High-frequency Active Auroral Research Program (HAARP) ya da Türkçe ismiyle Yüksek Frekanslı Aktif Aurorasal Araştırma Programı, atmosferin iyonosfer tabakasını incelemek için ABD ordusu tarafından finanse edilen bir araştırma programıdır.

HAARP projesi, ilk olarak Sırp asıllı ABD'li bilim adamı Nikola Tesla tarafından başlangıç düzeyinde oluşturulmuştur. Tesla, atmosfere düşük düzeyde manyetik dalgalar gönderilerek güçlü bir enerji oluşturulduğunu keşfetmiştir.

Merkezi Alaska’da bulunan HAARP tesisleri belki de Dünya’nın en büyük HAARP tesisleri olarak biliniyor.

Ancak birkaç yıl önce Rusya’nın baskıları neticesinde bölgede ki HAARP tesisleri büyük ölçü de işlevselliğini yitirdi ve başka tesislere taşındı sonra da “bakın biz masumuz” demek için kapısını ziyaretçilere açtı.

Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı, 1990'larda inşa edilen ve şu anda Alaska Fairbanks Üniversitesi tarafından işletilen, Alaska, Gakona yakınlarında bulunan HAARP araştırma tesisinin sahibidir.

Sovyetler Birliği 1963 yılında “Sura” adı verilen iyonosfer etkileşim tesisini kurmuştu. Başkent Moskova’ya 400 km mesafede Nijni Novgorod yakınlarında yer alan Sura, 9 hektar alana yayılıyordu.

Yani Nikola Tesla’nın teknolojisini kullanan sadece ABD değildi ve şuan Rusya’nın da elinde HAARP tesisi bulunuyor.

HAARP'taki araştırmacılar, potansiyel verim umuduyla, Dünya yüzeyinden yaklaşık 50 ila 400 mil uzakta, mezosferin üzerindeki Dünya atmosferinin en dış katmanı olan iyonosferi geçici olarak bozmak için güçlü bir yüksek frekanslı verici ve bir dizi 180 HF çapraz dipol anten kullanıyor.

Alaska Fairbanks Üniversitesi, "HAARP gibi bir tesisle, plazma yapıları ve düzensizlikler yaratmak, düşük frekanslı dalgaları uyarmak için iyonosferi bir anten gibi kullanmak, zayıf ışık oluşturmak için istendiğinde bir 'deney' yapmak mümkündür" diyor .

İşte tam burada araştırmacıların itirazları geliyor çünkü yüzeyde ki bir çok anten iyonosfere bir sinyal gönderecek ve yine bilim insanlarına göre iyonosfer bir anten olarak kullanılabilecek.

Peki, şimdi soralım anten ne işe yarar?

Hani bazı kişiler sinyal veya elektromanyetik dalga gönderilmez diyor ya!

Tekrar soruyorum anten ne işe yarar?

Bakın yine bilim insanları antenin ne işe yaradığını nasıl açıklıyor;

“Elektronikte antenler, boşluktaki elektromanyetik dalgaları toplayarak bu dalgaların iletim hatları içerisinde yayılmasını sağlayan ("alıcı anten") veya iletim hatlarından gelen sinyalleri boşluğa dalga olarak yayan ("verici anten") cihazlardır.”

Yanlış okumadınız!

Alıcı ve verici diyor değil mi?

Demek ki buraya kadar anlıyoruz ki HAARP tesislerinde ki antenler ve iyonosfer elektromanyetik dalgaları iletmek için kullanılabilir.

Biz de diyoruz ki HAARP ile bu elektromanyetik dalgalar fay hatlarına yönlendirilerek harekete geçmesi sağlanabilir.

Bu kadar basit!

Nihayet yukarıda ki bir anten ve elektromanyetik dalga topluyor barındırıyor neden yönlendirmesin?

Yahu anten bu anten! Görevi zaten bu değil mi?

Hatta ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri bunu yaptığını açık açık raporlarında söylüyor elbette ki HAARP ile üretilen elektromanyetik dalgaları silah olarak kullanıyoruz demiyor “Haberleşme” için kullanıyoruz diyor.

Peki, sizin uydularınıza ne oldu? Hani şu özel ajan gibi kullandığınız gizli uydularınız ile haberleşiyordunuz?

İşte bizi böyle basit yalanlarla avutuyorlar!

Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerin HAARP ile yapıldığına dair elde ciddi verilerimiz maalesef yok!

Bu nedenle yüzde yüz HAARP ile oldu demek şuan için mümkün değil ancak iyimser bir tavırla bölgede ki fayın yüzyıllardır uyuyan bir dev olduğunu da hesaba katarak doğal olabileceğini düşündüğümü daha önce de ifade etmiştim.

Ancak bu depremler silsilesinde ortaya çıkan gecenin bir anda gündüz gibi 8-10 saniyelik aydınlanması başta olmak üzere pek çok garip durum var.

Ancak HAARP ile iyonosfer üzerinden bir saldırı oldu ise bunun emareleri de olması gerekir ve bölgede ki ilk depremde ne yazık ki bunları göremiyoruz.

Ancak “sü (asker) uyur düşman uyumaz” deyiminden hareketle yine de HAARP ihtimali olabilir mi düşüncesiyle hem araştırmacıların hep devletimizin bu konunun üzerinde durmaları gerektiğini de düşünüyoruz.

Kalın sağlıcakla