1963 yılı, yaşlı dünyamızın yaşayabileceği en acı olayları yaşamıştır!.. Hem de Hristiyan âleminin en kutsal günü olan Noel’de! Kıbrıs ta

1963 yılı, yaşlı dünyamızın yaşayabileceği en acı olayları yaşamıştır!.. Hem de Hristiyan âleminin en kutsal günü olan Noel’de!
Kıbrıs tarihine vahşet Noel’i olarak girecek olan bu acı günde Rum’lar Kıbrıs Türk Halkını yok etmenin ilk provasını yapmışlardı!
Tarih 21 Aralık 1963’ü gösteriyordu! Akritas planı uygulanmaya başlamıştı! 3 gün içerisinde 24 masum Türk öldürülmüş ve 40 Türk’te yaralanmıştı…
103 Türk köyü yakılarak yerle bir edilmiş ve buralarda yaşayan Türk’ler evlerini, topraklarını, mallarını Rum’a terk etmişler; hayatlarını kurtarabilmenin, göç’lerin acısıyla dolu bir yaşam mücadelesinin verilmesi ile karşı karşıya kalmışlardı.
Ama Rum’lar, karşılarında Kıbrıs Türk’ünün büyük bir direnişini bulmuştu. Bu Mücahit toplum bir volkan gibi püskürerek, Türk insanının atalarından gelen tüm özel niteliklerini sergilemişler, Kıbrıs’ta ki Türk’lük ateşinin sönmemesi için kadın, yaşlı, çocuk demeden kendi istiklal savaşının mücadelesine başlamışlardı. Bu mücadelenin önderliklerini Sn. Dr. Küçükle birlikte Sn. Denktaş yürütüyordu…
Ve…
20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtına kadar geçen 11 yıl! Bu süreç, Kıbrıs Türk’ünün ada da ki var oluş mücadelesinin kahramanlık destanını anlatır.
Kıbrıs Türk Halkı bu yokluk yıllarında; Rum’un ve Yunan’ın her türlü entrikasına, baskısına göğüs gererek, aynen Anavatanı Türkiye’nin Anadolu’da yarattığı, tüm mazlum halklara örnek olan bağımsızlık destanının bir benzerini de ata yadigârı Kıbrıs Topraklarında yaratmıştır.
Bu destanın yaratılmasında vatan evlatlarının kanı ve analarımızın gözyaşları vardır.
Tarih 20 Temmuz 1974 Cumartesi, Saat 05 00!
( İnsan, yaşamının en başından itibaren onuru ve hakları olan varlıktır. İnsanı diğer canlılardan ayıran fark, onurudur. Kendi onurunu koruyan insanlığında onurunu korumuş olur. İmmanuel Kant )
Evet insanlık onuru için Türk’lüğün onuru için Kıbrıs’taydık artık..TRT ‘den Başbakan Bülent Ecevit heyecandan titreyen sesi ile tüm dünyaya sesleniyor ve şunları söylüyordu:
‘’Türk Silahlı Kuvvetlerimiz indirme ve çıkartma harekâtına başlamış bulunuyor. Paraşüt birliklerimiz Kıbrıs semalarına inmeye, çıkartma birliklerimiz Girne kıyılarına çıkmaya başlamıştır. Allah Milletimize bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türk’lere değil, Rum’lara da barış getirmek için Adaya gidiyoruz.’’
19 Temmuz 1974 akşamını yaşayan Kıbrıs Türk’ünün heyacanla Anavatanını bekleyişini, bakınız Kıbrıs Milli Davamızın Efsane Lideri Sn. Denktaş nasıl dile getirmişti:
‘’ Kıbrıs’ı Yunan yapabilmek için son adımlar süratle atılmaya başlanmıştı, diyordu Denktaş; Yunan subaylarının karargâhlarında duruma hâkim olduktan sonra Türk’lerin imhasını öngören günlük emirler vardı. Yabancı muhabirler Türk’lerin topyekûn öldürüleceklerini Rum gençlerinden öğrenmişlerdi. Emir buydu, arzu buydu: Kıbrıs’ta Enosise hayır diyecek bir tek Türk kalmamalıydı! Mağrur Rum, başı göklerde Yunan subaylarının idaresinde Kıbrıs’ı Yunanistan’a vermek için harekete geçmişti. Gözler Anadolu’daydı. Saatler geçiyor, güneşin batışı takvimden bir günü daha alıp götürüyordu. Ankara! Ankara!
