1. Osman Bey kimdir?



  • Keşke soruları önceden verseydin (Gülerek). Kadıköy’ü çok seven ve Kadıköy’ü çok sevdiği için Türkiye’de kalmış biri. Aslında Almanya doğumluyum. Yunanistan vatandaşıyım. 1993 yılında İstanbul’a üniversiteyi okumak için geldim ve hala İstanbul’dayım. Geldim gidemedim. Şuan bir yapım şirketim var. bir tane sinema filmi çektim. Onun dışında müzik klipleri, tanıtım filmleri, kurumsal videolar gibi şeyler yapıyoruz. Beş yıldır bu işi yapıyorum. Ondan önce beyaz yakalı olarak uluslar arası şirketlerde çalışıyordum. Enerji sektöründeydim. Bambaşka bir sektör. Elektrik santralleri, rüzgar santralleri satıyordum ama memur gibi çalışmak benim karakterime uygun olmadığı için hayatımı değiştirdim. Hayat felsefem öyle değil. Dünyaya bir defa geliyoruz ve bir defalık hayatımızda istediğimiz gibi yaşamak düşüncesindeyim. O dönemler, her gün kravat takıp işe giderken sevmediğim bir işi yaparken bir plan yaptım. Neyi sevdiğimi oturdum, düşündüm. Sonra eğitimlerini aldım. Görüntü yönetmenliği, yönetmenlik ve en sonunda da bir şirket kurdum ve şuanda hem yönetmen hem yapımcı olarak çalışmaya devam ediyorum.



  1. Yönetmenlik yapmanızın özel bir nedeni var mı? Meslek değiştirirken yola, neler umarak çıktınız?



  • Sevdiğim işi yapıyor olmam en özel neden. Hayata bir defa geliyoruz. Bir defa geldiğim hayatta da sevdiğim işi yapmak istiyorum. Benim sevdiği şey sinema. Daha öncede söylemiştim, hiç dizi işlerine bulaşmadım, istemiyorum da. Amacım, sinema filmleri yapmak. Bunları seyirciye ulaştırmak. Seyircinin kalbini kazansa da, kazanmasa da kaç kişi izlerse izlesin oradan aldığım tepkiler beni mutlu ediyor. İnsanlara ulaşayım, benim fikirlerimi, anlatmak istediğim şeyleri insanlara aktarabileyim bana yeter. Sinemadan büyük paralar kazanırım, zengin olurum değil. Mutlu bir hayat yaşamak istiyorum, sevdiğim işi yapmak istiyorum. Hayallerimin peşinden koşuyorum.




  1. Marlon ilk sinema filminiz. Ana teması hakkında okurlarımızı bilgilendirir misiniz?



  • Marlon bir kara komedi. Bütün insanların, hepimizin defolarıyla ilgili, yani bizim sıkıntılı yönlerimizle ilgili. Bunu Marlon üzerinden anlatmaya çalıştığı ve anlatmaya çalıştığı konu da şu: Etrafımızda çok kolay ulaşabileceğimiz (Mesela ailemiz, yakın arkadaşlarımız vs…) insanların hiç değerini bilmiyoruz. Gözümüz hep dışarıda, ulaşması zor olan şeylerde.

  • Elinin altındakinin nankörü, uzağındakinin aşığı diyorsunuz.

  • Evet ve kendimize aynanın karşısına geçip aslında neyiz, dışarıdan nasıl görünüyoruz bu gibi sorularla hiçbir zaman yüzleşmek istemiyoruz. Sürekli (Özellikle Türklerde çok var) ‘Ağabey ben onu yaparım, ben onu daha iyi yaparım’ gibi sözler ama iş realiteye geldiğinde, yaptığın şeyin her zaman senin kafanda düşündüğün şey gibi olmadığını görüyoruz. Ve insanlar bunu yüzüne söylediğinde, eleştirdiğinde kırılıp bozuluyoruz. Yüzleşmek istemiyoruz daha doğrusu. Hep gerçeklerden kaçan bir tarafımız var. Marlon da böyle, gerçeklerden kaçan, gerçekleri kabul etmeyen, elinin altındakinin kıymetini bilmeyen bir adam. Filmin teması bunun üzerine kurulu. 




  1. Marlon karakterini yaratırken nelere önem verdiniz? Marlon karakterine hayat verirken onu seyirciye nasıl anlatmaya çalıştınız?



  • Ben sinemada gerçekçiliği çok seviyorum. Marlon da gerçekçi bir karakter. Aslında Marlon bir anti kahraman, bir kahraman değil. Söylediğim gibi defoları olan, takıntıları olan ve bunları kabul etmeyen, bunlarla yüzleşmeyen bir adam. Seyirciye de bunu, bu şekilde aktarmaya çalıştım. Böyle bir karakter yaratmaya çalıştım.

