TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine ilişkin, "Kamuoyu, Türkiye'nin oyalandığı kanaatinde. Bunu ben tek başına değiştiremem. Kapanış, açılış kriterlerinin bildirilmesi, en azından 23 ve 24. fasılların açılması gerekir ki müzakereler bakımından bir ümit olabilsin" dedi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok ve beraberindeki heyeti Meclis Divan Toplantı Salonu'nda kabul eden Çiçek, burada yaptığı konuşmada AB ilişkilerine Türkiye'nin çok önem verdiğini söyledi. Türkiye'nin AB'yi tercihinin stratejik olduğunu söyleyen Çiçek, 52 yıldır bu hedef peşinde koştuklarını ifade etti.

Birkaç gün evvel Türkiye'de bir AB üyesi ülkenin en üst düzey yöneticilerinden birisiyle yemekte bir araya geldiklerini anlatan Çiçek, şöyle devam etti:

"Bu yönetici 'Türk yemekleri çok lezzetli, çeşitli ama masanın etrafında kilolu kimse göremedim' dedi. Ben de dedim ki AB yolunda koşa koşa kilo tutmuyoruz. Dolayısıyla 52 yıldır bitmeyen bir koşu bu. Türkiye'nin bir devlet politikası olarak biz AB'ye tam üye olmak istiyoruz. Bu kararımızda bir değişiklik yok. 52 yıl sonra geldiğimiz noktada biz şu an müzakere eden ülkeyiz ancak 14 başlık müzakere edilmiş. Halen açılacak pek çok başlık var ama bunlar ne zaman açılacak burada da bir belirsizlik var. Açılmış olan başlıklardan biri hariç kapanış kriterleri yok. Açılacak olanların da açılış kriteri yok. Müzakere edilecek de başlık yok neredeyse. Tabiri caizse motor çalışıyor ama biz kırmızı ışıkta benzin yakmaya devam ediyoruz ve mesafe alamıyoruz. Acaba tüm kabahat Türkiye'de mi? Gerekli şartları yerine getirmedi de ondan dolayı mı ilerleme sağlanamıyor. Bunu soğukkanlı ve karşılıklı bir öz eleştiri yaparak cevaplamamız gerekir diye düşünüyorum."

Türkiye'nin henüz müzakere eden, tam üye olamamış ama buna rağmen Gümrük Birliği'ne tam üye bir ülke olduğunu hatırlatan Çiçek, "Bu ve benzeri ilave edilebilecek başka özelliklere bakıldığında Türkiye dışında kendisine bu türlü engeller çıkarılan başka bir AB üyesi ya da aday ülke var mı" sorusunu yönelterek, bu çerçevede daha evvel Türkiye'de halkın yüzde 80'e varan oranının tam üyeliği arzu ederken, yapılan açıklamalar ve başkaca sebeplerle bu desteğin yüzde 50'nin altına düştüğünü vurguladı.

Çiçek, "Böyle bir müzakere sürecinden netice alabilir miyiz? Kamuoyu, Türkiye'nin oyalandığı kanaatinde. Bunu ben tek başına değiştiremem. Kapanış, açılış kriterlerinin bildirilmesi, en azından 23 ve 24. fasılların açılması gerekir ki müzakereler bakımından bir ümit olabilsin" diye konuştu.

Türkiye'nin eksikliklerini açık yüreklilikle kabul ettiğini ancak iki tarafın da samimi bir öz eleştiriye ihtiyacı olduğunu dile getiren Çiçek, Adalet Bakanı olduğu dönemde Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesinde aktif rol almış biri olarak üye ülkelerin bazılarının Türkiye'nin yerine getirdiği bazı şartları yerine getirmediği halde üye olduğunu hatırlattı. Çiçek, AB terazisinin Türkiye'yi farklı tarttığını belirtti.

Cemil Çiçek, Türkiye'nin herhangi bir alanda temel ya da özel düzenlemeleri yaparken AB üyesi ülkelerin mevzuatlarını dikkate alındığına dikkati çekerek, "Sizin bazı ülkelerinizin uyguladığı kuralları Türkiye de uygulamaya çalışıyorsa koro halinde 'bu hukuka aykırıdır' derseniz, o zaman diğer ülkelerdeki bu hukuka aykırılıklar için ne demek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Tarafların ortak paydasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olduğunu dile getiren Çiçek, bir ülkeyle ilgili sorunları sözleşme ve onun yorumunu yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını merkeze koymadan değerlendirmenin siyasi bir tutum olacağını vurguladı. Cemil Çiçek, "Zaman zaman Türkiye ile değerlendirmeler hukuki olmaktan çok siyasi değerlendirmeler oluyor. O zaman da hukukun üstünlüğü sözünün altı boş kalıyor" diye konuştu.

