Yeni yıl arefesindeyiz, Batı dünyası Noel’i kutluyor. Noel sözcüğü, Anadolu ve Kıbrıs Türklerine süslü ağaçlardan, coşkulu kutlamalardan çok

Yeni yıl arefesindeyiz, Batı dünyası Noel’i kutluyor.
Noel sözcüğü, Anadolu ve Kıbrıs Türklerine süslü ağaçlardan, coşkulu kutlamalardan çok, 1963’te yaşanan “Kanlı Noel”i çağrıştırır.
Yeni yıl arefesinde çok kimse hatırlamak istemeyebilir, ama “Kanlı Noel”i asla unutmamamız gereken bir süreçten geçmekteyiz. Yeni bir dünya düzeninin kurulduğu ve Ortadoğu’daki ülkelerin Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında kaosa sürüklenip parçalandıkları bir dönemde, küresel güçler arasında yaşanmakta olan enerji merkezli çatışmalar, stratejik konumundan dolayı, Kıbrıs’ın önemini her geçen gün biraz daha öne çıkarmaktadır.
AB yöneticileri, üyelik müzakerelerinin devamını Kıbrıs koşuluna bağlayarak, “Rum Yönetimi’ni adanın tek temsilcisi olarak tanıyın” diye bastırırken, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da, adanın güneyindeki doğalgaz rezervlerini kullanarak Doğu Avrupa ülkelerini Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarma çabasında olduğundan, Kıbrıs Türkü’ne “anlaşın” baskısı yapmaktadır. 
AB ile müzakereleri başlatan anahtar rapor olan 273 sayfalık "2004 Türkiye-AB İlerleme Raporu" ile ekleri olan "AB Tavsiyeler Raporu" ve "AB Meseleler ve Etkiler Raporu", 2005'ten itibaren, Türkiye- AB ilişkilerini belirleyip yönlendirmektedir.
Bu raporlarda belirlenen şartlar yerine getirilse, egemenliğimizden vazgeçmek, akarsularımızın, GAP'ın kullanımının denetlenmesine razı olmak gibi  ödünler verilse bile, Türkiye'nin AB'ye tam üye olması mümkün olamıyor. Çünkü AB, hiçbir ülkeye uygulamadığı halde, Türkiye'nin tam üye olabilmesi için referandum koşulu koymuştur. Yani, bütün fasılları tamamlanmış olsak bile, tam üye olabilmemiz için, bütün üye ülkelerde yapılacak referandumlarda "Evet" oyu almamız gerekiyor. 600 bin nüfuslu Güney Kıbrıs Rum Kesimi "Oxi/Hayır" derse, Türkiye AB'ye üye olamayacak..


