Maraş'tan bir haber geldi.

Dediler ki merik ölmüş.

Keşke merik ölmeseydi.

Kesileydi elim kolum.

Oy merik merik merik.

Ben kurbanım sana merik.

Ben hayranım sana merik oy oy oy.

İşte bu dizeler geçmişin izlerini taşıyor.

Maraş'ta yapılan katliamın izlerini!

Gelin Maraş'ta yaşanan olayları bütün acısıyla bir hatırlayalım, vicdanı olanlarda ellerini vicdanına bir koyuversin!

Gözlerin görmez olduğu, kulakların duymaz olduğu, vicdanların sızlamaz olduğu bir gün olmuştu 24 Aralık.

Ve 12 Eylül 1980 darbesinin, ilk kilometre taşının döşendiği gün olmuştu 24 Aralık.

Yani 43.yıl önce yaşanan ve belleklerden silinmeyen 24 Aralık 1978 Maraş katliamı.

Ağır ağır sistemli bir şekilde gelen bir katliamdır Maraş Katliamı.

Olaylarda hani o filmlerde gördüğünüz, Kırk Haramiler masalında olduğu gibi,  Alevi ailelerin yaşadığı evlerin kapıları bir bir  boyanır. Söylediklerine göre nüfus sayımı yapılmaktadır.

Çiçek Sineması'nda oynatılan Zeynel ile Veysel adlı aşk filmi, Ülkücü Gençlik Derneği tarafından değiştirilerek "Güneş Ne Zaman Doğacak" adlı film gösterime sokulur ve belediye anonslarıyla Kırım Türklerinin Sovyetler Birliği'ne karşı direnişini anlatan bu filmin gösterime girdiği duyurulur.

( O zamanlar da zaten sağcı-solcu ayrımının had safhada olduğu dönemler, zaten 2 yıl sonra da darbe oluyor.)  Üç gün sonra (10 Aralık 1978) toplanan aşırı sağcı kesim sinemaya doluşuyor ve film saat 20,00'de izlenmeye başlıyor. Fakat filmin ortalarında (20.45) sinemada tahrip gücü düşük bir dinamit patlatılıyor ve-1'i ağır 7 kişi yaralanıyor.

Patlayıcıyı atan, Ökkeş Genger adında, kendini ülkücü olarak ifade eden genç bir insandır. Bu olaydan sonra bombalamayı solcuların yaptığı haberi bir anda yayılır. Çevre illerden getirilen insanlarla birlikte, halk galeyana gelir. CHP binasına, PTT binasına ve bir derneğe saldırırlar.

Ertesi gün Alevilerin uğradığı bir kıraathane bombalanır. Olayın olduğu günün akşamı ise iki tane öğretmen evlerine giderken solcu oldukları gerekçesiyle öldürülür.

Daha sonraki gün öğretmenlerin cenazeleri kaldırılır. Beş bine yakın insan vardır cenazede. Fakat daha önceden toplanmış olan sağcı bir grup ellerindeki taşlarla, sopalarla ve kesici aletlerle cenaze namazının kılınmasını engellerler. Olaylarda çatışma çıkar. Güvenlik güçlerinin müdahale etmediği olaylarda, sağcı grup Alevilerin işyerlerine ve CHP'li insanların dükkanlarına da saldırırlar.

O gece sağcı gruplar Alevilerin saldıracağı safsatalarıyla halkı silahlandırırlar.

Ertesi gün karşılıklı çatışmalar başlar. Ve günlerce sürer.

Bir tanığın ifadeleri.

Evimize saldırmışlardı.

Kaçtık.

Mecburen Mahmut Kuşat'ın (Kürt Mahmut) evine sığındık. Kendisinden korkuyorduk.

Bize, "Biraz sonra geleceğim" diyerek dışarı çıktı.

O sırada telefonu çaldı, açtım.

Telefona çıkan şahıs, "Ben Ahmet Yıldız'ım dedi ve Mahmut'u sordu.

Kendisine "Evde olmadığını ve benim de akrabası olduğumu" söyledim.

Biz burada komünist Alevileri epeyce öldürdük dedi.

