Dünya uçsuz bucaksız bir şekilde belirsizliğe uzanıyor adeta! Öyle bir belirsizlik ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.  Gün geçmiyor ki bir yerlerde, birileri can yakmasın. Bir zamanlar ne kadar da iyi niyetliydik. Masum çocuklardık. Arkadaşımız yere düştüğünde o minicik ve çamura bulansa da yine de tertemiz olan ellerimizle yaralarını sarardık. Onlarla kaldırıma çöküp ağlardık.  “Çok mu küçüktük.” Diyorum. Yapılan yanlışları görmeyecek hatta düşünmeyecek kadar küçük. Bu kadar hızlı değişime uğramamızın, başka bir açıklaması olamaz çünkü.

Ailelerimiz bizi, bir yere gitmeden önce en az bir saat tembihlerdi. “Aman uslu durun, yerinizden kalkmayın,  kimseye zarar vermeyin.” diye. Bizler ise bir şey yapmadan önce “Büyüklerimize ne deriz?” düşüncesinden hareketle davranışlarımızı sergilerdik. İster korkaklık ister saygı, adı ne olursa olsun. Alınan kararın ailelerimizi etkilediğini bilirdik. İyi ki bildik! Bu günlerde denk geldiğim haberleri dinledikçe, anne-babama şükrediyorum. 

Adına özgürlük denilen saygısızlığı kabul etmiyorum.  Büyümüş olunması hadlerin aşılacağı anlamına gelmemeli. -Seviyesizliği, cüretkârlık kılıfına sokmak ne tür bir ahmaklık?-  Sormak istiyorum. Utanmayı bilen nesilden, nasıl oldu da bu denli arsız nesle dönüldü?

 Akıl alır gibi değil! Özgürlük adına yapılan her hamle aslında özgürlüğü kısıtlamıyor mu sizce de? Düşünsenize “Ben özgürüm!” diyerek, bir kadın olarak gecenin üçünde evinize dönemezsiniz. Çünkü sizin özgürlük naralarınız köşe başında çaresizliğe dönebilir. Yine ben özgürüm diyerek, gerçekleştirilen her hangi bir tavır. Bir başkasının içindeki dürtüyü uyandırabilir.  Örneğin, bundan birkaç gün önce toplu taşıma ile seyahat etmem gerekti. Şahit olduğum bir durum bir hayli canımı sıktı. Bir adam af ederdiniz! Adam kılığındaki bir ucube yolculuğu sırasında araca binen tüm kadınları gözleriyle taciz etti. Ama tepkisini sadece bir kişi gösterebildi diğerleri ne kadar rahatsız olursa olsun tepki veremedi.

Ben bunları; “Kendinizi eve hapsedin, kimseye güvenmeyin ya da inadına bildiğinizi okuyun.” diye tabii ki söylemiyorum. Ama arkasında duramayacağınız; davranışınız ve ya söyleminiz olmasın istiyorum. Yeri geldiğinde, annenizin hayatını suçlarken aynısını yaşamayın! Babanızın tavırlarına kızarken öyle bir adamı kolunuza koca diye takmayın. 

Kadınlara yüklenmiş olmak istemiyorum. Çünkü erkeklerde de durum farklı değil! Erkekler de hayatları boyunca babalarını suçladı. Sonuç, şu an tam da babaları gibiler. Annelerine kızdılar ama eşleri annelerinin kopyası. Bir yerden başlayın artık kimse sizin, kendinize ayırdığınız alana giremesin. Lütfen!