Beyazlara bürünmüştü her yer
Puslu bir geceydi yer yer
İnsanlar bereketin yağışına sevinmişlerdi
Nereden bileceklerdi
Birden bire kopacaktı kıyamet.
Fırtına koptu gök gürledi
Şimşekler çaktı o gecenin karanlığında
Saatler sabahın dördünü gösterirken
Kimi sabah namazı hazırlığında
Kimi tecvid namazında
Kimisi o derin tatlı uykusunda
Kimisi kalkmış işe gitme telaşında
Olanlar oldu dağlar yarıldı
Ovalar yuvarlandı,toprak parçalandı amansızca.
Feryatlar figanlar uçuştu gökyüzünde
Eller açıldı semaya doğru
Tekbirler okundu sayısızca
Kul dara girmiş çağırıyordu Rabbini
Çağırıyordu o güç veren kudretini.
Her yer toz duman olmuş
Kimi koştu canını kurtardı
Kimisi ise enkazlar altında
Yok olup gitti.
Elleri kınalı yeni gelinler mi dersiniz
Sınava hazırlanan gençleri mi dersiniz
Bebeklerini kucaklarına alacak günü
Sabırsızlıkla bekleyen anneleri mi dersiniz
Bir bebeğin o minik ellerinde kalan olmuş annesinin saçlarını mı dersiniz
Tüm çocuklarını kaybetmiş enkazlar içinde yavrularının giysilerini arayıp bulan o giysileri koklaya koklaya deli divane olan babayı mı dersiniz
Enkazlar altında ölmüş karısının başından ayrılmayan ve karısının o soğuk buz gibi ellerinden defalarca kez öpen kocayı mı dersiniz
Yoksa enkaz altında annesinden doğan yeni bebekleri mi dersiniz
Ne derseniz deyin
Bu bir asrın felâketiydi
Bu bir büyük kıyametin provasıydı.
Mahşere döndü her yer
Ana yavrusunu aradı
Baba ölen kızının elini tutup bırakmadı
Anne kucağından çıkarılan kuzular
Hayata direnenler bir umut taşıyanlar
Yürek şişti acılardan.
Hangisini söyleyeyim bilmem ki
Asrın kıyameti kopmuş
Acıları bir bir üst üste binmişti.
Kim yarabilir ki yeri, dağları, ovaları
O kudretin gücü olmasa
Kim yapar ki bunu
Sen kullarını dara koyma Ya Rabbim
Sen kuluna böyle kötü ölüm verme Ya Rabbim.