  • Hayatın gerçeklerini beyaz perdeye yansıtmaya çalıştınız.

  • Evet, bunu da gerçekçi bir karakter üzerinden yapmaya çalıştım. Zaten filmi seyrede, filmden çıktıktan sonra karakterlerin ne kadar gerçek olduğunu ve onları düşünmeye sevk ettiğini bana söylediler. Bu da benim başarılı olduğum, en azından karakterleri anlatmak ve hikaye konusundan başarılı olduğum anlamına geliyor. Bahsettiğim gibi amacım bu, sinema ile mutlu olmak.




  1. İstanbul’a yerleştikten sonra büyük bir Kadıköy aşığı olduğunuzu biliyoruz. Bunun özel bir nedeni var mı? Neden Kadıköy?



  • İstanbul’da yaşayanlar bilir, Kadıköy’ün bambaşka bir havası var. Ben İstanbul’a geldiğimde başka semtlerde de kaldım. İlk başta Etiler’de kaldım, Bakırköy’de kaldım ama oralarda kaldığım dönemlerde bile Kadıköy’ün bana farklı gelen bir çekiciliği vardı. Farklı bir havası vardı.

  • Evet Kadıköy çok güzel bir yer ama Eminönü’nde de o farklılığı görebilirsiniz.

  • Evet, o da farklı ama bana yakın olmayan bir farklılığı var. Mesela Cihangir de Kadıköy’e benziyor, Beşiktaş da Kadıköy’e benziyor ama hiçbiri Kadıköy değil. Bir ruh uyumu. Kadın – erkek ilişkisinde de öyle. Niye bu kızı seçtin diye sorduklarında insanlar cevaplayamaz. Bir aşk yani. Aşkı anlatmak çok zor. Benim kalbimde çok farklı bir yeri var.



  1. Marlon filminizin tüm sahneleri neredeyse Kadıköy’de çekildi. Bu sizin özel bir tercihiniz miydi?



  • Tabi ki. İlk filmim, ilk filmiminde bir Kadıköy filmi olsun istedim. Çünkü çok sevdiğim ve yaşadığım, Marlon gibi karakterlerin, insanların sokaklarda dolaştığı bir yer Kadıköy. O insanları seyrederken kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri bir film olsun istedim. En azından ilk filmim sevdiğim Kadıköy’de olsun istedim.



  1. Marlon filmiyle hayatınızda neleri değiştirdiniz?



  • Filmi çekmek bana çok şey öğretti. Yapımcılığını yaptığım ilk film. Görüntü yönetmeni, yönetmen olarak daha önce başka filmlerde çalıştım ama yapımcısı ben değildim. Bu filmle yapımcı oldum diyebilirim. Yapımcı belgemi aldım, filmi sisteme kaydettirdim, bütün o yapım aşamasının zorluklarını öğrendim. Yapımcılıkla ilgili ne bilinmesi gerekiyorsa; zorluk, güzellik hepsine hakim oldum. Marlon beni yönetmenken, yapımcı ve yönetmen haline getirdi.



  1. Şuan üzerinde çalıştığınız bir film projesi var mı?



  • Evet. Fikroje var. Albert Camus Fransız yazar, onun bir tane tiyatro eserinden uyarladığım bir senaryo. Onu hayata geçirmeye çalışıyorum. Para bulmaya çalışıyoruz. Ekip hazır. Oyuncuları arıyoruz. Bir n hazırlık diyebiliriz ama senaryo hazır. Benim üç yıldır üzerinde çalıştığım, şuan altıncı revizyonunu yaptığım bir proje. Süreli yaşamla iliştirdiğim bitmeyen bir senaryo. Ben varoluş felsefeyi çok seviyorum. Albert Camus da varoluş felsefenin bana en yakın duran yazarlarından bir tanesi. Çok sevdiğim bir hikaye.



  1. Türkiye’de mesleğinizin bulunduğu yerden memnun musunuz?



  • Çok memnun olduğumu söyleyemeyeceğim, çünkü bizim yaptığımız bu işin hiçbir değeri yok. İnsanlar her şeye para gözüyle bakıyorlar. Sürekli bir tüketim. Aldım, tükettim, bitti, gitti. Kimse par vermek istemiyor. İşi bitiriyorsun aylarca para peşinde koşuyorsun. Maalesef sektörün gerçeği bu. Sırf benim muzdarip olduğum bir şey değil. Bu sebeple Türkiye’de bu işlerin çok ileride olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu oyuncular için de böyle, yönetmenler için böyle, set çalışanları için böyle. Sadece tepede, içinde büyük parların olduğu işlerde fabrika gibi çalışan yapımcılar parayı alıp, alttaki hiç kimseyi umursamayan insanlar var. Bir de bizim gibi bir şeyler yapmaya çalışan, üretip ürettiği şeyin parasını almaya çalışan var. Türkiye’de bu mesleğin çok iyi bir yerde olduğunu söyleyemeyeceğim.



