Konuşmuyoruz, münakaşa ediyoruz!

Konuşmuyoruz, çekişiyoruz!

Konuşmuyoruz, inatlaşıyoruz!

Konuşmuyoruz, nifak tohumları saçıyoruz!

Konuşmuyoruz, nefret tohumları ekiyoruz!

Konuşmuyoruz, birbirimizden uzaklaştıracak adımlar atıyoruz!

Konuşurken; mes’ele ve konuları, enine  boyuna ortaya koymuyor! 

Konuşurken; klişeleşmiş kelime, söz ve sözcüklerle, güya fikir alış verişinde bulunuyoruz!

Konuşmalarımız açıklama, izah etme ve anlatma şeklinde cereyan etmiyor!

                                                   X

İki taraf da, pek de anlamadığı ve hatta bilmediği hüküm cümleleri ile, birbirine cevap verdiğini sanıyor!

İki taraf da, birbirini anlamadan dinlemeden, mevzu ve konuyu; hüküm cümleleriyle, hükme bağlıyor!

İki taraf da, birbirini peşînen suçluyor, suçlanıyor! 

İki taraf da, birbirini peşînen itham ediyor, itham ediliyor!

Uzayan sözde konuşmalar; konuşanları birbirine karşı, birbiri aeyhinde daha da bilenmiş, daha da kızgın, daha da muğber ve birbirine, maalesef / üzülerek belirteyim ki, daha da düşman hâle getiriyor.

Bunu önlemenin yolu, hüküm bildiren, klişeleşmiş kelime ve sözlerden uzak durarak; konuyu açık seçik bir şekilde ortaya koymak; cevabını da bu şekilde beklemek olmalı.

Verilecek cevap, kabul edilir veya edilmez; bunu da tabii ve doğal karşılamalı.

Herkes, birbirini karşı karşıya getirecek söz ve davranışlardan kaçınmalı.

                                                   X

Nedir bu hüküm verici kelime ve sözcükler derseniz, bu hususta şunları sıralayabiliriz:

“Sen zaten Sağcısın, ...Solcusun, ...İlericisin, ...Gericisin, ...Yobazsın, ...Komünistsin, ...Teröristsin, ...Vatan Hainisin, ...Liberalistsin, ...Sosyalistsin!” ve bu gibi klişeleşmiş kelime ve sözler.

Bunlar açıklayıcı olmayan, muhatabımızı / karşımızdaki kimseyi; doğru dürüst anlamadan, dinlemeden; ne oldukları hakkında; bu hüküm kelimeleri ile, yerli yersiz karar vererek, kesin hükme bağladığımız; manen öldürücü, şok tesiri yapan; menfî / olumsuz, âdeta sihirli sözcüklerdir.

Evet, “Sen zaten şusun, busun!” diye karşılık verince, konu daha baştan sonuca ve hükme bağlanmış oluyor. Artık konuşacak bir şey kalmadığı için, söz noktalanmış bulunuyor!

“Böyle gecenin hayır umulur mu seherinden?” Be dostlar! 

Çünkü, geriye sadece birbirine düşman, muğber, hasım ve soğuk tipler kalıyor.

Çünkü, kısa bir konuşmadan sonra, söyleyecek bir şeyi kalmayanlar; hemen can simidine sarılırcasına, yukarıda sıraladığımız hüküm cümlelerinden medet umarak, bunlardan birine sığınıyor. Böylece kendisini güya haklılık garantisine almış oluyor.

                                                   X

Şunu da unutmayalım ki, sevmediğimiz birçok kimsenin; kulak verilmesi gereken, güzel söz ve fikirleri olabileceği gibi, sevip beğendiğimiz nice şahısların da, doğru bulamayacağımız söz ve fikirleri bulunabilir. Bu durumlarda nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini, şu sorulara vereceğimiz cevaplarda bulabiliriz:

Fırıncıyı sevmememiz, fırından ekmek almamıza engel olmalı mı?

Ekmeğin suçu ne?

Manavı sevmememiz, ondan meyve ve sebze almamıza engel sayılmalı mı?

Sebze ve meyvaların suçu ne?

Kasabı sevmememiz, ondan et almamıza mâni teşkil etmeli mi?

Etlerin suçu ne?