Günümüzün en önemli gerçeklerinden bir tanesinin terör olduğunu ve her ülkenin buna karşı belli tedbirler aldığını anlatan Çiçek, bazı ülkelerin gözaltı süresini 28 güne kadar çıkarabildiğini ama buna karşılık bu sürenin Türkiye'de 4 güne indirilmesinin bile tartışma konusu olabildiğini vurguladı.

Türkiye'de bir düzenleme yapıldığında bütün dikkatlerin Ankara'ya çevrildiğini aktaran Çiçek, "Biz bir veya birden fazla AB ülkesinin mevzuatında olmayan bir şeyi bugüne kadar yapmadık" görüşünü dile getirdi.

Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler gibi konuların kazanılmasında en temel kurumun parlamentolar olduğunu ve parlamentoların öncelikli konusunun bu konuların kurumsallaşmasını egemen kılmak olduğunun altını çizen Çiçek, şunları kaydetti:

"Bu değerlerin omurgasını uluslararası hukuk oluşturur. Dolayısıyla bir değerlendirme yaparken uluslararası hukukun kriterlerini benimsemek mecburiyetindeyiz. Parlamentolar bu değerler için vardır ve uluslararası bir ceza mahkemesi, hele hele bir bilim kurumu değildir. Geçmişte yaşanmış bir kısım olaylarla ilgili parlamentolar kendilerini ortada bir mahkeme kararı olmadan bir kısım karar alırlarsa o zaman hukukun üstünlüğü sözünün hiçbir anlamı kalmaz. Söylemek istediğim, şu günlerde sözde soykırım iddialarıyla ilgili AP'deki çabalardır.

Biz 1915 olaylarının tüm yönleriyle açığa çıkmasını en çok isteyen ülkeyiz ama bu parlamentoların değil tarihçilerin görevidir. Gelin, siz de buna yardımcı olun, bu tarihi gerçek siyasi istismar konusu yapılmak yerine tüm boyutlarıyla ortaya çıksın ama bunu çıkaracak kurum parlamentolar değildir. Ortada yargı kararı yokken parlamentolar sırf bir iddia üzerine böyle bir istismara aracılık ederse korkarım barışa katkı sağlamış olmaz."

Türkiye'nin Suriyeli mültecilere yaptığı yardımlara da değinen Çiçek, bu konularda tüm dünyanın çekmesi gereken yükün Türkiye'nin üzerine yüklenmiş durumda olduğunu ve ülkelerin Türkiye'ye takdir etmekten öte bir katkı sunmadığına dikkati çekti.

Gümrük Birliği ekonomik açıdan bir başarı hikayesi

AP Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok da Ankara'da bulunmalarının AP'nin Türkiye ile iyi ilişkilere verdiği önemin bir göstergesi olduğunu dile getirdi. Bir önceki görüşmelerinin Ekonomi Bakanlığı'nda olduğunu ve orada Gümrük Birliği ve geliştirilmesi meselesini ele aldıklarını söyleyen Brok, iki tarafın da bu konuda eksiklikler olduğunun ve bazı sorunların zaman içinde ortaya çıktığının farkında olduklarını vurguladı.

"Dolayısıyla Brüksel'de herkes Gümrük Birliği ekonomik açıdan bir başarı hikayesi olduğu için bunu devam ettirmek konusunda istekli" ifadelerini kullanan Brok, AB'nin diğer ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yaparken, bu anlaşmaların Türkiye üzerinde olumsuz etkisi olmaması için bir çözüm yolu bulmak gerektiğinin farkında olduklarının altını çizdi.

Elmar Brok, "Şu anda hem AB hem de Türkiye'nin içinde yaşadığı çok da dostane olmayan dünyada Türkiye ile ilişkilerimiz soğuk savaş döneminde olduğundan çok daha önemli. Ama şunu da biliyoruz ki halklarımız da artık birbirlerine daha fazla destek olmak gerektiğini fark ettiler" şeklinde konuştu.