  1. Yönetmenliğin en zor yanı nedir? Mesleğinizi icra ederken özel hayatınızı zorlayan alanları var mı?



  • Sadece yönetmenlik olarak baktığımız zaman hem zor tarafı hem güzel tarafı yaratıcılığını korumaya çalışmak. O senaryoyu hayata çevirirken iş uzadığı zaman ‘Tamam bunu da halledelim, kısaca çözelim’ gibi aceleye düşe riskiniz var. benim en korktuğum şey. Orada yaratıcılığı kaybetmeden devam etmek lazım. Bir film çekmek uzun bir süreç. Sayfalarca, günlerce, sürekli çekiyorsun. Baştan sona aynı mantaliteliyi, aynı ruhu, aynı yaratıcılığı koruyarak götürmek işin en zor yanı. Aslında eğlenceli tarafı da.



  1. Yönetmenlik yaparken en çok dikkat ettiğiniz husus nedir? Kendi ilkeleriniz var mıdır?



  • Tabi ki var. Kendi inandığım, sevdiğim şeyleri yapmaya çalışıyorum. Mesela, müzik kliplerinde de hoşuma giden, benim tarzımdaki grupların, müzisyenlerin projelerini seçmeye çalışıyorum. Hatta benim sevdiğim hoşuma giden bir müzik varsa onun klibini yapabilmek için parada feragat ettiğim zamanlar oluyor.



  1. Hayatımı değiştiren bir film var diyebilir misiniz?



  • Bu çok zor bir soru. Hayatımı değiştiren demeyeyim de, beni çok mutlu eden bir film var. Ben fantezi dünyasını çok seven bir insanım. Hayal gücüyle beslenen bir insanım. Yüzüklerin Efendisi kitaplarını üç defa okumuştum. Bir defa İngilizce, iki defa Türkçe olmak üzere. Hatta bir defa da almanca okumaya başladım bitiremedim. Ve sürekli o dünyayı hayal etmeye çalışıyorum. Yüzüklerin efendisi filmi çekildikten sonra sinemaya bir defa daha hayran kaldım, çünkü Peter Jackson öyle bir dünya yaratmış ki, benim o kitapları okurken kafamda yaratmakta zorluk çektiğim şeyleri benim hayal ettiğimden çok daha güzel bir şekilde beyaz perdeye taşımış. O benim sinemaya olan inancımı biraz daha pekiştirdi.



  1. Mesleğini önem sırasında hayatınızın neresine koyarsınız?



  • Bir numara. Sinema ile ilgiliyse bütün akan sular durur. Bu hayatta reddedemeyeceğim tek şey.



  1. Konu olarak en çok çekmek istediğiniz bir film var mı? Kendinizi seyircilere nasıl bir konuyla ifade etmek istersiniz?



  • Böyle bir şeyi düşünmedim hiç. Film şöyle bir şey, her şey dönemsel. Zaten bu son çalıştığım mesele tutkuyla çekmek istediğim bir film.



  1. Bir internet dizisi çekmeyi düşünür müsünüz? Daha kısa, daha popüler.



  • Hiç düşünmedim, çünkü internetin prodüksiyonu çok zor. Dizi benim önceliğim değil. Önceliğim sinema.



  1. Sinema dünyasında ilk sıraya yerleşen komedi filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz?



  • Düşüncelerim olumlu değil. Bana yakın gelmeyen filmler ve bunun ötesinde bir film yapmak istemiyorum. O tarz komedileri pek olumlu bilmiyorum. Tamam, insanlar seviyorsa yapılsın. İnsanlar seviyorsa tabi ki yapılacak ama Türk sinemasının o filmler tarafından domine edilmesi ve Türkiye de sinema dediğimiz de o mu Türk seyircisi dedirtmemeli. Eğer o ise çok iyi bir yerde değiliz demektir.



  1. Filminizin hangi festivallerde yer almasını istersiniz?



  • Kabul eden her festival olabilir.

  • Ne zaman izleyebileceğiz?

  • Şuanda gösterime girmedi. Dağıtımcılarla görüşme halindeyim. Umarım yakın zamanda gösterimini yaparız. Film bitti, galasını yaptık ama önümüzdeki yolu seçmemiz lazım.



  1. Yapımcılığa uzanan yolculuğunuz nasıl başladı?



  • Marlon ile başladı. Bir yapımcı bulamadığım için kendim yapımcı olmak zorunda kaldım. Zor yoldan yapımcılığı öğrendim. Yapımcılık neymiş, nasıl yapılması gerekiyormuş onları öğrendim.



  1. Bu güne kadar hayatınızı özetleyecek bir cümle bulsanız bu hangisi olurdu?



  • Özgür yaşa, istediğin gibi yaşa, mutlu yaşa.

Editör: TE Bilisim