Şinzo Abe… 

Hani derler ya bizim toplumda “pisi, pisine gitti” diye, işte tam olarak böyle bir cinayete kurban gitti Eski Japonya Başbakanı… 

Şinzo Abe ve ailesi ve ailesinin büyükleri aslında Amerika’ya uzak isimler değiller, özellikle dedesi Liberal Demokratik Parti’nin kuruluşunda yer almıştı. Ancak daha sonra II. Dünya savaşının patlak vermesi ile savaş sonrası ise “savaş suçlusu” olarak suçlanınca devreye ABD istihbarat servisi CIA girdi ve deyim yerindeyse kurtuldu ve ardından partinin kurucuları arasında yer aldı. 

Torun Şinzo Abe ise bu açıdan şanslıydı çünkü ailede bir çok kişi siyasetçiydi ve o da doğal olarak siyasetin tam merkezinde yetişiyordu. Örneğin Dedesi Başbakan iken, babası ise dışişleri bakanlığı görevini yürütüyordu. 

Babasının dışişleri bakanlığı yaptığı dönemlerde o da babasının yardımcılarından biri  olarak görev alarak hükümet içinde yer bulmuştu kendine. 2003 yılında ise LDP genel başkanı olarak göreve geldi ve yine aile üyelerinin çokça yer aldığı başbakanlık koltuğuna 2006 yılında ilk kez oturdu. 

Ancak ortalama bir yıl sonra danışman meclisinden güvenoyu alamadı ve sağlık sorunlarını öne sürerek görevinden istifa etti. Gerçekten de kronik bağırsak iltihabı teşhisi ile zorluklar yaşıyordu ve bu nedenle yaklaşık 5,5 yıl kadar siyasetten ayrı kalmıştı. 

Ancak daha sonra siyasetin içinden birlikte görev yaptığı pek çok arkadaşı ve aile baskısı ile yine 2012’de partisine döndü ve ilk seçimlerde yeniden başbakan olarak göreve geldi. 

Dedesi ABD’nin ve ABD istihbaratı CIA istihbaratının  en çok sevdiği kişilerden bir tanesiydi. Şinzo Abe’de doğal olarak ABD ile her göreve geldiğinde yakınlık kurdu ve anlaşmalar yapmaya çalıştı. 

Tabi o bunları yaparken de Çin bu durumdan hoşnut değildi ve o da baskı kurmaya çalışıyordu. Şinzo Abe, Çin’in ekonomik baskısından çekiniyordu ancak ABD ile yapılan bir takım anlaşmalardan sonra eğer ekonomik anlamda Çin ve Rusya’nın bir yaptırımı olursa ABD’nin destek vereceği sözünü aldılar. 

Hemen arkasından ise ABD’nin o dönem başkanı olan Obama ile görüşmeler başladı ve bu görüşmeler neticesinde “ABD-Japonya İşbirliği” anlaşması yeniden güncelleştirildi. 

Daha sonra ise Şinzo Abe yeni bir formül geliştirdi. Bu formüle ise “Abenomi” ismini verdi ve ulusal kalkınma planı olarak duyurdu. Plan işe yaramıştı ve 126 milyonluk Japon nüfusunun geriye doğru giden ekonomisini yeniden harekete geçirmişti. 

Abenomi planıyla birlikte ABD, Çin ve Rusya’nın ardından Dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmeyi başarmıştı. 

Şinzo Abe aynı zamanda Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de yakın dostluğu bulunuyordu. Bir çok açılış ve toplantı için defalarca Türkiye’ye geldi ve Türkiye ile her zaman yakın bir dostluk içinde oldu. 

Doğu Türkistan’a destek veren ender liderlerden biriydi ve bir çok kez Çin’in Doğu Türkistan’da ki Türk’lere zulüm yaptığını ve bunun durdurulması gerektiğini dile getirmişti. 

2020 yılında sağlık sorunları sebebiyle görevinden istifa etmişti ve 8 Temmuz 2022’de katıldığı miting sırasında görevde değildi ve bu miting sırasında silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. 

Saldırıyı yapan kişi Tetsuya Yamagami 41 yaşında ve eski bir asker. Zaten vurulduğu silah ise tamamen el yapımı yani bir profesyonelin imkansızlıklar içinde ortaya çıkarabileceği bilgi ile tasarlanmış bir silah.. 

İddialara göre Yamagami cinayet ile ilgili “siyasi bir amacım yoktu” demişti. Peki, neydi amacı? Neden bu saldırıyı gerçekleştirdi? Üstelik Japoya ekonomisi yerlerde sürünürken alıp en tepeye çıkaran bir adamdan ne istemişti?

Cevap oldukça komik gelecek! 

“Dini bir külte destek verdiği ve onlardan olduğu için”… 

Japonya’da kendisini Mesih ilan eden bir lidere sahip olan “Unification Church” isimli dini bir kült mevcuttu. Katilin iddiasına göre ailesi de bu külte üye olmuş ve yüksek miktarda parasını kaptırmış ve ailesi dağılmıştı. Bu nedenle kinlenmişti ve bir ülke liderinin böyle bir grubu dağıtmak yerine onlara destek vermesi zoruna gitmişti. 

Bu kültün sözde Mesih olan liderini öldürmek zor olacağını düşündüğü için eski başbakanı öldürmüştü. 

Sözde Mesih olan tarikatın kurucusu Sun Myung Moon’un on binlerce üyesi olduğu ve sadece yıllık bağış kazançlarının 1 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. İddiaya göre zanlı Yamagami’de Moon’un Mesihliğine inanmadığı onu bir dolandırıcı olarak addettiği için cinayeti işlediğini söylüyordu. Ancak zanlı Yamagami’nin Çin ajanı olduğu da diğer iddialar arasında. 

Ancak her ne olursa olsun Yamagami’nin böylesi basit bir iddia sebebiyle bir başbakanı öldürmesi hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. 

Siz peki bu iddiaya inandınız mı?