KIBRIS KONUSUNDA TUZAKLARLA DOLU
BİR SÜREÇ
 BAŞLATILMAK İSTENİYOR


Aklımızı başımıza alalım; Kıbrıs konusunun biran önce çözüme kavuşturulmak istenmesinin öncelikli hedefi, Ada'nın güneyindeki 450 milyar metreküplük doğalgaz hazinesidir. Kıbrıs Türkü'nün, Nisan ayına kadar sürdürülmesi planlanan hızlandırılmış referandum süreci sonrasında yapılacak bir oylamayla, kaderini Rumların insafına terketmesi hedeflenmektedir.  2004’te adanın tamamını temsilen AB üyesi yapılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türklere herhangi bir ödün vermesi gibi bir kaygısı yoktur.
Değişmekte olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika haritaları ve güneyindeki 12. Afrodit Parseli'nde keşfedilen doğalgaz rezervi nedeniyle, Kıbrıs'ın stratejik önemi daha da artmıştır. AB'nin krize girmesiyle çok zor duruma düşen Kıbrıs Rum yönetiminin Rusya Federasyonu'ndan 8 milyar Euro kredi alabilmesi de, Kıbrıs'ın artan öneminin bir göstergesidir.
Kıbrıs, güneyindeki doğalgaz rezervi nedeniyle, Ortadoğu'nun en güvenli enerji terminali olmayı hedefleyen İsrail'in de ilgi alanı içindedir. 12. Afrodit Parseli'ndeki doğalgaz rezervini Amerkalı Noble şirketinin çıkarıp pazarlayacağı kesinleşmiş gibidir.
Geçen gün yayınlanan haritalarda görmüşsünüzdür; ABD ve İngiltere küresel haberleşme ve dinleme ağı içinde Kıbrıs'ı çok önemli bir üs olarak kullanmaktadır.
Kıbrıs'ın küresel öneminin giderek artmakta olduğu bir dönemde Ada konusundaki duyarlılığımızın giderek azalmakta olmasını anlayabilmek mümkün değildir.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın da devreye girmesiyle, Kıbrıs konusunda çok dikkatli olmamız gereken bir süreç başlamıştır. Ban Ki-moon Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturma konusunda çok hevesli görünüyor. Karşımıza, kaporta boyası değiştirilmiş yeni bir Annan Planı çıkabilir. Kareg Fog beslemelerinin çabalarıyla "Evet" dediğimiz, fakat Rumların "Oxi" demeleri sayesinde kurtulduğumuz Annan tuzağı ile yeniden karşı karşıya kalabiliriz.
O nedenle, masaya oturmadan önce verebileceğimiz ödünlerin sınırını belirleyen bir ön protokol imzalanmalıdır. Kabul edilirse masaya oturmalı, kabul edilmezse, Ankara'nın B Planını devreye sokup "iki devletli çözüm için diplomasi trafiği" başlatılmalıdır. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU, "Tek egemenlikli çözüme kesinlikle 'evet' demeyiz" dediğine göre, bizce daha fazla oyalanmaya gerek yoktur. Çünkü, AB üyeliğini kapan Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Kıbrıs Türkü'ne hiçbir şekilde ödün vermeye yanaşmayacaktır.
Artık, AB konusundaki gerçekleri de görmeliyiz. Prof. Dr. Oya AKGÖNENÇ 2004 AB Türkiye İlerleme Raporu'nun ve iki ekinin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini kesinlikle engellediğini madde madde ortaya koyuyor. "Kıbrıs sorunu AB ile ilişkilerimizde en büyük engel" diyerek, kendimizi aldatmaktan artık vazgeçelim. (Bknz:Oğuz Çetinoğlu Önce VATAN, 1-2 Kasım 2013)
Bizim AB maceramız da öyle 50 yıllık falan değildir; başlangıcı Kırım Savaşı'na (1853-56) dayanır. İngiliz ve Fransızlarla birlikte Ruslarla çarpıştığımız Kırım Savaşı sonrasında toplanan Paris Konferansı'nda (1856), Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünün Avrupa devletlerinin garantisinde olduğu kayda geçer. Fakat, bu konuda hiçbir adım atılmayınca, Padişah Abdülmecit, üzerinde, “Senin için öldük Avrupa" yazan madalyalar bastırarak sözünde durmayan Batılı diplomatlara göndermişti. Aradan 150 yıl geçti; AB maceramız hala sürüyor ve hala “AB hedefinden vazgeçemeyiz” diyebiliyoruz!
Kendimizi kandırmaktan artık vazgeçelim. "YAŞASIN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ" demek ve KKTC’yi dünyaya tanıtmak için daha ne bekliyoruz? 

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU, "Tek egemenlikli çözüme kesinlikle 'evet' demeyiz" dediğine göre, bizce daha fazla oyalanmaya da gerek yoktur.
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Cennetmekan Rauf Denktaş’ın vasiyetini hiçbir zaman unutmayalım: “Kıbrıs Türkü, devletine sahip çık"
Umutsuz söylemler sürdürmek istemiyoruz, ama Kıbrıs’ı Girit yapmak için yapılan çalışmaları daha fazla görmezden gelemeyiz..

