslar, seminerler veriyoruz. Kitaplar yazıyoruz, görsel medya da sürekli kişisel gelişimi öneriyoruz.   

Bakınız yıl 1757 yani bundan 264 yıl evvel Büyük Türk Âlimi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname adlı eserinde “iyi dost” tanımını ne güzel anlatmış: 

“Bir insanın hocaları, öğrencileri, anne, baba ve kardeşleriyle, akraba, hizmetçi ve komşularından başka diğer insanlar üç grupta toplanır:  Şen kardeşler,  güçlükleri çok bilgiçler, vefasız cahiller. Şimdi birisiyle kardeşlik ve dostluk kurarken iki şeye çok dikkat etmek lâzımdır:  Evvelâ karşıki şahısta doğruluk arayacak ve ondan bunu isteyeceksin.  Ancak onda doğruluk gördükten sonra kardeşlik, arkadaşlık bağını kuracaksın. Tâ ki doğruluğuna emin olmadıklarınla kardeş (arkadaş) olmayasın.

Nitekim Hz. Peygamber (S.A.): “Kişi kendine benzeyenlerle arkadaş (dost) olur” buyurmuştur. Eğer sen konuşmada, öğrenmede ortağın, din ve dünya işlerinde arkadaşın olması için şefkatli bir dost edinmek istersen onda şu beş özelliğin bulunup bulunmadığını ara ve bunlar varsa dost edin.

1-Akıllı olmak: Çünkü ahmak dosttan hayır gelmez. Sana faydalı olmak için bir iş yaparken zarar verir. Zira bilmez.

2-Güzel huylu olmak: Kötü huylu kimseler vefasız olurlar, öfkesini, şehvetini yenemeyen kimse kötü huyludur, öyle bir kimseyi dost edin ki, sen ona hizmet ettiğin zaman o seni korusun. Sen onunla konuşup görüştüğün zaman o sana süs versin ve tatlı söylesin. Senden bir iyilik görünce onun değerini bilsin ve bir hata ve kusur görünce onu kapatsın.

3-Salah olmak(hata ve kusurlarım, eksikliklerini bilip düzeltmek): Büyük günah işleyen ve işlemekte ısrar eden fasıklarla dost olma. Allah'tan korkan, kötülük işlemekte ısrar etmez ve yapmaz. Hâlbuki Cenab-ı Haktan korkmayan kimsenin şerrinden emin olunmaz. Çünkü o her an değişmekte, saati saatine uymamaktadır.

4-Kanaatkâr olmak (verilene razı, gözü tok): Dünyaya dört elle sarılan tutkulu kimselere yakın olma. Onların dostlukları menfaate bağlıdır ve geçicidir. Haris ile sohbet, öldürücü bir zehirdir. Çünkü tabiatı huyu bukalemundur. Benzemeğe ve uymaya eğilimlidir. Belki türlü huylara bürünmekte ustadır. Fakat şu bir gerçektir ki, haris kimselerle sohbet eden, kalkıp oturan da haris olur. Nitekim zahit ve temiz insanlarla kalkıp oturan rahatı bulur.

5-Doğruluk: Yalancıyla dost olma ki yerinmiştir ve o baştan aşağı uğursuzdur. Çünkü o, sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir, yalan söyler inandırır. Eğer bu beş özelliği nefsinde toplayan bir kimse bulamazsan o zaman şu iki esasa göre davranman icap eder. Ya insanlarla özellikleri kadar konuşur, kalkıp oturursun veyahut insanlardan ilgini keser, bir tarafa çekilir, selâmeti bulursun. 

Çünkü kardeşler üç türlü olur:  Biri ahiret kardeşidir. Onda yalnız dinle ilgili olanları ararsın.  İkincisi dünya kardeşidir. Bunda da yalnız güzel huy ararsın.  Üçüncüsü de alışma kardeşidir ki, bunun şerrinden kurtulma çarelerini ararsın.  Bu öyle bir kimsedir ki, onda ne menfaat bulunur, ne de onunla vakit geçirilebilir. Ondan kurtuluncaya kadar onunla güzellikle geçinmeye bakılır. Tâ ki, ondan nice büyük faydalar ve ibret dersleri alınır. Bir faydası şu; onda görülen fenalıklardan, çirkinliklerden çekinmek. Nitekim Hz. Peygamber (S.A.V.): 

“Eğer insanlar, başkalarında görüp tiksindikleri şeylerden sakınsalar edepleri, kemali bulur, terbiye ediciye lüzum kalmaz,” buyurmuştur.

Tanışan iki kişi arasındaki dostluk hukuku, ancak sohbetten devamlı görüşme, konuşma ve anlaşmadan sonra kurulur. Dostluk hukukunun yerine getirilmesinin nice adap ve erkânı vardır. Nitekim Hz. Peygamber (S.A.V.) iki dost, iki el gibidir, birbirlerini yıkar, temizlerler buyurmuştur. Nitekim bir gün Resulullah efendimiz sahabeleriyle birlikte bir ağaçlığa girer ve erik ağacından bir eğri diğeri düz iki misvak keser. Eğrisini kendisine bırakır, düzünü arkadaşına verir. O zaman arkadaşı bu düz misvak size yakışır, bana vermenizin hikmeti nedir deyince efendimiz şu cevabı verir:

“Eğer misvakları, sen bulup getirseydin doğrusunu bana vermeniz mürüvvet, muhabbet ve kadirbilirlik sayılırdı. Çünkü iki arkadaştan en şefkatli, mürüvvetli ve alçak gönüllü olan, Allah’ın yanında diğerinden azizdir.”

Kısacası: İyi dost, her şeyi önce dostu için isteyendir!