Ortak çıkarlar üzerinde daha iyi durup her iki tarafta da vatandaşlara bunu daha iyi anlatmak gerektiğini vurgulayan Brok, üyelik müzakereleri konusunda Kıbrıs, Ankara Protokolü gibi eski engellerin farkında olduklarını, öte yandan konsey, fasılların açılması gibi sorunların da masada olduğunu ve bu konularda ilerleme sağlamayı umduklarını dile getirdi.

AP Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Brok, şunları söyledi:

"Bunların yanı sıra yeni sorunlar da var. AB ve AP'de iç güvenlik paketine ilişkin hukukun üstünlüğü ve insan hakları yönünde birtakım tartışmalar da yapıldı. Müzakerelerle ilgili bizim tarafımızda da sıkıntılar var. Sizin de bildiğiniz gibi AB çok zor koşullarda bir genişleme yaşadı. Şu anda da aşmamız gereken bir ekonomik kriz var ve bizim için genişleme şu an oldukça zor görünüyor. Umuyoruz ki Yunan dostlarımızın da yardımıyla bu sorunları aşabileceğiz.

Kopenhag kriterlerinin yanı sıra AB'nin entegrasyon kapasitesine bakmak lazım. Bu nedenle genişlemenin zor bir durum olduğunu söyleyebilirim."

Brok, Akdeniz'deki aramaların bir süreliğine durdurulacağını ve Kıbrıs'ta taraflar arasında daha iyi koşullarda görüşmeler başlayacağını umduklarını anlatarak, "Ama üyelik olsun olmasın bizim için önemli olan enerji politikasıyla ilgili olarak ortak bir anlaşmaya varabilmek. Bunun, Türkiye için de yüksek gelir ifade etmesi açısından önemli olduğunu biliyoruz. Çünkü Türkiye bir geçiş ülkesi olduğundan bir boru hattının başlatılması kendisi açısından da önemli" dedi.

Elmar Brok, Türkiye'ye "İç Güvenlik Paketi"yle ilgili eleştirilerinin tek tek maddelerle değil, genel olarak kanunun oluşturulma şekli ve kontrolün dengede olmayacağıyla ilgili olduğunu vurguladı.

Çiçek'e dikkati çektiği konular için teşekkürlerini sunan Brok, "AB'nin eleştirilerini de olumlu katkı olarak görebilirsiniz diye düşünüyorum" diye konuştu.

Sözde soykırım iddiaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarıyla ilgili olarak söylediklerinin cesaretlendirici olduğunu hatırlatan Brok, bundan sonra daha pozitif yolda ilerleyen bir süreç olacağını umut ettiklerini belirtti.

Brok'un sözleri üzerine Çiçek, Ermenistan Parlamentosu'nun protokolleri gündemden çektiğini hatırlatarak ,"Şimdi siz de cesaretlendirici çabaların içinde olamazsanız bundan Ermenistan da zarar görüyor" değerlendirmesinde bulundu.

Elmar Brok'un bu yılın 100. yıl olması nedeniyle tekrar düşünmek ve ilerlemeyi sağlamak için doğru zaman olmayabileceği yolundaki sözlerine karşılık da Çiçek, "Herkese düşen sorumluluk var. Parlamentolar bu işi kolaylaştırmalı, kendilerini ceza mahkemesi yerine koymamalıdır. Aksi takdirde filanca ülke soykırım yaptı diye bir karar da ben çıkarırım. Bu doğru olmaz ki" ifadelerini kullandı.

AP Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Brok da tekrar söz alarak, kendi ülkesinin soykırım yaptığını kabul ettiğini hatırlattı. Buna karşılık Çiçek, ortada bir mahkeme kararı olduğunu ancak Ermenistan meselesinde bir mahkeme kararından söz edilemeyeceğini vurgulayarak, "Acının yaşanması ayrıdır, bir ülkeye mahkeme kararı olmadan soykırım yaptı diye suçlamak ayrıdır. Sorunun daha objektif anlaşılmasını temin için sizden çaba bekliyoruz" dedi.

Brok, üye ülkelerde bu konuların ele alınış şeklinin farklı olduğunu ve bu konunun AP'de sadece siyasi bir konu değil aynı zamanda bir vicdan meselesi olarak görüldüğünü belirtti.

Cemil Çiçek de uluslararası hukukun esas alınması halinde vicdanları da belli bir yerde buluşturmanın mümkün olduğunu sözlerine ekledi.