Elimize geçen komünist kurtulamıyor, doğruca fabrikaya atıyoruz.

Nusret (Nusret Kusat, Mahmut'un oğlu) İslahiye'den bir sandık silah getirdi.

Burada pek gözükmemesi için gönderdim.

Herhalde eve gelir.

Şu anda bizim Bekir ve Mehmet bir Alevi'yi çevirdiler.

Durum iyi.

Bizim gibi yaparlarsa, şehirde hiç bir Alevi komünist sağ bırakmayacağız.

Sizin orada durum nasıl? Dedi.  İyi, iyi burası sakin, dedim ve korkudan kapattım.

Hemen Vilayeti aradım.

Çıkan komutana, 15 dakika içerisinde bizi kurtarmazsanız öldürecekler dedim.

Eğitim Enstitüsü'ne de telefon ettim.

Bizi kurtarmaları için yardım istedim.

15 dakika kadar sonra zil çaldı.

İçeri Mahmut Kuşat girdi.

Hemen telefona koştu.  Telefonda Başhekim Çetin Diker'le görüştü.

Ağabey komünist Aleviler' in seni öldürdüğünü duyduk ve çok üzüldük, şükür sağsın dedi.

Evde bulunanlar titremeye başladık. Askeri arabalar o anda geldi. Kurtulduk.

Yapılan saldırılardan sonra acilen evlerde kadın ve çocukların kurşuna dizildiği, boğazlarının kesildiği, daha sonra ölülere gaz dökülerek evlerinin ateşe verildiği bildirilmiştir.

Maraş katliamının en büyük farkı nedir siye sorarsanız; ortada bir başkaldırı yok, bir olay yok, karşı karşıya gelmiş gruplar yok, evinde işinde başına geleceklerden habersiz Masum insanların kadın, çocuk, yaşlı, fakir, zengin köylü, memur denmeden en vahşi yöntemlerle katledilmesidir.

Yani daha bir gün önce komşusu ile yemek yiyen, çay içen, sohbet eden insanlar, yine o komşularına öldürtülmüşlerdir.

İşte böyle olmuştur, bu ülkede bu ülkenin halkına yaşatılan.

Saldırılar sonucunda resmi verilere göre 150 kişi öldüğü, 176 kişi yaralandığı, 200 Ev'in yakıldığı, 70 işyerinin tahrip edildiği açıklanır.

İktidarda CHP vardı Başbakan Ecevit'tir. Olaylardan sonra İçişleri Bakanı yaptığı açıklamada olayların sorumlusunu sol örgütler olduğunu söyler. Ve partisinden çok büyük tepki alır. İstifa eder.

Alevilerin hemen hemen hepsi olaylardan sonra Maraş'ı terk eder.

Bu acılar o günün askeri mahkemesinde nasıl sonuçlanmış birde oraya göz atalım!

Davanın Sonucu ve Yargılanmalar.

Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay İlleri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1. Nolu Askeri Mahkemesinin gerekçeli kararı şöyledir.

804 kişi hakkında dava açılır. Bu sanıklardan 29'u ölüm cezasına, 7'si müebbet hapse, 7'si 15-24 yıl arasında, 29'u 10-15 yıl, 259'u da 5-10 yıl arasında, 26'sı ise 1-5 yıl arasında hapis cezası almışlardır. 379 kişi davadan beraat ederken 68 kişi firarda olduğu veya dava sırasında ölmüş olduğu için davadan düşerler. Öte yandan ölüm ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır.

Ardından mahkemenin kararı Yargıtay'ca bozulmuştur. Yeni yargılama sonucunda da idam cezaları uygulanmadı.

Kanlı Maraş dosyası sessizce kapatılmış oldu.

Acıların, acı çektiği, kurbanların o vahşet içindeki çığlıkları ile kapalı vicdanlara, yüreklere seslendiği ve adeta belleklerimizden silmek istediğimiz o gerçeklere artık sahip çıkarak, onların sahipsizliğine sahip, acılarına ağıt olmamızı bekliyorlar.

Maraş Katliamını unutmayalım, unutturmayalım.