Saygıdeğer okurlarım, Ağustos ayına girdiğimiz ve corona tedbirlerinin yavaşlatıldığı şu günlerde, havalar hissedilir derecede bizleri etkilemeye başlamış olabilir. Bu günlerde sizlerde evinizde püfür püfür bir gün geçirmek arzusu ile klimalarınızın derecesini azaltarak, içinizden “ne serin, güzel rahat hayat” diye geçiriyorsunuzdur. Hatta, bu uygulamayı arabanızda da sürdürüyor olabilirsiniz. Ancak aradan bir kaç gün geçtiğinde vücudunuzda istemediğiniz, sizi endişeye sevk edecek semptomlar rahatsız etmeye başlıyor olabilir. Klimadan bu hallere düştüğünüzü hiç konduramazsınız bile. Herkes sıcaktan bunalırken, terlerken, oflayıp puflarken serin bir ortamda çalışmak, yaşamak, keyif sürmek elbette hiç de fena değil. Ancak; klimaların bazı rahatsızlıklara yol açabileceğini de bilmemiz ve ona göre önlem almamız gerekmektedir.  Siz saygıdeğer dostlarımla bu hafta ki yazımda halk arasında klima vurması veya çarpması olarak bilinen konuya ait bilgileri paylaşmak istiyorum. Klimanın üflemiş olduğu serin havanın karşısında durmak hiç doğru bir hareket değildir; hele de dışarıdan terlemiş olarak gelmiş ve klimanın karşısı na geçmişseniz, bir kaç gün sonraya hastalığı davet etmişsiniz demektir. Terin üzerinizde aniden soğuması büyük ölçüde ‘klima çarpmasına’ neden olabilmektedir. Bu durumda boynunuz tutulabilir ve başınızı hareket ettirmekte zorlanabilirsiniz, nefes alırken göğsünüze bıçak batar gibi ağrılar oluşabilir. Havanın doğrudan vücudunuza gelmemesi için klimaların ayarlanabilen kanatçıklarından yararlanabilirsiniz. 

Bilinenin aksine klimayı çok düşük değerlere ayarlamak sağlık için doğru değildir. İdeali ısının 23-24 derece arasında, nisbi nemin ise %40-50 arasında olacak şekilde ayarlanmasıdır. Bunun haricinde klimaların ve diğer merkezi havalandırma sistemlerinin neden olduğu önemli rahatsızlıklardan biri de tıp dilinde humidifier fever olarak bilinen ve Türkçede klima ateşi ismiyle bilinen hastalıktır. Klima ateşine, air-condition sistemlerinden başka, evlerde kullanılan ve halkımızın kısaca ‘soğuk buhar’ diye bildikleri nem yapıcı aletler ile akciğer hastalarına solunum yoluyla ilaç vermeye yarayan nebülizatör denilen aletler de neden olabilmektedir.  Hastalık, bu tür aletlerin su haznesinde üreyen çeşitli bakteri ve mantarların veya bunlara ait çeşitli toksinlerin, özellikle de endotoksinlerin solunum havasına karışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Klima ateşi gerçek bir enfeksiyon hastalığı olmayıp vücudumuzun çeşitli bakterilere karşı gösterdiği bir tür aşırı duyarlılıktan kaynaklanan bir durumdur.  Hastalık, mikroplarla kirlenmiş air-condition veya nemlendirme sistemlerine maruz kalındıktan birkaç saat sonra ateşli bir hastalık gibi başlamakta ve belirtilerin ortaya çıkması nadiren 12 saati de bulabilmektedir. Hastalarda ateş, titreme, kas ve eklem ağrıları, yorgunluk, hâlsizlik, bitkinlik gibi daha çok gribi hatırlatan şikâyetler söz konusudur. Bazı hastalarda nadiren şiddeti çok fazla olmayan öksürük, nefes darlığı ve çarpıntı gibi yakınmalar da olabilir.  Klima ateşi, bu belirtileri ile soğuk algınlığı, grip, bronşit ve zatürree gibi solunum yolları enfeksiyonları ile karıştırılabilir. Zatürree (pnomoni) ile aralarındaki en önemli fark, klima ateşi olan hastaların akciğer röntgenlerinin normal  görüntüye sahip olmasıdır. Klima ateşi, hastanın klima bulunan ortamdan uzaklaştırılması ile düzelir. Antibiyotik veya başka bir ilaç tedavisi gerekli değildir. Diğer bir hastalık ise, ventilasyon pnömonitisi olarak isimlendirilen alerjik zatürreye, air-condition sistemlerinin nemlendirme bölümünde üreyen ve küf mantarları ve bazı bakteriler neden olmaktadır. Alerjik zatürrenin, akut ya da kronik olmak üzere iki türü bulunmaktadır. Akut alerjik zatürre, içinde küf mantarları bulunan havanın solunmasından 4-6 saat sonra ateş, baş ağrısı, kas ağrıları ve halsizlik ile gripal bir enfeksiyon gibi başlar. İlerleyen dönemde, öksürük, balgam, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi gibi akciğerlere ait belirtiler ortaya çıkar. Ateş yüksekliği ile beraber, kalp hızı ve solunum sayısında artış ortaya çıkabilir. Kronik alerjik zatürre, sinsi olarak yavaş yavaş gelişir.

Tipik belirtileri, ilerleyici özellik gösteren nefes darlığı, yorgunluk ve kilo kaybıdır. Bazı hastalarda öksürük olabilir, ama ateş, baş ve kas ağrıları gibi belirtiler söz konusu değildir. Akut dönemde, akciğer röntgeninde tipik bulgular vardır. Kronik formda ise akciğerlerde bağ dokusunda bazı komplikasyonlar görülebilmektedir.  Yaşanabilecek tüm bu sıkıntılara karşı alınması gereken tedbirleri ise şöyle özetlemek mümkündür:  Klima ateşi ve alerjik zatürrenin önlenmesi, bu tür nemlendiricilerin su haznelerinin rutin bakımı ile sağlanabilir.Klima ve nemlendiricilerin bakımlarına özen gösterilmeli ve talimatlara uygun kullanılması sağlanmalıdır. Bu cihazlarda mümkünse musluk suyu yerine distile veya demineralize su tercih edilmelidir. Yaz aylarında bizlere biraz nefes aldırabilecek cihazların bilinçli kullanılması bizleri bazı hastalıklardan azat edeceği düşüncesi ile sağlıklı, mutlu günler diliyor saygılar sunuyorum.