UMUTAMADIĞIMIZ “KANLI NOEL” TÖRENLERİ

“Kanlı Noel”in yıldönümlerini, yüreğimde bir buruk özlem, karmaşık duygular eşliğinde anmaktayız..
Her yıl, “Kanlı Noel”leri, değerli yazarımız, Kıbrıs Gazisi E. TÜMG. Cumhur Evcil Paşamızın TESUD çatısı altında organize ettiği görkemli törenlerle andık ve anmaya devam ediyoruz. Bu geleneksel törenlerin onur konuğu, her zaman, Türk tarihine bir bayrak, bir devlet armağan etmiş olan büyük devlet adamı Cennetmekan Rauf Denktaş olurdu. Çoğunlukla Harbiye Askeri Müzesi salonlarında düzenlenen bu görkemli törenlere Kıbrıs gazileri, o karanlık günleri yaşayanlar, Kıbrıs davamızın Türkiye ve Kıbrıs Türkü açısından önemini kavramış insanlarımız katılır, anlatılanlar, bazen gözyaşı akıtarak, bazen de gururla kanatlanarak dinlenirdi.
“Kanlı  Noel” denilince ilk akla gelen, 24 Aralık 1963'te Lefkoşa'nın Kumsal semtinde katledilen 11 kişidir. Bunlardan 4'ü Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan’ın ailesiydi. E. Tuğg. İlhan, o dönemde, 1960 anlaşmalarına göre Kıbrıs'ta görev yapan 650 kişilik Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanlığı'nda görevli binbaşıydı. İlhan'ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ile Hakan hunharca katledilmiş olarak bulunmuştu. (Bu ev daha sonra, “Barbarlık Müzesi” adıyla ziyarete açılmıştır.)
Siz hiç, E. Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan’ın anılarını kendi ağzından dinlerken, gözyaşlarına boğuldunuz mu?
Dizlerinden yeni ameliyat olmuş Cennetmekan Denktaş’ın, oturduğu yerde acılar içinde kıvranırken, kürsüye çıktığında, 1 saatten fazla arslanlar gibi kükrediğine tanıklık ettiğiniz oldunuz mu? Kıbrıs’ın tarihinde Yunanistan’ın ve Rumların her dönemde ENOSİS peşinde koştuklarını vurgulayan KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın, “Şehitleri anma haftası yaşıyoruz. Şehitlik, hak için, hürriyet içindir. Şimdi Kıbrıs meselesine baktığımızda, bunca fedakarlık, bunca şehit, yıllarca dünyayı karşısına alan Türkiye’mizin , anavatanımızın yaptığı fedakarlıklara ve geldiğimiz noktaya bakalım; şehitlerimizin kemikleri sızlamıyor mu?” şeklindeki isyanı karşısında, ciğerinizin volkan lavlarıyla dağlandığı oldu mu?
Kıbrıs Gazisi E.Tümg. Cumhur Evcil’in, “1963’te Kıbrıs’ta yaşanmış olan ‘Kanlı Noel’i biz hatırlamasak, Sayın Denktaş ve sizler bu toplantıyı teşrif etmeseniz, bu tarihi faciayı anan, anlatan olmayacak mı? Basınımızda, medyamızda bu konuda en küçük bir haber görememenin üzüntüsünü yaşamaktayım” şeklindeki siteminin yüreğinizin derinliklerinde yankılandığı oldu mu?
“Kanlı Noel”i Lefkoşe’nin Minareli Köy’ünde yaşayan Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Zehra Bilge Eray’ın, “21Aralık günü başlayan ve tarihe ‘Kanlı Noel’ olarak geçen olaylarda ölen ve Kıbrıs için can veren bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Tüm dünya 1964 yılının gelişini neşe içinde kutlarken, Kıbrıs Türkü şaşkın ve perişandı. Türklerin yaşadıkları bölgelerden dalga dalga feryatlar yükseliyordu. (…) 1896 Şubatında Girit’te yaşananlar, 21 Aralık 1963’de Kıbrıs’ta yeniden yaşanmıştır” uyarısını dinlerken iliklerinize kadar sarsıldığınız oldu mu?
Yine bir “Kanlı Noel”i anma toplantısında konuşan ve 1960 öncesindeki yıllarda Hürriyet Gazetesi Sahibi Sedat Simavi’nin yaktığı meşale çevresinde kenetlenen milletimizin Kıbrıs davamızı büyük bir heyecanla sahiplendiğini, siyasi otoritenin de milletin bu heyecanından aldığı destekle Londra ve Zürih anlaşmalarını imzalamayı başardıklarını, kendisinin de bu anlaşmalar çerçevesinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olduğunu anlatan Kemal GİRGİN’in “Kıbrıs bizim için idoldü. O günden bu günlere baktığımda büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktayım” şeklindeki isyanına bütün yüreğinizle katıldığınız oldu mu?
Türkiye Cumhuriyet’nin şahlanış hamlesi olan Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmış yürekli bir komutandan, çıkartmanın ilk günlerinde uzun süre muhasara altında kalan ve susuzluktan kıvranan askerlerine, güneş altında ateş kesilmiş süngülerini yalatarak susuzluklarını gidermelerinin hikayesini dinlerken, bilimsel gerçeklerle efsaneler arasında savrulduğunuz oldu mu?
1974 Barış Harekatı sırasında Tank Taburu Komutanı olan Üsteğmen Mahmut Şalıtürk’ten, emrindeki onbaşı Gürler Erdağ ile er Abdülkadir Kurt ve er Recep Doğan’ın tonlarca ağırlıktaki paletli tankı 1733 rakımlı Beşparmak Dağları’na tırmandırıp Rumların makineli tüfeklerini susturmalarının hikayesini dinlerken gururla kanatlandığınız oldu mu?
Mücahitler Derneği Başkanı Güner Rıfkı’dan Kıbrıs’ta mücahitlerin teşkilatlanmasını, Prof Dr. Ata Atun’dan genç mücahitlerin Kıbrıs’ı Türk yapabilmek için katlandıkları fedakarlıkları, 21 Aralık 1963'de nelerin yaşandığını ve Kıbrıslı Türklerin ilk devletleşme yolunda kurulan "Genel Komite" adımının nasıl atıldığını dinlerken, “Şu Çılgın Türkler” diyerek göğsünüzün kabardığı oldu mu?
1960’ta imzalanan Garantörlük anlaşmaları gereğince Kıbrıs’ta bulunana Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’na katılmak için defalarca başvuran Teğmen Atilla Çilingir’in 20 Temmuz sabahı kendini 1974 Barış Harekatı içinde buluvermesinin, bölük komutanı olarak her iki harekatta da başarıyla görev yaptıktan sonra “Gazi” unvanı ile onurlandırılmasının hikayesini dinlerken, “Böyle kahramanlarımız oldukça, sallanırız belki, ama asla yıkılmayız” diye teselli bulduğunuz oldu mu?

