Bu masal ruhu çocuk kalanlar için yazıldı. İstanbul’da bir evin balkonunda yaşayan minik karınca Kakari’ nin en büyük hayali Dünyayı gezmekti. B

Bu masal ruhu çocuk kalanlar için yazıldı.
İstanbul’da bir evin balkonunda yaşayan minik karınca Kakari’ nin en büyük hayali Dünyayı gezmekti. Başka yerleri görmenin zamanı gelmişti ona göre.
Her gece balkonda ay dedeye hayalini anlatıyordu. Yıldız kaydığında hep aynı dileği tutuyordu.
Bir gün arkadaşlarına, “Ben Dünyayı gezeceğim” dedi. Kimse ona inanmadı.
“Göreceksiniz, bir gün Dünyayı gezeceğim.” Diye yineledi.
Arkadaşları: “Bu sadece bir hayal. Gerçeğe dönüşmesi mucize” diye geçiştirdiler.
Kakari: “ O mucize bir gün gerçekleşecek” diye yeniledi. Nasıl gerçekleşeceğini bilmiyordu. Ama bir gün gerçekleşecekti. Buna inanıyordu tüm kalbiyle.
Bir gün hayali gerçek oldu. O gün dolaşmak için dışarı çıktı.
İstasyonda bir tren gördü. Trenin pencerelerinden dışarıya adeta iyilik taşıyordu. Herkes gülüyor, oynuyordu. Trenin adı “iyilik treniydi”. İçinden bir ses bu trene binmesi gerektiğini söyledi. İçindeki sesi dinledi ve iyilik trenine bindi.
Tren öyle güzeldi ki, gözleri kamaştı Kakari’ nin. Pamuk şekerleri ile kaplanmış koltuklar dikkatini çekti. Kırmızı, sarı, pembe, mavi, yeşil, mor koltuklardan mor olanını seçti. Kakari’nin en çok sevdiği renk mordu çünkü. Kompartıman görevlisine yardım eden minik bir karafatma yanına gelip meyveli süt ikram etti. Çilekli, muzlu, orman meyveli, vişneli çeşitleri arasından orman meyveli olanı seçti. Sütü içerken tren hareket etti.
Çok heyecanlıydı. Dünyayı bu trenle gezecekti.
Sonra uyuyakaldı. Bir gün sonra ilk seyahat noktası olan Viyana’ ya vardı. Sırt çantasını taktı. Viyana sokaklarında gezmeye başladı.
Bilmediği bir ülkede tek başına dolaşıyordu. Kaybolabilirdi. Sonra korkmaktan vaz geçti. Eline kâğıt kalem aldı ve gezdiği yerleri not etmeye başladı.
En önemlisi tren garının yerini unutmamalı, akşam olmadan trene geri dönmeliydi. Viyana çok güzel bir şehirdi. Sokaklarını gezdi. Şarkı söyleyen, gitar çalan sokak sanatçılarının arasından geçti ve onlara gülümsedi. Klasik müziği seven bir karıncaydı Kakari. İstanbul’ daki ev sahibesi akşamları klasik müzik dinlerken o da balkondan eşlik ederdi.
Acıkmıştı. Trende içtiği orman meyveli sütün üzerinden epey zaman geçmişti. Bir restorana girdi. Bilmediği bir dil konuşuyorlardı.
Konuşulanlardan hiçbir şey anlamadı. Ancak şnitzelin meşhur olduğunu hemen anladı. Çünkü herkes şnitzel yiyordu. Yarım bırakılmış bir tabağa yaklaştı. Karnını doyurdu. Hayatında yediği en güzel şnitzeldi. Kimse görmeden restorandan çıktı.
Tren istasyonuna ulaştı. Tren kalkmak üzereyken son anda kendisini içeri attı. Öyle yorulmuştu ki anında mor pamuklu koltukta uyuya kaldı.
Bir gün süren seyahatin sonunda bu defa İtalya’ da. Yine apar topar kendisini dışarı attı. İtalya’ yı çok merak ediyordu.
Ev sahibesi televizyon izlerken İtalya’ yı görmüş ve özellikle Pizza kulesini çok beğenmişti. Pizza ve spagettinin de bu ülkede meşhur olduğunu okuduğu masal kitaplarından öğrenmişti. Tabelaları takip ederek Pizza kulesine ulaştı. Devrilmek üzereymiş gibi duran kuleyi görünce çok şaşırdı. Pizza kulesinde pizzanın yapıldığını düşündü. Ama öyle bir şey yoktu. Resim çekilen turistlerin arasından geçti ve az ileride pizza yapan bir restorana girdi.
