Herkesin farklı karakteristik özellikleri vardır, çünkü hepimiz doğduğumuz andan itibaren anne ve babamızın genetik kazanımlarıyla dünyaya geliriz.

Herkesin farklı karakteristik özellikleri vardır, çünkü hepimiz doğduğumuz andan itibaren anne ve babamızın genetik kazanımlarıyla dünyaya geliriz. Bir de büyük ölçüde en yakın çevremizin davranış ve tutumları kişiliğimizi etkiler.
İyi olmak, iyi karakter sahibi olmak beraberinde birçok güzelliği ortaya çıkarır. İnsanlığı sürükler anlamlı gönüllerde buluşturur.
İyi karakterli bireyler yetiştirebilmek için, öncelikle çocuğa doğru model olarak kendimizi göstermemiz gerekir. Çünkü çocuk yetişirken ebeveynlerini model alır. Onlarla gelişir, arkadaş ve çevresel faktörlerle zamanla gizemli hayatını şekillendirir.
Birinin hayatına,
birinin üzüntüsüne,
birinin mutluluğuna,
birinin ruhuna, birinin eline, yüzüne, sırtına, omuzuna, yüreğine,
bazen söz,
bazen göz, çoğu zaman kalbinizle minicik de olsa, tüm samimiyetinizle dokunun. / Farid Farjad
Dokunabilmek, yardımcı olmak ve güzel paydalarda buluşmak ne güzel… Düşüncesi bile insanı pozitif etkiler hayatına anlam yükler.
İyi ve kötü birbirine zıt iki kavramdır. Sürekli birbirlerini kovalayan avcılar gibi. Birinin egemen olduğu yerde diğeri sönük kalır. İyi olmak gerçekten bu kadar zor mu? Yoksa diğer seçeneği seçmek için nasıl bir karaktere büründü zavallı insanoğlu. Kimlere uydu, kimleri kendisine örnek aldı. Ne vardı doğru varken kötüyü savunmak, o yolda emek harcamak…
İyi olmak; kötülüklerden ve kötü olmaktan uzak durmaktan başka ne olabilir. Herkes kendince, bilinçaltına göre olumlu düşünür ve eyleme dönüştürür. Kişi egosuyla yaklaştığında iyi olduğunu sanır. Gerçekten iyi miyiz? İyiyim demek yetiyor mu? Bireysel olarak iyi olmak için çalışıyoruz ama kötülüğe karşı mücadelemizin boyutu nedir? Yanlış davranışlara karşı ortak bir tepki veriyor muyuz? Yanlış yapanı uyarıyor muyuz? Yoksa yanında geçip gidiyor muyuz? Duyarsız olmak mı yoksa çözmek için çaba sarf etmek mi?
Üzülme der Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için...Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için...Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için.. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için… Hayat bu yüzden daha güzel siyahlar beyazı farkettirdiği için…
Fark etmek, hissetmek ve görebilmek ne güzel…
Gerçek Fakirlik Nedir?
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler. Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu,
-İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?
-Evet! -Ne öğrendin peki? Oğlu cevap verdi:
-Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar. Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi:    
-Teşekkür ederim baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!
Paylaştığımız en önemli değerlerden birisi sevgidir. Eğer sevgiyi paylaşmayı bilirsek diğer unsurları daha rahat bir şekilde paylaşırız. Sevgi çemberimizi ne genişletirsek o kadar insan da etkileyerek enerjiyi evrene yayarız. Bu da neticede dünyanın en büyük ihtiyacı olan huzur ve barışı getirir. Barış ve huzurun olduğu yerde iyilik vardır.
İyilik yapmak isteyen ilk önce kendisine değer verecek ki daha sonra başkalarına yardımcı olabilsin. İhtiyacı olanlara karşı herhangi bir önyargıdan uzak olarak, zaman ve mekân fark etmeksizin, sahip olduklarını paylaşıma sunmasıdır.
Kötülükleri yok etmek için mucizeleri beklemeye gerek yok. Biraz duyarlılık, farkındalık, değiştirmeye ihtiyaç duyma ve paylaşmayla neler değişmez ki yeter ki isteyelim, beklemeyelim eyleme geçelim. Çözüm olmak, sevmek, empati kurmak, değer vermek ve güzel yarınlar için iyi olmak gerekir.