BALKANLARDAN ORTADOĞU’YA YAŞADIKLARIMIZ
BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ OLAYLAR DEĞİLDİR


“Kanlı Noel”i anma törenlerinden bir demet duygusal anı sunduk.. Dün Balkanlarda, Kırım’da, Kuzey Afrika’da, Kıbrıs’ta, Srebrenitza’da, Saraybosna’da yaşadıklarımızla I. Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’da yaşadıklarımız birbirinden bağımsız olaylar değildir.
Hepsinden çıkarılacak dersler vardır. Hepsinin hedefi aynıdır: Türk varlığını Anadolu yaylasının orta yerine hapsetmek, kendini besleyen ana kaynak olan Türkistan’la ilişkisini koparıp soluksuz bırakarak tarihten silmektir. Türk Kurtuluş Savaşı nedeniyle rafa kaldırılan plan, yüzyıl sonra yeniden uygulamaya konmuştur. Başarı şansı, bizim bu planı algılama ve yanıtlama yeteneğimizle orantılıdır.
Yıllarca, “Kanlı Noel”in yıldönümleri törenlerinde anlatılanlardan, yaşananlardan, hem kendimize hem de Kıbrıs Türkü’ne unutulmaması gereken dersler çıkarmak gerekir. Çok değil, 100 yıl önce, Yahya Kemal’in özlemle andığı Balkan şehirleri birer Türk yerleşim birimiydi. Daha yakına gelelim; Ortadoğu’da yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimleri olan şehirlerin demografik yapıları bilinçli operasyonlarla değiştirilmiştir. “Bir devletin güvenlik sınırı, siyasi sınırlarının çok ötesindedir” gerçeğini hiçbir zaman unutmamamız gerekir. 
1. Dünya Savaşı'na giden yolu açan Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı'yı tarihten silme adına yapılan hesaplarda, kurulan tezgahlarda varılan sonuç şuydu: "Güneyde Mısır ile Kıbrıs, Kuzeyde Kırım kontrol altına alınmadıkça Osmanlı yıkılamaz". Planlarını Uyguladılar ve büyük ölçüde hedeflerine vardılar. Amerikan ordusunun resmi yayın organı olan dergide yayınlanan Ortadoğu haritasına bir göz atın, “dostlarımızın” (!) bize “Kanlı Noel”ler yaşatma konusunda ne kadar hevesli olduklarını göreceksiniz.
Yazımızı bir şiirle noktalayalım:
“Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı ced? 
Şimdi Hazar uzaktan feryadımı dinliyor, 
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed? 
 Kıbrıs’ın ayrılışı derd oldu içimizde, 
Barbaros’un sesini kaybettik Akdeniz’de, 
Adalar yabancı da, dinmez derleri bizde, 
Balkan’ımız vatandan ayrıldı mı nihayet?”
Seyyid Ahmet Arvasi