Türk toplumu göçebedir. 
Anadolu’ya yerleşene kadar pek çok coğrayada dolaşıp durmuştur. 
Bugün de hala dolaşmayı severiz. 
B



Türk toplumu göçebedir.


Anadolu’ya yerleşene kadar pek çok coğrayada dolaşıp durmuştur.


Bugün de hala dolaşmayı severiz.


Baktın gidecek bir yer bulamadık mı, çat kapı karşı komşuya gideriz.




Göçer, yardımsever, neşeli, hareketli, sıcak kanlı insanların coğrayasıdır bizim topraklar.


Akıllı, zeki ve de çalışkandır bizim insanımız aynı zamanda.


Her ne kadar darbeler, siyasi- ekonomik krizler yaşasa da zenginleşmeyi de başarabilmiştir.


Örneğin; Bugün şehirlerde yaşayan hemen herkesin evinde en az İki adet Telefon, İnternet, Bir araba, TV, Buzdolabı, Bilgisayar, Doğalgaz vs. bulmak mümkündür.


Hatta çok kişi kısa zamanda ev sahibi olmayı dahi başarabilmiştir.




Fakat toplumumuzun kaçırdığı önemli bir nokta vardır, O da ‘Kalite’ meselesidir.


Maalesef toplumumuz kaliteyi, Kullandığı telefonda, bindiği arabada, giydiği elbisede aramakta ve orada bulacağını zannetmektedir.


Oysa kalite dediğin şey bir bütündür.


Örneğin çok lüks bir araba alıp, kalitesini yükselttiğini zanneden bir kişi dişlerini fırçalamaz.


Ya da yazın tatile Güney’e gider fakat say desen Üç tane yazar adı söyleyemez.

Trafikte yol vermez, İki lafının birinde küfür eder, başkalarının karısı – kızını ‘yollu’ zanneder ama kendi bacısına bakılınca adam kesmeye kalkar…



Kendi ev tuvaletini temiz tutar ve fakat girdiği hastane, otel, genel tuvaletleri temizlemeden bırakıp gider.


Kısaca; Maddi olarak kaliteli ama kişisel içerik olarak kalitesizdir.


Bu yüzden akşama kadar abuk-sabuk tv programlarını izler, Sabaha kadar her kanalda sürekli yalan söyleyen adamları dinler ve o yalanlara inanır.


Kişisel çıkarları için tepki koyar ama kamusal fayda için tepki göstermez.


Çoğunlukla haklının değil, güçlünün yanındadır.


Ağzında dini kelimeler dolaşsa da aslında para ve güce tapar.




Dedik ya;


Maddi olarak kaliteli ama kişisel içerik olarak kalitesizdir.


Peki neden böyledir?


Sanırım ve de galiba toplumumuzun asıl sorunu eğitimdir.


Çünkü Osmanlı Devletinden bizlere kalan en önemli yük eğitimsiz insanlardı.


Çünkü; Osmanlı İmparatorluğunda Padişahlar olağanüstü eğitim almış olmalarına rağmen maalesef halk büyük bir cahillik içerisinde bırakılmışlardır.


Bu yüzden; Osmanlı İmparatorluğunda neredeyse toplumun sadece yüzde 3’ü veya 5’i okuma yazma biliyordu.
Maalesef ardından gelen Cumhuriyet de bu sorunu çözebilmiş değildir.




İşte bu yüzden Uluslararası alanda yeteri sayıda sanatçı, bilim insanı, icat, imalatımız yoktur.



Bizler başkasının icat ettiği alet ve teknolojileri alarak kaliteyi arttırdığımızı zannediyoruz.


Oysa bu yanlış.


Aslolan; Toplam insan kalitesinin ne olduğudur.


Şayet; Toplam insan kalitesi’ni arttırabilirsek gerçek anlamda kaliteyi yakalamış olacağız.


Başka türlüsü ‘Havanda su dövmektir’.


Yeter artık bu kadar havanda su dövmekten usanmadınız mı?