Öğretmen büyüklerimden birisi; Öner Yağcı’nın önsözünü yazdığı, Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış, Beyaz Zambaklar Ülkesi

Öğretmen büyüklerimden birisi; Öner Yağcı’nın önsözünü yazdığı, Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış, Beyaz Zambaklar Ülkesinde isimli, Finlandiya’nın kalkınmasını anlatan harika kitaptan birkaç tanesini, görev yaptığı okula götürüyor.

Önsöz yazarına katkı olsun diye, ‘kitaplardan almak isterler mi’ diye soruyor arkadaşlarına.

Alaycı bir şekilde gülümseyen öğretmenlerin birçoğu “Kozmetik malzemeleri getirseydin bakardık, kitap ile ilgilenmiyoruz,” diye cevap veriyor.

Burada aslolan, kişinin kitap okuma-ması falan değil. Buna karşı vermiş olduğu cevabın, rahatlığı, tülbentten geçmiş olması ve alt anlamı…

Tabii çokbilmiş insan, Avon kotaloğuna bakmak veya telefon ile oynamak varken, kitap da neyin nesi oluyor, ona verilen para haybeye gidiyor, öyle değil mi?




Evet, biz okumadığı, kitaplarla örülü bir dünya kurmadığı için övünmeyi matah zannedenlerin hasbelkader bir yerlere geldiği ülke de yaşıyoruz.

Etrafınızda görürsünüz, öyle bir konuşur, hayran kalırsınız, bir müddet sonra anlarsınız, adam, neden okumadığından bahsediyordur.

Birden sizin de bırakasınız gelir okumayı, ‘ne gerek var, uykusuz kalıyorum, üstelik oku oku bitmiyor, daha fazla acı çekmekten başka ne işe yarıyor ki’ dersiniz, biraz rahatlar ve yüklerinizden arınır gibi olursunuz.

Sonra en yakınınızdan ayrılıyor gibi düşünür, yüreğiniz ağzınıza gelir.

Bunun, akıldan geçmesi veya şakası bile kötüdür, satırlar arasında yarı hayal yarı gerçek dolaşmaktan, romanlardan, hikâye kitaplarından, denemelerden, bir ülkenin nasıl kalkındığını anlatan büyük eserlerden ve dünya edebiyatına ipotek koymuş Rus yazarlardan kopamayacağınızı bilirsiniz.

Ama öteki devam ediyordur saydırmaya... Çünkü kaçırmaması gereken, senaryosu insanı yücelten, her bölümde, bize farklı değerler öğreten, evrensel dizileri vardır, kendini her konuda yetiştirmiş büyük insanların toplandığı açık oturumları, siyasi programları bırakamıyordur.

Bilge adam, üstün yetenek Acun Ilıcalı’nın yazlık kışlık programlarından, Survivor’da yaşananlardan, kimin elendiğinden, fenomen elamanın ne yaptığından, zaman kalmıyordur…

Bu yüzden çok meşguldür, iki satır okuyunca uykusu geliyordur, bazı yazarlar da çok sıkıcıdır canım…




Son zamanlarda facebook’da rast geldiğim ve hayran kaldığım “Cahillik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun,” sözü...

Hakikaten kitap okumayanlar, sanatla ilgisi olmayanlar, her şeyden anlıyorlar, sosyal devlet anlayışını, siyaseti, çocuk eğitmeyi, genel kültürü, dünya gündemini yalamış yutmuşlar.

Fakat branşı ne olursa olsun, bir öğretmenin kitap okumaması kabul edilebilir, izah kaldırabilir bir durum değil... Senin hayatının her alanında çocuk var çünkü… Gelecek ile birlikte yaşıyorsun sen? Gözleri ışıl ışıl yanan bir öğrenci senin her hareketini gözlemliyor ve taklit ediyor sonra...

Bir diğer anlamla eğitimcinin, ‘kozmetik ürünleri getirseydin ilgilenirdik’ diyerek kitabı değersiz görmesi, ikinci plana atması ve onunla dalga geçmesi ise akıllara zarar bir durum…

O öğretmenin çapının zayıflığını, bir çocuğun ondan alacak hiçbir kazanımının olmadığını gün yüzüne çıkarıyor.

Her gün iki satır okumazsın, sanattan anlamazsın, görevlerini sorumluluklarını yerine getirmezsin, dini hayatının her alanında eline yüzüne bulaştırmışsın, hatta dinin öğretilerini anlamayacağın şekilde kapmış, kendine, menfaatine göre yorumlamışsın ama her şeyden anlıyorsun.

Sonra, politikayı baş tacı etmişsin, sorgulamadan uzak, fanatik bir şekilde siyasilere/liderlere tapınmaktasın ve ülkenin kalkınması için ne yapabilirim düşüncesinden uzaksın, gerçekten bilmediğin hiçbir şey yok…

Sorsan Avon’un cemaziyülevvelini anlatırsın değil mi ama?

Yazarlarla sağlam bir bağ kurmadığınız için, okumadığınızdan dolayı böbürlendiğiniz için, kitabı makyaj malzemelerine göre daha ilgiden yoksun kıldığınız için, işlerinizi bir şekilde yürüttüğünüz için, gırtlağınıza kadar siyasete battığınız için, yanlışları doğru olarak telakki ettiğiniz için, sağ olasınız.

Yerinizi sağlama almak maksadıyla da paylaşım üstüne paylaşım yaptığınız, giderek merhametinizi, empati duygunuzu kaybettiğiniz, her şeyi de bildiğiniz ve her konuda ahlakınızın, adaletinizin, vicdanınızın tam olduğuna inandığınız için, çok teşekkür ederim size.

‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ değil de, sizinle aynı ülkede yaşadığım için kendimi dünyanın en şanslı (!) insanı sayıyorum.