Burada da farklı bir dil kullanıyorlardı. Konuşulanları anlayamıyordu. Tabaklarda kalan pizza ve makarna artıklarını bir güzel mideye indirdi. Hayatında yediği en güzel pizza ve spagettiydi. Kimseye görünmeden restorandan çıktı.
Tren bu defa birkaç saat sonra Venedik’te durdu. Trenden inip Venedik’in merkezine ulaşmak için tekneye bindi.
Harika bir gondol keyfi yaptı. Rüya gibiydi her şey. Kanal kenarına inşa edilmiş evleri ağzı açık seyretti. Gondollarda herkes şarkı söylüyordu. O da eşlik etti.
Koşarak trene yine son anda yetişti. İyilik treninde onunla birlikte seyahat eden birçok böcek vardı. Onlarla arkadaş oldu. Yusufçuk, arı, karasinek.
Roma’ nın birçok tarihi kalıntılara sahip olduğundan ve çok eski dönemlerde yaşayan krallıklardan bahsediyorlardı.İlgisini çekmişti Kakari’nin. Pencereden onları izleyen ay ve yıldızlara aldırış etmeden uyudular pamuk şekerlerinin üzerinde.
Güne gözlerini bu defa İspanya’da açtılar. İspanya’ nın en güzel şehri Barcelona’ daydılar.
Seyahat arkadaşları, “Birlikte gezebiliriz Kakari. Her ülkede farklı dil konuşulur.
Yabancı dil bilmiyoruz. Birlikte gezersek daha iyi olur” dediler. Yalnız başına seyahat etmekten keyif almaya başlayan Kakari tekliflerini nazikçe geri çevirdi ve Barcelona sokaklarında dolaşmaya başladı. Yüzünde hiç eksilmeyen bir gülümseme vardı. Yine acıkmıştı.
Tapas ve paella yemeklerinin meşhur olduğunu yusufçuk söylemişti iyilik treninde. Balık ürünleri çok meşhurdu. Kakari balığı da en az şnitzel ve pizza kadar seviyordu. Üstelik sağlıklıydı. Arta kalan yemekleri gizlice yedikten sonra kimseye görünmeden restorandan ayrıldı.
Müzelerin çok meşhur olduğunu da söylemişti Yusufçuk. Birkaç müze gezdi ve yağlı boya resimleri görünce hayranlığını gizleyemedi. “Ben de resim yapmak istiyorum.” dedi. Barcelona turu da bitmişti. Hızlı adımlarla trene yetişti.
Birkaç gün sonra Japonya’ ya geldiler. Orada robot Zumo ile tanıştı. İkisi birbirini çok sevdi. Mektup arkadaşı oldular.
Kakari Dünya turunu çok sevmişti. Gitmek istediği daha birçok ülke vardı.
İngiltere, Meksika, Amerika, Rusya, Mısır, Brezilya ve daha birçok yer. İyilik treninde olmaktan mutluydu.
Hiç kimse bu trende kavga etmiyordu. Ama seyahat onu yormuştu. Ayrıca İstanbul’ u ve evinin balkonunu da çok özlemişti.
Balkonunda kitap okumak, ay ve yıldızları seyrederek uykuya dalmak ve resim yapmak istiyordu artık. Geri dönmeye karar verdi.
Yusufçuk, karasinek ve arı ile vedalaştı. Dönüş trenine bindi. Çantasından çıkardığı masal kitabını okumaya başladı.
Birkaç gün sonra Haydarpaşa tren istasyonuna ulaştılar.
Gece olmuş, ay ve yıldızlar yerini çoktan almıştı.
Evinde olduğu için huzurluydu Kakari. Şu anda balkonda olduğu için mutluydu.
Dünya çok güzeldi. Şehirler, yemekler, insanlar çok güzeldi. Farklı dilleri dinlemek çok güzeldi. Farklı insanlar ve böceklerle tanışmak çok güzeldi. Ama balkonu da çok güzeldi. Kitapları, boya kalemleri, çizdiği resimler çok güzeldi.
Hiçbir zaman inancını kaybetmemiş ve hayalinin peşinden gitmişti. Bu sayede de bir çok ülke gezmişti. Yüzündeki gülümseme ile uykuya daldı.
Sevda kaçsın çayınıza.