Neredeydin? Erenköy’den de böyle seslenmiştik; hep son anda gelerek bizi kurtarmıştın! Mücahitler tırnakları ile kazıyorlardı mevzilerini. Son kale, son mezar veya hürriyet rüzgârında dalgalanan Bayrak olacaklardı hepsi de. Anadoludan ümit rüzgârları esiyordu. Ecevit Londra’daydı. Gözler Toros’larda, Ecevit Ankara’da. Gözler Toros’lar da. Ve 19. Temmuz akşamı: ‘ Yarın sabah geliyorlar Denktaş Bey!’ T.C Büyükelçisi Asaf İnhan Bey ve Bayraktar’la beraberiz. Ağlıyoruz. Yarın sabah şafakla gelecekler. Konuşan Türkiyem’dir. Anavatanım’dır. Anadolu’dur.
Ve şafak söküyor. Radyodan kendi sesimi dinliyorum marşlar arasında! Gözler Girne dağlarında. Beşparmaklarda doğan güneş bugün bambaşka! Ve gökten paraşütler yağıyor, deniz donanmanın topları ile inlerken…Geldiler. Tanrıya çok şükür, geldiler. Halkın sevinci, Bayraklar daha güzel artık. Kuşlar daha şen, insanlar daha sıcak. Kurtulduk artık.’’
Sonuçta kan ve gözyaşı yepyeni bir Türk Devleti yaratmıştı. Önce 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983 tarihinde ise K.K.T.C ilan edildi..Kıbrıs Türk Halkı 1571 tarihinden kendi müstakil devletlerini kuruncaya kadar geçen 412 yıllık süreçte, Türk Oğlu Türk olarak kalabilmenin ve Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olmanın bedelini maddi ve manevi olarak tamamen ödemiştir.
33 yıldır yaşattıkları bu devlet onlara analarının ak sütü kadar helaldir.
Ancak ne olduysa 3 Kasım 2002 tarihinde olmuştur. Zira Türkiye’de AKP’nin genel seçimleri kazanması ile birlikte, Kıbrıs’ta yıllardır sürdürülen politikalarda değişimler olabileceği sinyalleri gelmeye başlamıştır!
4 Kasım 2002 tarihinde AKP lideri R.T. Erdoğan Kıbrıs’ta Belçika modelini önermiştir.
19 Kasım 2002 tarihinde yeni hükümetin Dış İşleri Bakanı Yaşar Yakış AB’den müzakere tarihi almak karşılığında Kıbrıs’ta taviz verilebileceğini söylemiştir!
21 Kasım 2002 tarihinde ise AKP lideri R.T. Erdoğan Dublin’de verdiği demeçte Kıbrıs’ta şahin olmayacağız diyordu…
T.C’nin 50 yıldır sürdürdüğü Kıbrıs Milli Politikasında değişim mi başlamıştı? Bu söylemler, Türk insanının duymaya alışık olmadığı şeylerdi!
Bu değişim, aynı zamanda ada da Kıbrıs Türk Halkının varoluş mücadelesinde davanın ve halkın liderliğini üstlenmiş; dış politikada konunun savunulmasına ömrünü vermiş olan Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş’ın elini zayıflatan kartlar olarak da yakın tarihimizde ki yerini alıyordu…
Bu söylemler Rum kesiminde büyük bir ilgi ve memnuniyetle karşılanıyor, BM. Genel Sekreteri Annan’ın 2 yıl sonra ortaya koyacağı ve kendi adını taşıyacak olan plan’a da pozitif bir zemin hazırlıyordu!
Kime karşı?
’Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır.’ sloganını siperlerde kurşun sıkarken haykıran Sn. Denktaş’a karşı!
17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye’nin AB görüşmelerinin başlangıç tarihi olarak belirlenmesi uğruna Kıbrıs Milli Davamızın çözümü için BM’in dışında yeni bir oluşumu daha karşımıza alıyor ve hiç bir yetki ve sorumluluğu olmamasına rağmen, bu tarihten sonra ne yazık ki Türkiyenin yapacağı görüşmelerde, Kıbrıs konusunda her türlü tavizi vermelisiniz deniyordu!
Bu yeni Hristiyan kulübünün adı Avrupa Birliği idi…
DEVAM EDECEK...