Dorr Raporu (1933)

Thornburg Raporu (1949)

Neumark Raporu (1949)

Berker Raporu (1951)

Martin-Cush Raporu (1951)

Gruber Raporu (1952)

Hanson Raporu (1954)

Baade Raporu (1959)

Chailloux- Dantel Raporu (1959)

Max von der Porten Raporları

Hilts Raporu (1948)

Mook Raporu (1962)

Fisher Raporu (1962)

Podol Raporu (1963)

Bunlar nedir diye sorabilirsiniz; bu raporlar ve bilmediğimiz diğer raporlar, Cumhuriyet döneminde 1933 yılından başlamak üzere günümüze kadar izlenecek yolu ve stratejileri belirleyen ve yabancılar tarafından hazırlanmış olan raporlardır...

Ne yazık ki, bu raporlar; Türk devlet bürokrasisi ve siyasetinde Osmanlı'dan bu yana sorunların çözümü için yabancı uzmanlara (!) başvurma hastalığının Cumhuriyet döneminde de, devam ettiğinin önemli bir göstergesidir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemleri ile birlikte Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinden ki, buna 1945'ten sonra ABD'de eklenmiştir, çeşitli uzmanların ülkemize gelmesi ve yol haritamızı çizmeleri, hem üzücüdür hem de düşündürücüdür.

Bugün Türkiye, geçmişte yaptığı yada yapmaya icbar (mecbur bırakılmak, zorlanmak) edildiği tercihlerin halk üzerinde yarattığı yıkıntıyı yaşamaktadır.

Yani aslında çok uzun yıllar önce "kendi bindiğimiz dalı kesmişiz de" halkı bundan habersiz bırakmışız! Bu bilgi, siyasetçiler, bürokratlar ve (sözde) aydınlar arasında tesadüf bu ya, kalıvermiş hiç dışarıya sızmamış!

Günümüzde ağır ekonomik sorunlar yaşıyor ve bunları şiddetli bir şekilde tartışıyoruz ama herkesin bildiği bu gerçekleri göz ardı ediyoruz diye düşünüyorum...

Günümüzde Maliye Bakanı Nurettin Nebati nasıl Londra'da para arıyorsa geçmişte de Mustafa Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve benzerleri Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da benzer nedenlerle Avrupa Devletlerinin büyükelçiliklerini aşındırıyorlardı. Eğer bu olaylar karşısında bir mantık köprüsü kuramıyor isek ülkemizi bir refah ülkesi haline nasıl getireceğiz?

Keza Turgut Özal, Kemal Derviş, Mehmet Şimşek ve Ali Babacan başta olmak üzere ve benzerleri tarafından bizlere IMF ve Dünya Bankası ya da uluslararası finans kuruluşları tarafından dayatılan rapor ve programların; memleketimizde üretimsizlik, işsizlik, enflasyon (pahalılık) ve ülkeden umut kesilmesi gibi bir sonuçlar ortaya çıkardığını göremiyorsak, geleceğimizin büyük bir tehlike altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Elektrik ve su faturaları niçin pahalıdır? Türkiye enerji de, dışa bağımlılığını neden ortadan kaldıramamıştır? Yüksek faizli aşırı borçlanma niye üretime ve istihdama dönüşmemiştir? 

Sakın bu raporlar sayesinde olmasın?

Bir garip ilişkiler yumağı içindeyiz vesselam... Bu raporlar hep idarenin ıslahına ve reform arayışlarına dönük hazırlanmış ama hep dışarıya bağımlılık ve ekonomik bir işgalle netice vermiş...

Bunları bilirsek belki temelsiz boş tartışmaları bir kenara koyar ve ülkenin yarınlarını kurtarmak için çaba sarf etmek mümkün olur... Ne diyeyim bir yerden başlamak lazım!