Kıbrıs adasında 50’li yıllardan beri yaşanan bir güç ve yaşam mücadelesi vardır! Yarım asrı aşan bu mücadelenin temelinde; adada, Hıristiyan

Kıbrıs adasında 50’li yıllardan beri yaşanan bir güç ve yaşam mücadelesi vardır! Yarım asrı aşan bu mücadelenin temelinde; adada, Hıristiyan âleminin temsilcisi Yunanistan’mı, yoksa ata yadigârımız bu adada İslam âleminin en önemli temsilcisi Türkiye’mi etkin olacaktır?
Esas sorun budur..!
Adada yaşanan medeniyetler tarihi incelendiğinde; asırlar boyunca bu güç çatışmasının daima var olduğu görülecektir.
Yakın tarih/tarihimiz göz önüne alındığında; Kıbrıs adası, orada yaşayan kardeşlerimiz, ülkemiz için daima önemli olmuştur. Ama uluslararası güç dengeleri ve amaçları devreye girdiğinde; asıl olanın; Ortadoğu’da yüzen bir uçak gemisi konumunda olan bu stratejik adanın, emperyalist ülkelere nasıl hizmet edeceğine yönelik yeni bir yönetim şeklinin nasıl oluşturulacağı yönünde alınacak karardır. Bu kararın, adada yaşayanlar tarafından değil; yıllardan beri, bu ada üzerinde eli, kulağı olan özellikle ABD, İngiltere, Rusya, AB ülkeleri ve son dönemde de İsrail’in etkin olacağı bir mutabakat ile verilecek olmasıdır…
Kim ne derse, neyi iddia ederse etsin, 1968 yılından bu yana süre gelen ama bir türlü sonuçlanmayan/sonuçlandırılmayan Kıbrıs müzakerelerinin temelinde bu gerçek yatmaktadır.
Bu yaşam ve güç mücadelesinin, ülkemiz ve adada yaşayan Kıbrıs Türk Halkı adına son dönemdeki en önemli kırılma noktası; 24 Nisan 2004 tarihinde, Kıbrıs Türk Halkının onayına sunulan ve ‘evet’ denilen Annan Planıdır.
İşte o tarihte onay verilen bu referandumla; Kıbrıs konusunda kazanılmış olan tarihsel ve hukuksal kazanımlarımızdan sanki vazgeçilmiş gibi uluslararası camiaya böyle bir mesaj verilmiş! Kıbrıs Türk’ü, AB’ye gireceksiniz yalanı ile kandırılarak, kan ve can bedeli ödeyerek kurmuş olduğu/olduğumuz K.K.T.C devletinden neredeyse vazgeçmiş/geçirilmişti! Kıbrıs Milli Davamızın Lideri, rahmetli Denktaş’ın tüm uyarılarına rağmen; Annan planına evet denildikten sonra, o süreç ve sonrasında uluslararası güçlerin temsilcileri: ‘’Siz, kurmuş olduğunuz devletten vazgeçtiniz! Bundan sonra adada ayrı bir devlet olarak yaşamanız mümkün değildir!’’ Bundan sonra, Kıbrıs’ta çözümün hedefinde adanın birleşmesi olacaktır denmiştir…
Kıbrıs adasında günümüzde yaşanan müzakere sürecine dönecek olursak. Güney Rum kesimi lideri, Bay Anastasiadis ve şürekâsının söylemleri ve eylemlerinde değişen hiçbir şey yoktur! Çünkü onlara göre AB’ye alınmalarından sonra Kıbrıs konusu sonuçlanmıştır. Emperyalistlerin adada oynamış olduğu uluslararası ikircikli bu oyun sonrasında mağdur olan Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye olmuştur.
Bu mağduriyetlere rağmen, adada yıllardır süregelen müzakerelerin sonuçlanabilmesi için son bir oyun daha planlanmakta, adanın yeniden Hıristiyan âleminin kontrolüne girebilmesi adına yapılacak son hamlenin alt yapısı hazırlanmaktadır..!
Ama bu noktada gözden kaçmaması gereken en önemli husus; Kıbrıs gibi Türkiye için hayati öneme, Kıbrıs Türk Halkı için yaşam gerçeğine haiz bir adanın kaderini belirleyecek görüşmelerde; 2002 yılından buyana Türkiye’de iktidarda olanlar ile K.K.T.C’deki yöneticilerin; özellikle Türkiye’nin AB ile başlayan müzakere sürecinde, sırf çözüme katkı sağlamak, Rumlardan bir adım önde olmak adına; adada kazanılmış pek çok hukuki ve tarihsel kazanımlarımızı göz ardı ettiği, bu önemli hususların müzakere masasında aşındırılmasına taviz vermiş olmasıdır.
Kıbrıs’ta devam eden taraflar arası görüşmelerden gelen haberler hiç de iç açıcı değildir! Kıbrıs Türk Halkının yeni seçilmiş Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, bu sürecin ‘Birleşik Kıbrıs’ modeli ile sonuçlanması adına Rum tarafının bilinen, asla değişmeyecek olan taleplerine nasıl yanıt verecektir, verebilecek midir?
Artık müzakere masasında ‘toprak ve mülkiyet başlığı da’ görüşülerek, bu noktada toprağın ve mülkiyetin ilk sahiplilik hakkı ön plana çıkarılmışsa! Türkiye’nin garantörlük hakkı dahi müzakere masasında getirilerek pazarlık konusu yapılmışsa! Varılacak mutabakat ile adı her ne olacak ise; uygulanacak çözümün şartları AB’nin birincil hukuku olamayacak ise! Son dönemde Rum tarafı liderinin yapmış olduğu tüm açıklamalarında, Türk askerinin ve 1974 sonrası adaya yerleşip de o toprakları vatan belleyen, Türkiye kökenli yurttaşlarımızın adayı terk etmeleri gerektiğine, cevap vermesi gerekenler susmuşsa! En nihayetinde Kıbrıs Türk kesiminde 41 yıldır kullanılan Türk Lirası yerine EURO’nun kullanılması gündeme gelmişse!
Varılacak bir mutabakat sonrasında; tek devlet, tek egemenlik, tek millete dayalı ‘Birleşik Kıbrıs’ devletinin kuruluş gerçekleşirse! Kıbrıs adasında Türkiye’nin, Kıbrıs Türk halkının kazanımları ne olacaktır? Neler oluyor Kıbrıs’ta?