Malesef ülkemizde son yıllarda giderek artan , kadınlara ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz gibi cinsel istismar suçlarının yanında kadınlara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri toplu vicdanını kanatmakta. Yargıya intikal eden olaylarda, katillere, sapıklara, ruh hastalarına “İYİ HAL İNDİRİMİ” ugulanması insanlık ayıbı olarak suratımıza tokat gibi çarpıyor. Böyle bir saçmalığı kabul edebilecek bir aklın ve vicdanınn varlığını düşünmek bile istemiyorum ama bu durum, mağdurları ve geride kalan ailelerini bir kez daha yaralamakta ve adalete olan inancımızın kaybolmasına sebep olmaktadır.

Haberlere konu olan vakalara, aile içi (babanın, erkek kardeşin dahil olduğu ensest ilişki) cinsel istismar vakalarının ne kadarı dahil bilmiyorum. En son söyleyeceğimi en başta ifade edecek olursak, tüm istismarcı sapıkların, çocuklara, kadınlara, kızlara taciz ve tecavüz eden, şiddet kullanıp, katledenlerin ve bunlara göz yumanların ALLAH BELASINI VERSİN. İşi niye Allaha havale ettin diye sorarsasanız, Türkiye’de polisten başlayıp, yargıya ve siyasete kadar bu konuda yetkili olan kişi ve kuruluşlara hakim olan zihniyetin bu sapıklara karşı yetersizliğidir.

Çığrından çıkan cinsel saldırı suçları, artık tahammül edilemez noktaya geldi. Derhal önleyici tedbirler alınmaz ve idarenin görmezden gelme ve hasır altı etme tavrı değişmezse inanıyorum ki daha vahim hadiselerle çok daha sık karşılaşmaktan kurtulamayacağız.

Önemli olan bu sapıkların idam, hadım edilme, ömür boyu hapis vs. gibi en ağır şekilde cezalandırılmasından ziyade bu alçaklıkların önlenmesidir. Olay yaşandıktan sonra sen istediğin cezayı ver, sonuç değişmiyor ki... Üç – beş yaşındaki bebekler bile sapıklığın hedefi oluyorsa, toplumsal değer yargılarımızda, eğitim sistemimizde, yasalarımızda, dini inançlarımızda, sosyal yapımızda vs. bir sorun var demektir.

Son 20 yılda gitikçe artarak önü alınamayan sapıklıkların, tacizlerin, tecavüzlerin, şiddetin ve cinayetlerin neden ve nasıl bu kadar çoğaldığını ciddi bir şekilde araştırıp, sorunun kaynağını kurutmak gerekir. Özellikle kadını hor gören bakışa sahip kesimler ve genel anlamda toplum bilinçlendirilmeli, silahlanma engellenmeli, polis ve yargı mensuplarına özel eğitim verilmeli, olaylara süratle müdahele edilip, yargı gereğini yapmalı. Toplumsal bir eğitim seferberliği başlatılmalı. Son yıllarda iyice çoğalan ve din adına fetva vermeyi kendisine hak gören bazı hasta ruhlu öğretmen, imam, müftü, gazeteci veya herhangi bir meslek mensuplarına fırsat verilmemeli, gereken yasal işlem yapılmalıdır. Suçlulara elbette en ağır cezalar verilmeli ve her ne sebeple olursa olsun, kadına karşı işlenen suçlara Mahkemelerde “iyi hal, saygınlık, takım elbise giyme, mağdurun rızası vardı, kızın ruh sağlığı bozulmadı” gibi saçma gerekçelerle sanıkların cezalarında “İNDİRİM YAPILMAMALIDIR.” Aile içi vakalarda ailenin kendisinden başlayarak bu olaya karışanlar hoş görülmemeli, asla affedilmemelidir. Kadınlara yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet suçlarına indirimde ısrar eden savcıya-hakime de, “İŞLENEN SUÇA ORTAK OLMAKTAN” muamele yapılarak cezalandırılması gerekir.

Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenleme olan ve imzalayıp onayladığımız halde geçtiğimiz yıl geri çekildiğimiz “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ”, “Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesini sağlamaktaydı.

Bu çerşevede; ÖNLEME, KORUMA ve DESTEK, YASAL TEDBİRLER, CİNSEL ŞİDDETE KARŞI TEDBİRLER, BÜTÜNCÜL POLİTİKALAR ile YAPTIRIM ve TEDBİRLER İ içeren önlemlerden rahatsız olan bir kesimin talepleri nedeniyle İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKILMASINI anlamak mümkün değil...

Ceza hukuku uzmanları, Cinsel istismar suçlarında bu bir hastalık niteliğindeyse tekrar suç işleme ihtimali oldukça yüksek olduğunu, bu nedenle Türk Ceza kanunundaki 62.maddenin uygulanmaması gerektiğini, belirtiyorlar. 62.nci maddedeki takdiri indirim nedenini mahkemeler aslında doğru uygulasalar, kamu vicdanını yaralayan “İYİ HAL İNDİRİMİYLE” karşılaşılmayacağını belirtiyorlar.

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı Avukat Türkay Asma da, “Hakimlerin ciddi bir eğitimden geçmeleri gerek. Çocuğa yapılan bir cinsel istismarda böyle bir indirim olamaz. Psikolojik ve bilimsel raporlar gösteriyor ki, bu sanıklar bu suçu tekrar işliyor. Çocuğa da bir dosya olarak baktıkları için böyle indirimler şekil hukuku esas alınarak yapılıyor.” Diyor.

Ceza hukukçularının “pişmanlık ve bir daha suç işlemeyeceğine dair kanat varsa indirim hakimin taktirindedir” diyerek atıf yaptıkları bu düzenlemedeki muğlaklık mahkemeler tarafından sanık lehine yorumlanıyor. İndirim uygulanmayan kararların Yargıtay’dan dönmesi de hakimlerin maddeyi doğrudan uygulamasına neden oluyor.

Ayrıca, Türkiye’de kişiye karşı işlenen suçlarda, suçluların “NASILSA BİR ŞEY OLMAZ” kanaati yaygındır. Çünkü aile ve sosyal çevrenin genel bakışı yanında kolluk ve adli sistem de, istismar, şiddet, taciz ve tecavüz ve cinayetlerin faillerine karşı daha bir hoşgörülü oluyor herhalde... Bir polis veya parkın güvenlik görevlisi, minibüste-otobüste bir yolcu bile “kıyafetini beğenmediği” bir bayana karşı şiddete başvurabiliyor. Bunun yanında mahkemelerde kadın cinayeti kararlarına sızan, “O saatte dışarıda olmasaydı, sosyal medyadan mesaj yazmasaydı, o kıyafeti giymeseydi” gibi indirim gerekçeleri BU SUÇLARIN FAİLLERİNİ İYİDEN İYİYE CESARETLENDİREBİLİYOR.

Cinsel konuların tabu olması, kapalı toplumlarda bu tür sapkınlıkların artmasına sebep olmakta, çocuklara taciz, tecavüz vs. gibi suçların konuşulmaması, üstünün örtülmesi suçların yaygınlaşmasına yol açmaktadır.

Güzelim ülkemizi de son derece rencide eden bu ahlaksızlık ve sapıklığın önlenmesi için herkes üzerine düşeni süratle yapmalı bu utançtan kurtulmalıyız.