Dünyamız büyük, çok büyük, bizler insan olarak doğayla, milyona yakın canlı türüyle ve hayatı diğer insanlarla paylaşarak yaşıyoruz. Hayvan türleriyle hatta ağaçlarla, çiçeklerle dahi iletişime girip dostluklar kurabilir insan da, cılız kalır, masalımsı kalır. İnsanın dostu insandır, tanışıklık ve arkadaşlık sonrası sıkı bağlar ve ortak anlayış zemini oluşturulabilmişse temelinde ilkeli, ortak doğrular belirlenebilmişse artık arkadaşlık diyaloğu level atlamıştır, dostluk olmuştur. Dostluklarda elbette akıl, mantık temelli doğru düşünme gerekliliği vardır da, asıl beslendiği duygular ve yürekli yaklaşım şekilleridir. Dostlukların temel dolgusu sarsılmaz güvendir, doğruluk ve samimiyet, içtenliktir. Dostluklarda menfaat, kazanç, çıkara endeksli tutum ve davranışlar olmaz, var ise de bu omuzdaş diyaloğa dostluk denilmez.

..

Zalimliğiyle ünlü bir Kral, idam cezası verdiği iki mahkûmdan birinin canını kendisini çok eğlendirecek bir yolla bağışlamak ister.

Sonra iki darağacı kudurur ve mahkûmlardan ikisine de, omuzlarına basacakları ve güvenebilecekleri birer kişi çağırmalarını ister.

Bir taraftan da ülkenin bilge kişisini de kendince sınamak istemiştir.

Bu yüzden her şey hazır olduğunda yanı başına oturtmuştur yaşlı bilgeyi.

Sonrasında mahkûmlar kendi seçimleri ve istekleriyle çağırdıkları kişilerin omuzlarına basar ve boyunlarına ipler geçirilir...

Mahkûmlardan biri çok güçlü kuvvetli birini çağırmıştır. Diğeri ise kendisinden daha cılız olan arkadaşını çağırmıştır ve onun omuzlarına basmaktadır.

Kral tam o anda sorar yaşlı bilgeye.

- "Hadi şimdi göster hünerini, sence önce kim yıkılacak?

Güçlü olan mı? Yoksa şu cılız olan mı?"

- Yaşlı bilge kendinden emin cevap verir.

-"Güçlü olan çok sürmez yıkılır efendim. Diğer cılız olan ise ölse yıkılmaz. Cılız olanın omuzlarına basan mahkum canını kurtaracaktır.-"

İki saatlik çok çekişmeli geçen ölüm kalım savaşında, güçlü adam yıkılıverir en sonunda. Ve onun omuzlarına basan mahkûm darağacında can verir.

Kral şaşkın bir halde sorar yaşlı bilgeye.

-"Nasıl oldu da şu cılız adamın galip geleceğini bildin? Sen gerçek bir bilgesin-"

Yaşlı bilge yerinden kalkmış sevinç içinde arkadaşına sarılan ve canını kurtaran mahkûma bakar ve Kral'a şöyle der.

-"Bunu bilmemin bilge olmakla alakası yoktur.

İki mahkûm darağacına çıkarılmadan önce onları dikkatle izledim. Kendi istekleriyle çağırdıkları adamlar yanlarına geldiler. Biri çağırdığı güçlü adama bir kese altın verdi. Belli ki parasıyla tutmuştu onu, canını kurtarabilmek için.

Bunun için o adamın güçlü vücudunun kâfi geleceğini düşünüyordu.

Diğeri ise uzun uzun sarıldı arkadaşına. Birlikte gözyaşı döktüler. Sonra o cılız adam yeminler etti arkadaşına.

Ölsem yıkılmam diye.

Gerçek birer arkadaş olduklarını anladım o anda... Ben sadece menfaat üzerine kurulan şeylerin çok uzun sürmeyeceğini bildim efendim... "

-Menfaat üzerine kurulan her şey, yıkılmaya mahkûmdur...

..

Marifet dostlarımızı seçmekte, marifet her hâlükârda “ölsem yıkılmam” diyebilecek dostlara sahip olmakta ve aynı duygu ve düşüncelerde dost olmakta. İnsan olarak ekseri yanıldığımız ve kendimizi dahi kandırdığımız ayrıntı, en ideal, en yıkılmaz, en sırdaş, en destekçi kişilerden dost arıyoruz da kendimiz buna uyuyor muyuz, iyi bir dost olmanın gerekliliklerini gerçekleştiriyor muyuz, muamma