Bir halka, bir millete böyle bir sadist ırkçı yaklaşımın eşi ve benzerine tarihte rastlanmamıştı. Araplar, Türk düşmanlığını hadislerle (bkz. buhari, e’s-sahih, kitabu’l-cihad/95,96; müslüm, e’s-sahih, kitabu’l-fiten/62,66, hadis no: 2912; ibn mace, h.no: 4096-4099); ebu davud, sünen, hadis no: 4304; tirmizi, h. no: 2251; ibn mace, h. no: 4099) kıyamete kadar süreceğine inanmaktalar. Akıl almaz vahşetin tarihe geçen belgeler şöyle: 

Emir Faysal'ın 11 Ağustos 1919 günlü mektubu: "Bütün Müslümanların gözleri İngiltere’ye dikilmiştir. Türk-Müslüman İmparatorluğu'nun yıkılmasında asıl kuvvet olan Araplar, şimdi ödüllerinin ne olacağını bilmek istiyorlar." (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, s.118)

Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917'de Bağdat’ı ele geçiren general Mod'a, "Bağdat'ı Turanilerden (Türklerden) kurtardığı için Allah’a şükrettiğini, İngilizlerin başarılarına duacı olduğunu" bildirmiştir. (Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.303-304)

''Suriyeliler, geri çekilen birliklerimizin köylerden, kasabalardan ve şehirlerden geri çekilişi sırasında taciz ediyorlar, yaralı askerlerimizi vahşice ve işkenceyle şehit ediyorlardı.'' (Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi s.45, Bahar 2010, s. 37-69)

''Nablus meydan muharebesi'ndeki bozgunu Araplar tamamlıyorlardı. Bütün Suriye ayaklanmıştı. Çekilme halindeki Türk askerleri, Arapların baskınına uğruyorlardı. İngilizlerle işbirliği yapan Şerif Faysal, Türk ordusunu arkadan vurmaktaydı.'' (Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, c.ı, s.26-27)

''Türk ordusunun 1918 Eylül ayı içerisinde Tafas çekilme harekâtında Lawrence, kinini ve öfkesini kontrol edemez haldeydi. Artık Türkleri hiçbir şeyin kurtaramayacağını biliyordu. Bütün benliği ile kendini o kanlı katliama vermişti. Korkunç çığlıklar atıyor, deli gibi bağırıyordu. Süngülü bir Türk erinin yüzüne ateş etti ve yere yığılan ölüyü atına çiğnetti.'' (Matthew’den; çeviren Kemal Kutlu, Casus Lawrence’ın Öldürülmesi, Bayrak Yayınları, Cağaloğlu / İstanbul, 1991, s. 173)

''Arap askerleri, Lawrence'ın kışkırtmasıyla Dera’da terkedilmiş bulunan bir hasta trenindeki bütün yaralı ve hasta Türkleri merhametsizce öldürmüşlerdir.'' (Willy Bourgeois; çeviren Nusret Kuruoğlu, Lawrence, İstanbul, 1967, s. 135-136)

''Lawrence'in adamları, içlerindeki bütün o Arap canavarlarıyla, sürüden ayrılıp dağılan askerleri öldürüyor, üst başlarını soyup alıyor, askerlerin organlarını kesiyorlardı.'' (Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi s.45, Bahar 2010, s. 37-69)